Bir Kuş Dolusu Özgürlük Şiiri - Yorumlar

Mahzun Doğa
469

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Üzerimize devrildi Tanrı’nın şarabı. Koca birer yalnızlığız artık. Misvaklarımız kayıp. Dudaklarımızda izdiham. Öpüşemiyoruz. Geceler erken kalkmakta, gündüzler geç uyanmakta. Zamanın ayık yerlerinde sarhoş duruyoruz. Gülen yüzlerimiz terk etmiş başımızı. Kalan yanaklarımızda esaret coşkusu. Tutsak eylemişiz tüm iyi huylarımızı. Kendimizden geçmişiz, üstümüzde şarap kokusu. Korkularımızdan vazgeçmişiz. Arzularımız gardiyanlık. Sevmekten korkuyoruz artık sevilmeyi. Aşklık grevlerine sevdalanmışken ayrılık hüznümüz, boşanıyoruz yine birer birer. Ellerimiz uzun yalnızlıklara koşuyor. Terk ediyoruz yine kendimizi. Üzerimize çöküyor yıkıntı içimiz. Karalar bağladı sevinçlerimiz. Gülüşlerimiz ucuz yitiyor. Sözlerimiz tutulmadan ölüyor.
Kaşlarımız çatık, ellerimiz ayrık şimdi. Bakışlarımızda nedensiz öfkeler seli. Kapatıldık birbirimize yine. Zaman tersine yazıyor tarihi. Kalemler kırılmış bir yerlerde. Ak düşünülme vaktimiz karaya çalınmış. Ekmeklerimiz kaçırılmak üzere sofralarımızdan. Yüreğimizin diline acılar sürülmüş. Yanmakta kafesimizin sol köşesi.

Nereye uçacak şimdi bu kuş dolusu özgürlük. Mavi neremizde duracak. Çocukluğumuzun bu ani kovuluşu niye. Şarkılar hazırlamışken meydanlara, dil kaldırır mı artık tek bir ağıt. Barıştıklarımızla nasıl küseriz bir daha. Nasıl dönülür yine, dönülen yerlere. Seslerimiz devrilir mi bir daha birbirimizin üstüne. Acı vaktinin üzerinden göçmüşken bunca umut, nasıl örteceğiz üstümüze şimdi yine böyle bir alışkanlık. Ellerde kınalar yakılıyken, nasıl tutulur yine ölüm oruçları. Güneş nasıl tutulur bu karanlıkta. Zamanı mı şimdi bu kör saklambacın. Yeniden bulunmuşken Adem ve Havva, Kabilleri kim doğuruyor böyle. Tarih öyle çabuk soğumaz. Ağrılarımız dinmeye müsait değil artık. Bitmek üzereyiz, hatırlayın. Nuh yapamaz yine öyle bir gemi, Kızıldeniz yarılmaz bir daha Musa’ya. İsa dayanamaz bu çarmıha. Muhammed’in güvercini neremize konacak, örümceği neremizde ağını kuracak. Sokrates daha ne düşünsün bizim için. Hiç bir kabuk bağlayamaz bu yarayı...

Yüreğimizde izdiham. Dilimiz devrik. Sevmek bize ne yazık bir hal, ne zavallıyız buluşmaya. Hayvanlar koklaşa koklaşayken insanlar neden savaşa savaşa! Kalbimizin ayarı kaçırılmış, duygularımızın duyuları çalışmıyor gibi. Uyanmalıyız artık bu ak karanlıktan. Kalkmalı üstümüzden bu al bulutlar. Yaşamak o kadar zor değil Haziranlarda, Eylüllerde uçmak imkansız olmamalı. Bir yolu olmalı Çarşambanın. Abdestlerimiz bozuk, vaftizlerimiz kurak, ibadetlerimiz geçersiz. Hangi dinin diliyle konuşuyoruz, neden bu kadar eksik imanımız. Hangi aşkın yüreğine sığınmışız ki hiçbir ayrılık ondan beter değil. Yine mi öleceğiz karnımızda, gözlerimiz açık mı gidecek yine o bilimsiz yarada. Ne olur bulun bir yolunu o dönülen yolun. Düğünler yarım kalacak yine, oyunlarımız yarım, oyuncaklarımız yalnız. Aşk tabutsuz gömülecek yine. Ne olur bulun o dile bir dil. Seslerimizden kanlar akacak, çarelerimizden çaresizlik damlayacak, büyük kuşlar ölüm taşıyacak yine. Böyle bitmek kime yakışır, hangi ölüm yakışıklıdır. Size soruyorum ey güzel insanlar, size soruyorum. Hangi ana güzel ağlamış şimdiye kadar. Duyun sesimi ey duymayanlar. Küselim artık aklımızın küskün yerleriyle. Barışalım artık barışla. Tutun doğmamış çocuğun uzattığı zeytin dalını. Ne olur bulup getirsin birileri onu. Yoksa...

Tamamını Oku
  • Cansu Gökalp
    Cansu Gökalp 06.04.2009 - 18:15

    Tutun doğmamış çocuğun uzattığı zeytin dalını. Ne olur bulup getirsin birileri onu. Yoksa...

    Yoksa daha çok şeyler yitireceğiz şu kocaman dünyada.
    Güzel biri anlatım.Kaleminiz daim olsun.

    Cevap Yaz
  • Şahan Çoker
    Şahan Çoker 29.09.2006 - 22:35

    güzel bir çalışma ve yine kuşlar..
    saygılarımla

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta