Bir Masumu İdam Etmek (12 Eylül 1980)

Sebati Manav
340

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Bir Masumu İdam Etmek (12 Eylül 1980)


DGM kararını vermiş etmişler idam
Koğuşa getirdiler idamlık bir adam

En ağır hükümden kesilmiş cezası
Gıcırtıyla açıldı koğuşun demir kapısı

Boynu bükük bir gariban girdi, içeri
Baş efendi, “gösterin kalacağı yeri”

Hiç de öyle yapılı iri yarı değildi
Kısa boylu cılız, hatta çelimsizdi

Koğuştakilerin gözünde gördüğüm
Cevapsız kalan sorular kördüğüm

Bu adam müsveddesi mi idamlık
Kesinlikle var bu işte bir yanlışlık

Birkaç adım atıp durdu orta yerde
Kaldırdı başını yavaşça baktı bize

Feri gitmiş gözlerinin yorgunluktan
“Allah kurtarsın” sesleri yükseldi koğuştan

Öylesine dolandı üstümüzde gözleri
“Abi göstersene bana yatacağım yeri”

Titreyen sesiyle döküldü sözleri ağzından
Gösterdim yerini yanımdaki alt ranzadan

Geçti oturdu yatağın üstüne düşünceli
Yaşadığı olayın şokundan çıkamamış belli

Öylece uzanıp yatağa gözlerini dikti ranzaya
Gözleri kapandı dalıp gitti derin bir uykuya

Rüyasında gördüğü kâbustan mı inlemeleri
Yoksa bunca zaman çektiği acıdan mı iniltileri

Geceden sabaha dek inleyip durdu gariban
Dayanamayıp uyandırdım acı çektiği uykudan

Sıçradı korkuyla açıp gözlerini “neredeyim ben”
Ter içinde kalmış “sakin ol hapishanedesin sen”

Sarılıp boynuma hıçkıra hıçkıra ağladı
Masum ya da değil hali ciğerimi dağladı

“Ben katil değilim ben bir şey yapmadım”
“Sakin ol geçti tamam ben sana inandım”

Sakinleşti, zamanla tanıştı yeni gerçeği ile
Kalan günlerini hapiste geçirecekti bizimle

Avlu verilen tek özgürlük, gökyüzü bulutlar
Zaman öldürür avluda yürüyen mahkûmlar

Oysa zaman ölmez ölen bizleriz zamanda
Hele birde sahipsizsen bu can pazarında

Yaşadığı her gün ayrı bir dert olur insana
Oturdum karşısına “evlat yüzüme baksana”

Kaldırdı başını boş umutsuzca baktı yüzüme
“Nasıl bu hale geldin en başından anlat hele”

Anlatacak gibi oldu sonra vaz geçti hadi başla
Başladı anlatmaya titrek sesi gözlerinde yaşla

Bir seneyi geçti memleketten buraya geleli
Çalışmak için düğün yapacağım şanlı şerefli

Çok az kaldı düğün paramı hazırladım sayılır
Beyaz gelinliğinide aldım Nazlım görse bayılır

O gün inşaata bir kamyon dolusu tuğla geldi
Ustabaşı akşam indirin size çift yevmiye dedi

Beşten sonra Salih’le ben başladık indirmeye
Salih’te benim gibidir zararımız yok kimseye

Sesler duyduk mazemelerin olduğu depodan
Bağırınca kaçtılar koştuk kaçanların ardından

Ayrılıp ayrı yönlere kaçtılar bizde peşlerinden
Yetişip de yakalayamadım, kurtuldu elimden

Dönüp gidecektim tam, bir ses dur kıpırdama
Durup bekledim yanıma gelenleri, Jandarma

Derdimi anlatamadan alın bunu dedi komutan
Bindirdi beni çipe iki asker tutup kollarımdan

Nemli bir odaya atıp kapıyı üstüme kitlediler
Keskin idrar kokusu ve etrafımı saran fareler

