Eskiden insanlar birer tiyatrocu gibi hayatlarını kaliteli bir nüktedanlık üzerine kurulu yaşarlardı. Şeker yokluğu yaşanan zamanlarda Erzurum şekerini kerpeten ile kırıp küçülterek az tüketilmesi için çareler arardı insanlar. O zamanlar insanlar hem üreten hem tüketen oldukları için değer bilir bilinçli bir tasarruf içinde yaşarlardı.
Bir gün bir duvar tamiratı dolayısıyla rahmetli dedeme bir usta misafir olur.
Misafire çay ikram edilir. Usta çayına kerpeten ile kırılmış şekerlerden üç dört adet karıştırıp içer.
Bir iki bardaktan sonra dedem dayanamaz sorar;
~ Usta der sizin oralarda bir mezara kaç ölü koyarsınız?
Usta bu sorunun neden sorulduğunu anlar ve aynı nüktedan üslup ile dedemi cevapsız bırakan cevabı verir;
~ Ölü büyük olursa mezara bir ölü, küçük olursa üç dört ölü koyarız diyerek çayına neden fazla şeker kattığını açıklamış olur.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman