Devrik bir düşünüşün yenilenmiş mevsimleri çaldı kapımı, aylardan bahar
Silik dünler döşedim yürek raylarıma, döküldü aşkın dallarından yapraklar
Bir ömrün saklanma odalarındayım, üşümüşlüğümü göstermiyor ki aynalar
Kurtarma bedenimi aşkın yangınlarından, söndürmez özlemli ruhumu sular
Çiğit mavisi bir mutluluğun boyaları dökülmüş sandallarıyla açılıp sonsuzluğa, kürek çekmek istiyorum belki de hiç bilinmeyen renklere. Hep o ömür kozasının kırık ışıklarına sokulur gece ve hep o düşsel anların zülüflerini tarar aşk sırları çizilmiş aynalarda. Çoğul bir yangın alanında gövdemizin sızılı karanlıklarına döneriz sonra, yol yorgunu bir ömrün ücra dallarından yaşamı toplarız, ruhumuzun saklanma odalarına dalarak yüreğimizin yankılı zindanlarında çığlık besleriz.
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu güzel şiirinizden dolayı sizi kutlarım.
Şiirsel aşk makalelerinizden harika bir eser daha. Kutlarım kaleminizi sevgili dostum selahattin bey. selamlarımla
şiirsel güzel bir yazı..
tebrik ederim..sevgiyle..
* Anlam dolu şiirsel bir betimdi..sonsuz kutluyorum..*
Umursamadan dünü, bir şehirden diğerine bakabilmek ve uzanmak boylu boyunca şu çelişkili yaşama. Her aşk bir bakışın sancısına tutunan, sonrasında kendi sayfalarını unutan bir masal sağanağıdır. Suskun cümleler kurgusuz bir edayla beklerken kendi kuyusunda utangaç bekleyişlerle bölünür dudaklar, aşka susayan bir nidayla örselenir yüreğimizde baharlar. Kanar avuç içlerimiz ve yanar koynunu aradığımız umut serüvenlerimiz....
aşk insana neler yaptırıyor malum.
yazdırıyor/delirtiyor/küçük düşürüyor ve bazende ölüme sürüklüyor...
ama aşk'ı anlatmak en
az aşk'ı yaşamak kadar elzemdir.
zira hayat anlamsız kalır...
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta