Öğreniyormuşum meğer ben, her şeyini. Azaldıkça ışığı Uzak, parlak Sitare’nin.
Sinan gibiymiş. Suretler değil, vuslat yoluymuş meğer. İçinde yanan od’uymuş veren bedenime asıl değeri.
Kalmak, kaybolmak, savrulmakmış yollarda. İki Esma’yı da bilmekmiş.
Zikri varmış tutar da yola koymazmış. Elini uzattığın yer seninmiş,
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Devamını Oku
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla