Ben hâlâ ordayım
uzaklarda, uykularda, çakıl taşlarının orada...
Usanmadım gümüş sikkeler gibi paslanmaktan
sessizliğe bakarım tamamen şarkı
karanlığı dinlerim sular her gece derin
yatağımı denize sermiştim
ben hâlâ ordayım.
Ne bir gölge ne bir ayak izi
sadece bir resim bir geniş zaman kipi
ama hatırlanacak öyle çok şey var ki
bir akarsu olmak, döne döne akmak
mümkün mü bugüne, bu uzak güne gelmek!
Asırlardır taş gibi övünürüm özgül ağırlığımla
kılavuzsuz çıkmam gün ışığına bile
kimse bilsin istemem gecenin ikinci adını
ne yana baksan içinden çıkılması zor bir mavilik
bir mavilik ki yoksullukların en kutsalı...
Ben hâlâ ordayım
tarih atlaslarında, batık gemilerin orada...
Kayıt Tarihi : 22.6.2015 09:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
İslam dünyası yüzyıllar öncesinin dili ile konuşuyor. Bugüne gelemedi. Hiç bir başarı öyküsü yok. İçinden çıkılması zor bir yoksulluk. Taşralılık bütün davranışlarımızı kuşatmış durumda. Hukuk taşralı, üretim taşralı, yönetim taşralı... Ama İslam medeni, İslam şehirli...
Müslümanlar olarak düşünelüm, yüzyıllarca dünyaya yön vermiş bir millet olarak düşünelim. Bir çıkış, bir kurtuluş yolu bulalım bu orta çağ karanlığından.
Ben böyle okuyorum bu şiiri.
orada kal şair
burası yaşanacak yer değil...
atlas duvarlara sinen /
ilkten sona /
bütün hıçkırıklardan...
çığlık çığlığa /
sancılı tapınaklarda /
ebediyete susarken keşişler /
unutulmuş münzevi anlarda /
kanayan yaradan sor!.../...' (Naime Erlaçin)
Bu güzel şiir dilini kutluyorum...
TÜM YORUMLAR (8)