Bu mesabede (Düzlemde) sokak sosyal jargonu etnikçi de davranacaktır. Toplumsal kültürün göl dibi sızmaların yansımasında bu zaten vardır. Ama nihai adımda, kişiler toplumsal kültürle devinmek zorundadır.
Çünkü etnik yalnızlaşma gittikçe sağlayışların körelmesine doğru kayacaktır. Bu demektir ki etnikçi kültürler kişi sağlayışlarının toplumsal referanslarını, kaybedecektirler. Denizden sızan geri beslemeli akımla kişi zorunlu olarak toplumsal referanslarını düzeltmeye gidecektir. Yani kişi zorunlu olarak topluma yani toplumsal kültüre gider.
Buralardaki sapmalar, bu yazarlarca bir yozluk olarak mı görülüyor? İşte yazarlarımızda bunlar hiç belli değildir. Bu da kimi yazarlardaki kültür kavramının, yazarlarında tam da oluşturulamadığı anlamına gelmektedir. “Misafirperverliğimiz zaten ayrı bir durum” gibi sözlerle kimi yerde de tikel ahlakı, kültürün üzerine çıkarmıştır. Ya da ahlakı kültürün kendisi yapmıştır. Oysa ahlak kendisi bir kültür unsuru iken, her kültürün, bir ahlak olmadığı, yazarlarca hiç bilinememiştir. Veya en hafif deyimi ile göz ardı edilmiştir.
Sözgelimi bu tür yazarlar; ” bir sürü isimler ortaya atıldı ve çocuklara bu isimler konuyor. Allah beni doğuştan Müslüman olarak dünyaya gönderdi” gibi ifadelerle inancı da, kültürün kendisi yapıp çıkmışlardır. Oldukça bilgisizliktir. Dünyada ve çevre de olup bitenden bihabersiz, kişiler makale olaraktan; bildiğini sanmanın bilmezlik cesareti ile yazılmış bir yazı ve üslup, ortaya koyarlar.
Evet, inanç bir kültürdür ancak her kültür, inanç değildir. İnancın daha temeline inersek, inançlarda ibadetler de vardır. Yani her kültür ibadet edilir olan değildir. Bu yüzden bilimsel, toplumsal, sosyal, teknolojik, estetik, halkçı, sanatsal vs. etnik inanç ve etnik ahlak olmayan inanç ve ahlak gibi birçok kültür unsurlarımız da vardır. Bunların biri birine indirgenmezdirler. Üstelik bunları kuşatan bir “kültür felsefemiz” vardır ki kimi yazar bunları ya hiç bilmiyor, ya da kâle almıyor görünmektedirler.
Şu da bu tür yazarların, bu konularda sıfır bilme içinde olduğunun bir göstergesidir. İnançların ve ahlakların neredeyse birde kişilere özgü, kişi temeline inen tutumlaşışları vardır. Bunları yazarların makale yazılarında genel toplum kültürü saymaları ise tam bir affedilmez kusurlardan birisi olmaktadır.
İşte bu türden sığ, basit kültür anlayışlı yazıcıların, en az güncel devinmeli bilgi ilkesi üzerinde olacaklardan, yazı giriştirmelerini yapmaları gerekirdi. Yazarlar; tamamen bihaberdirler. Bu tür konulara az çok vakıf olur, ilgilisi kişilerin gülüp geçeceği sıradan bir konu içeriği alakasızlıklarıyla, yazılmış çalışmalarlan yapılan bir makaledir bunlar. Düzeltilmesi oldukça zor bir çıkılmazdır. Tekçi mantıkla ve sıfır düzlemli bir oluşmadırlar.
