Bir varmış bir yokmuş,Allah’ın akıllı kulları çokmuş.Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, deve tellal iken pire berber iken ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, babam düştü beşikten, anam aldı maşayı, babam aldı meşeyi dolandırdılar bana dört bir köşeyi.
Derken, sabah oldu erken..köşe yarıldı, ben bu yarıktan kaçtım dışarı.Az gittim uz gittim, dere tepe düz gittim, altı ay bir güz gittim birde ardıma baktım bir arpa boyu yol gitmişim.Çok yoruldum, dinlenmek için bir taşa oturdum,oturmamla uyuya kalmam bir oldu.Oturduğum taş, taş değil lahanaymış, girdiğim tarla lahana tarlası…lahana sarmış beni içine.
Dandili dandili dastana
Danalar girdi bostana
Kov bostancı danayı
Yemesin lahanayı.
Sabah ola hayrola, tarla sahibi gelip lahanaları kesip doldurdu arabaya götürdü pazara.Benim içinde olduğum lahana görkemlimi görkemli, ağalara paşalara layık demeden yörenin zengin beyi aldı lahanayı geldi evine…hanımı der lahanayı yaprak yaprak açalım sarma yapalım, beyi der ortadan keselim çorba yapalım..mutfakta hanımların dediği olduğundan başlarlar lahanayı yaprak yaprak açmaya, ben çıkıyorum ortaya.Bu zenginin yanında bekar (hizmetkar) olarak çalışmaya başlıyorum.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.