Ardından Temmuz çıkışlı çocuklarla gülüştük bir süre
Sanki iklimsel bir refleksti gülmek
Elbette şımarık bir koridor vardı bizi salonlara bağlayan
Ve bitmek için kendine semt ismiyle örtüşen bir bina seçmek
Elbette.
Bak en iyi mavi bu, bundan iyisi yok
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
ve sa i re
:)
heyecanla seriye alınıp tamamı boşaltılmış bir şarjör merminin tekinin dahi hedefi bulmamasının hezeya dönüşmüş gerginliğini hissettiren bir anlatım tutulması var
Sahi kac zamandir siirinizdeyim.
apsent yüklü şiir..
mi..?
dir..
mi?
14 sahiden..unuttum:)
en mavi sayı:)
döncem :)) kapıdan baktım şiirleirine...
Mavi, en çok bakmadığım zaman mavidir!
Üstelik anlamak gibi bir kaygım var.
Sancılarımsa renksiz.
Yanlış yola sapmakla, doğru sapağı kaçırmak arasında bir tercih yapmam gerekirse; ben, 14 derdim...bir sayı tut ve bırakma şair!
'Ta ta taaa! Tanrım.. ' :) burası şiddetle sevildi.
onun dışında ,Musa a.s. ile konuşan sevgili Tanrım benimle konuşmadığı için henüz açıklayamıyorum ne hissettiğimi ama şairin şiiri bazen gerilen bir yay gibi alıp başını ta ta taa tamm da şuraya gidiyor; 'anlamlandırdığımız şeyleri severiz..bildik tanımlarla anlamlandıramadıklarımızı da kutsallaştırırız' gibi. Mesela, şiir asâsını atmış yere.. sonuç; Musa ,kaçar.....:)
(ayrıca bu kafayla 'anlamlandıramadıklarımız' gibi bi kelime yazabildiğim için,kutluyorum kendimi!;d ..3 hafta sonra gelip yeniden okurum sağ isem:)
kursağımızda cinnet kelimeleri öğüten
tuhaf ve oldukça yersiz devrimlerle
konut projeleri arasına sıkışıp kalmış olsak da
biz herhangi bir yıkıntıda iki damla köy bulabilir
ve gövdemizi yaslayabiliriz sokak adlarına
yeşilden güzel mangal olur
serviden güzel mezar olur
bir akasya bir de erguvan kaldı
seninle aramızda
ey gözlerime durup durup mavi sokan
iplikçi
@..
sen yaz sair..uzun uzun yaz...okur onu ben kisa:)))okudukca iyice kisalir hem de,parmak kadin olur:))))hatta,gobegi gogsunden onde giden bir penguen bile olur...yat o yana,yat bu yana derken, kirilir butun kaburgalari...yerle bir olur...
sen yaz sair...ben okurum gozumdeki maviyi hareye cevirerek...halkalanir halkalanir girdap olurum...yutarim butun sulari,sularin icindeki mahluklari...sonra kaybolurum....sen kal toprak ustunde ve sonsuzluk icinde emi!...trenler gecsin icinden:))))vagonlari siir dolu..
hadi bana eyvallah sair....annesinin Bahasi...kutgluyorum sevgiyle....
JAMES WATT nesneler dünyasında en büyük değişimi başaran insandır...1731 de buharlı makinayı bulmasıyla birlikte insanlık aletler ve basit makinalar evresinden otomasyon , feed back (geri besleme) evresine geçmiştir ki bu geçişin gelinen insanlık tarihinde en büyük yeri tuttuğunu söylemek mümkündür..buharlı makina 30 yıl kadar kendisini taşımamış sadece kömür ve maden ocaklarında filiz çıkarılmasına asansözlük etmiştir..Buharlı makinanın , tren olması için 30 yıl kadar geçmesi gerekmiştir..Suyu ısıtıyorsunuz sıkışan buhar bir pistonu itiyor ve manivela ile bir tekeri döndürüyorsunuz..
Buharlı makina ile insanlık hızlanmıştır...hem mesafeler arasında kendisini taşırken hızlanmıştır insanlar ,hem de eşyaya şekil vermede eşyayı taşımada hızlanmıştır...
1930 larda elektriği bir yöne ileten diğer yöne iletmeyen diyotların bulunmasına kadar birinci sanayi devrimine dair feed backle yetinmiştir insanoğlu..fakat yetinme ne kelime bilakis bu iki yüzyılda yer kabuğundaki insanın değiştirme gücü bilinen insanlık tarihinde en yüksek noktaya ulaşmıştır..
2. devrimle bu defa insanoğlu bilgiyi hızlandırmıştır..elektrikli diyotla başta sayıları hızlandıran insanoğlu sonraları her türlü datayı depolama ulaşabilme nakletme gibi konularda da akıl almaz hızlara erişmiştir
Modernizme yol veren sanayi ve teknoloji devrimleri artık sanayi ve teknolojik alandan çok sosyal hayatı ve yaşantıyı asırlar boyu görülmeyen bir hızla değiştirmiştir..ve ismine modern zamanlar denilmiştir bu zamanların..
Ancak yaşantıda bunca değişime karşın insanın varoluşundan bu yana öznitelikleri bakımından değişmeyen vasıfları yerliyerinde durmaktadır...Bu değişimler varoluş ve varlığın anlamı konularında insanın çaresiz duruşuna doğrusu anlamlı bir katkı sağlayamamışlardır
İnsanlığın nesneler dünyasına bunca tahakkümü hükümranlığı içindeki sızıyı merakı ve felsefenin temel sorularını çözmede anlamlı bir sonuç sağlayamamıştır..
İkinci yeni şiiri modern hız içerisinde bu sızıları hisseden insanların beyin kamaşmasının ve modernizme tapınırcasına bel bağlayan aymazların bu derin sorularla dürtülmesine doğru yol aldı
İkinci yeni şiir başlangıçta zihin konformizmine ve modern doğmalara yeni sorular üretmekle birlikte modernizmin kuşatıcı ve etkin rüzgarına da temennah çakmaktan geri durmuyordu..
!950 li yıllarda ülkemizde gelişen bu sürrealist akım gerek ülkemizde ve gerekse dünyada bir çok dal budak verdi..
Bahanın şiiri işte bu minval içinde çocuksu bir saflıkla sorular üreten ve hislerin sipariş edilmiş engebelerinin üstünden sekerek atlayan ve kimi zaman bir kamera nesnelliğiyle görüntüleyen ve bu görüntülere nasıl becerdiğini bilmediğim insani derinlikleri yerleştirebilen bir şiir..
Fotoğraf var, fotoğraf var..objektifin her çektiği şey fotoğraf sanatı açısından aynı noktada olamıyor..fotoğraf bakma gücü kadar fotoğraf olabiliyor...elde edilen fotoğrafta bakanların bakma gücü olmaksızın kendi başına bişey yapamıyor..
derinlik diyor insan u noktada doğada mı var yoksa insanın kendisinde mi
Geldiği gibi den devama devam.. the final cut!
Diyerek sözümüz tamamlayalım
saygılarımla...
Bu şiir ile ilgili 10 tane yorum bulunmakta