Bu tür yazarların veya konulu makalelerin, bir irdelemeyi, bir teşhisi, bir sorunsalı ortaya çıkarmalıydı. Kendi akılcı ve bilimsel yorumlanışlarıyla ve akılcı bağıntılı çıkarımlarıyla, konunun sürmesi gerekirdi. Oysa kimi yazarlar, olup bitenlerin bilmezlik girişmeleri karşısında, şaşa kalmanın hayıflanmaları ve “kendi kendilik anlamaların” kendi, kendilik haklılık kaygılarıyla, yazılarını örgüleştirirler. Bitli baklanın kör alıcısı olur hesabı, bu tür yazıların okur beğenir kitleleri hayli geniş de olurlar! Eğer okur çokluğu, yazıların doğru ortaya konuluşunu ele veriyor ise, bu yazılar doğru ortaya konmuştur!
Bu tür yazarlar daha yazılarına başlarlarken baştan algısal çarpılmalarla başlamıştırlar. Pek sıradan, hiç bir söylemi içermeyen bir 'yozlaşma'sözcük kalıbıyla, oldukça geri düzlemci bakışlarıyla, yazı nesnelerini giriştirirler. Bu da konunun ilgilileri için yazının mesajını düşürürken, sıradan bir okura hitap yeteneğini artırır. Nedeni basittir. Aynı inanç temelli üzerinde tekli mantıkla anlama ve tekli mantık kalıplarıyla konuyu dönüştürme yetisi içinde yetişmiş olmalarının düzlemselliğidir bu. Hiçbir gelişme vaad etmez bir örnekliktir.
Eş deyişle leyleğin özelliğini de yerine göre bir kuş özelliği olaraktan görüp anlayamamaktır. Tekçi mantık kargadan başka kuş tanımama özelliklidir. Yani kişilerin kendini güncel, çağdaş, çok yönlü, kuantik, kaostik gibi birçok mantıkçı düşünmelerin bağıntısını edinememiş olmak, elbette sizdeki bilir olamamanın verdiği cahil cesaretini çoğaltır. Bu tür çoklu mantıkları bilen kişilerin de, bu türcü tekçi inanç eksenli yazıları, makale diye ele alması zaten olanaksızdır.
Örneğin; bu tür yazarlar, daha konuyu ele alışta faul yaparlar. Aklın analizi yapmak yerine; “yozlaşan, hızla bozulan kültürümüz…Şahsen benim en büyük tasalarımdan biri…. “ gibisine kaygıcı denişle, yine “yozlaşan kültür fantomunu, kaygıları olaraktan” ele alırlar. Eh kaygıların olduğu yerde de aklın ilkelerinin bastırılacağı çok açıktır. Yazarlardaki kaygılar diyalektik bir olup bitmenin farkında oluş da hiç değildir. Etkin gelişme ve değişmeler karşısındaki, kendi bilmezci ödevci dirençi öğrenmelerini, kendi duygu boyutlarından, kaygı boyutuna transferle, götürmüşlerdir.
Aklın ve gözlemin, bilgi birikimlerinin, bilim felsefesinin ve bilimsel kültürün olması gereken yerde de sizler; duygu oluşturursanız, eh duygularınız da kaygılara kaçacaktır! Aklın, akılsızlığa kaçması iyidir. Çünkü akılsızlık akıllanmaya varır. Ama duygu kaygıya, kaygı da duyguya varırken bu gidip gelmelerde akıllıca bir sonuç çıkmaz. Duygunun olduğu her yerde, kabaran duygu, verili bir kültürü, sanki kutsal bir emaneti saklar gibi bir sahiplenişle ve tabucu oluşla, bir sahip çıkamamanın kaygısına bürünürler.
Yazarlar, kültürün ne olduğunu belirtirken, tanımın genel kavranışından hareket etmeleri lazım gelirken; kültür unsurlarının özel tanımlılığını kültürün tanımı gibi işlemiştirler. Ve kültürün bir değişme ve ihsas işi olduğunun farkına varamayıp, inançların değişmezliği özelliğini, kültürün değişmezliği olarak anlayıp, işin içinden çıkmıştırlar! Yazarlar, değişmelerin nedenci yaklaşımlarından uzak bir yozlaşma (belki de gericileşme olacaktı) ihdası üzerinden, kültürü tanımlamaya ve bu tanım üzerinden de dirençleşmeye gayret ediyor.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 27.6.2010 14:52:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!