Zifiri karanlık kalbim duracak sanki korkudan
Kapıyı bulup bağırdım, çıkarın beni buradan

Ne sesimi duyan oldu, nede çıkıp bir gelen
Uyanık kalmalıyım aç fareler var insan yiyen

Ne kadar direndim bilmiyorum dayamadım
Yediğim postal darbeleriyle acıyla uyandım

Zifiri karanlıkta gözümü kör eden fener ışığı
Koydular önüme su ekmekle bir tas bulaşığı

Asker ye çabuk birazdan sorguya gideceksin
İşlediğin işlemediğin suçları itiraf edeceksin

Şansına küs bugünün kurbanı da sen seçildin
Dua etde komutan az cezalı bir dosya seçsin

Sürükleyerek çıkardılar komutanın karşısına
İtiraf et kurtul dayanamazsın buranın acısına

Ben hiçbir şey bilmiyorum, neyi itiraf edeyim
İnşaatta çalışıyom, valla bırakın beni gideyim

Bağırdı komutan alın bunu itiraf etsin getirin
Suçunu söylettirin ezberletin sonra sevindirin

Attılar beni tekrar çıkardıkları karanlık odaya
Allah’ım düşmanımı bile düşürmesin buraya

Sonradan öğrendim meğer bura çok rahatmış
Gördüğü işkencelerden aklını yitirenler varmış

Ne günüm kaldı ne gecem, kendimi unuttum
Bilmem kaç oldu idrarımı üstümde kuruttum

Ne zamanki son işkencede elektriğe verdiler
Her suçu ben işledim dedim, itiraf ettirdiler

Koltuklarıma girip çıkardılar komutanlarına
İtiraf etti komutanım yazalım mı dosyasına

Dosyaları düzgün yapın bir sağdan bir soldan
Dengeli gideceğiz, emir geldi komutanlardan

Önüme ne koyup imzala dedilerse imzaladım
Sevindirin artık bu aptalı deyince rahatladım

Soyundurup beni, üzerime soğuk suyu tuttular
Kurtuldun artık hadi iyisin diyerek de avuttular

Soğuk buz gibide olsa su, kirlerimden arındım
O gün ilk kez sevindim, ranzada yatakta yattım

Eskisi kadar işkence yapmıyorlardı artık bana
Götürdüler mahkemeye çıkmak için komutana

Komutan yeni kıyafet verin giysin öyle götürün
Savcı itirafımı okuyup bu katilin defterini dürün

Devlet Güvenlik Mahkemesi’ymiş bu mahkeme
Kurtuluşun yokmuş düşersen insafsız bir hâkime

Sonu başından belli meğer cezam çoktan kesilmiş
Sahnelenen oyuna da bakın seyretmeye değermiş

İkinci mahkemede karar çıktı, hâkim kalemimi kırdı
Okuyup verilen kararı götürün bu katili diye bağırdı

Masumum katil değilim diye kaç kez demiştim
Ben düğünüme para biriktirmek için gelmiştim

Gücüm yetmedi ben anlatamadım anlamadılar
Kelepçeleyip suçsuz yere getirip buraya attılar

Hala bu yaşadıklarımı anlayamadım şokundayım
Anladığım tek şey artık son durağın kapısındayım

Biliyorum benim buradan çıkışım tabutla olacak
Bilmediğim bunca hesabı bunlardan kim soracak

Dedi ve sustu, yutkundu konuşamadı, hıçkırıklar
Bir kurban daha aldı bu DARBE dahada alacaklar

Söyleyin kim verecek asılan bu masumların hesabını
Söyleyin ey katiller acımadan nasıl aldınız canlarını

Geri verin hadi onca çaldığınız hayatların baharını
Geri verin hadi masumların hayallerini yarınlarını

Sebati Manav 12 Eylül 2012

Sebati Manav
Kayıt Tarihi : 4.12.2022 21:01:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Sebati Manav