..İnsanlar için uçsuz bucaksız mağaralar içinden
Ta güneş görmeyen denizlere döküldü.
Ve böylece iki kere beş dönümlük verimli arazi
Etrafı surlar ve kulelerle çevrildi.
İçinde berrak dereleri olan bahçeleri,
Güzel koku veren meyve ağaçları ile bahar şenliği;
Ve dağlar kadar yıllanmış ormanlar
Yeşillik ve Güneş beneklerini kucaklayıp; göklere yükseldi.
Samuel Taylor,
Kubla Khan’dan bir bölüm
(1798)
-
I.
i.(a)
Colear, dine sızan, ve süzerek engizisyonu
sahiplenerek karmaştırdığını,
Etkilediğini kendine katan
Ve kendisini de dine…
: ‘Sadece yaşamak’ için,
‘Ölümlü bir yakın
Çevre güneşi’ için sadece -
Umut veren:
sahiplenmek kendini -savunmak karanlığı!
Derin alacayı, yaşama döndürmek!
(İçin, doğayı yüceltmek.) ,
Yaşarken ferahı:
... Taş kozan’dan çıkışın;
Kısa bir süreç için
Bir süre-durum,
Çok fazla beklediğin! ...
: Bir zaman.. olansa, upuzun;
Ne var ki hayat upuzun,
odur ancak senin sonun:
Kısa bir süreç için,
Senin taş kozan’dan çıkışın -
Avalon o yerde,
Xanadu da aynı mevkide …
i.(b)
Yağmur fırtınası, kuşanarak kılıcı gibi; *
İlk çiğ’indeki bereketli toprağın,
Romantizmin üstüne iniyor..
Delercesine!
ve o an kaynak sular fışkırıyor
Derinlerden!
(Bekleyemez bir an, hazırlıklı -
Hep, o, anımsamıştı, bu ilk an’ı!)
Ki yalpalayarak da olsa, şaşıtıcası!
Ama, bunu dışarı çıkmak için yapmıyor;
Oraya orayı, yalpalamaksızın çıkıyor,
şaşırtıyor ve fırtınasını yağmurun!
Derken kılıçlar birer kalkana dönüşüyor;
sonra onlar ve, mazide kalıyor savaşçılar!
-Saldıran gürzler,
Kalkanlaşarak sırıttığında;
Savunmaya geçen, saldırmaktan çok! !
ii.
Or’da: üstünde, bir kara-kayalık bölge’nin;
Bir adam var, oynaşan gölgelerin.
Diğeri içinse, zaten kendisi adamın içinde:
( Beşiği umudun ya da bulunanın kendisi..)
“Zevk-Kubbesi”nin yanı başında; *
O kutsal ırmağın, bereketin - *
Verimli …
: “Kutsal Irmak! ”, “Kutsal Irmak! ”;
(Ve resimlerde;
yanı başında Kutsal Irmak, Zevk Kubbesi’nin! ...)
Kafes büken ulu birer parmak..
-Işıldayacak!
‘Kızıl-taştan saray’ …*
‘Kırmızı-ışıldayan taştan saray’ ve
(renkli şenlik al al;
bir tür nal,
musluktan akan, ardışık.)
(Nehrin öbeğindeki, Zevk Kubbesi’nin az gerisindeki! ...)
Ve sonra...
sormaksa sorulacak!
: ‘Nerede diğerleri? ‘
İhtiyarın denizcisi Sam’in, gitmiş oldukları yerdeler;
Sarayın içinde, her ikisi de -
Ardında, onun duvarlarının:
Bakıyor Nazım dışarı ve dışarıdan bakıyor, Copernicus, içeri!
Ve Nazım içeri bakıyor, çıktığında Nazım dışarı!
Copernicus girdiğinde içeri ve onun bakışları, deliyor tüm duvarları!
Süresiz bir esaretin bedeli,
( Erken yonttu -üç batında- ilham vereni…)
Kayaların üstünde şimdi!
: Ve bir belirti, sisler şimdi gelmişti; *
Yapacak sis bulutlarını, kendine birer araç
Ve atlayarak birinden onların diğerine..
geçmeye çalışıyor Colear;
Arzu etmiş olduğu yere, önceden!
Amaç: içeride miydi, dışarı baktığında;
Ve içeri baktığında, dışarıda mıydı -
Her ikisi için de; kah Nazım ve Copernicus için de?
…… İçeride kalmak istemedi,
Zamanı yonttuğunda
Ve hala çabalıyor: yontuyor!
Kazıyor! eşeliyor! ve debeleniyor ve …
Ve sanki “Çiçek Özü” ile *
“Cennet Sütü”nün günahlarının *
Bedelini ödüyor!
Evet karanlık yok; bu ışın,
Bu sis bulutlarının ortasında:
Sadece yağmur var!
Ve olsa her ne zaman, yağsın ki yağmur;
Toprak kokusu -can çıkaran
- erken geliyor.
Sadece yaşam var -soru sormaz
Ve cevaplar ise -
Her nasılsa- bu konuda, sana kalmaz;
Ama için daralır ve un ufaksın:
Bur’da var YAŞAM SADECE!
“Kutsal Korku”nun, “Kapayan Gözlerini”! *
Şimşekler çaktı, uçuşan, üç kere.. *
… Vücudun dolanan çevresini” *
Ve “Saçlar”dı, “Buz Mağraları”; *
Bu “Gözler”in merkezinde.
“Yeşil Dağ’dan Sedir Ormanı’na inen” *
Aslında hep aynı yerdeydi!
Yeryüzü yağmurlarıyla
Bulutları dövmekteydi aslında -
Yaşam kaynatan! !
-“Sedir Ormanı”ndan
Yeşil Dağ’a tırmanırken.
Çıkarken inen,
‘binerken çıkan Bataklığı’na ulaştığında,
Yolculuğunun cezbediciliğinin; daha da tuhaf olan -
“Zevk-kubbesinin gölgesi” iken;
yanı başındaki “Ataların sesleri, *
savaş kehanetini yapan”: *
“Duvarlar ve kubbeler” eridi gitti; *
çürümeden ergidi
“ Var olan bahçeler, dereleri parlak” *
Ve “Çiçeklenmiş bir çok günlük ağacı”: *
Bak, şeytan ayininde;
‘Benzi atmış ay ışığı’
İle ‘ilk “Kadın Hayalet”in valsi’! *
: Sona ermeyecek konçerto parçalanıyor,
Yer altından fışkıranların bağrında
-Hiyerarşisinde önünde gördüğünün!
Onun ama adı vardı ve
“Xanadu”ydu adı,
ulaşanın vardığının! ... *
iii.(a)
Uzun çizmeler, kayalıklar üstünde evet sivrildiler!
Ve gerçekten sorgulayan,
(Gereksiz işgüzarlık, tembellik
Yapmayan bir soyluluk ile…)
Sorgulayan-asil bastonu’yla …
Ufuktaki
Dağ ve tepe cüsselerine ….
Devleşirken..
Yaklaştırıyor bulutsu’ları
Sislerdeki.
Saman gibi bir saç güruhu
Cebelleşiyor
kendi altındaki
(Kelledeki)
Siyah gölge yılmazlığı ile ki bu gölge örtüşüyor
Bu adamın ruhu üzerine mintan
Ettiği şu boylu boyu kara çarşafla.
Dinine sadık bir doğa bilimci:
Fazlasıyla budala bir fizikçi;
Has gerçekçi bir duygu bilinci.
Nasıl becerdin uyum içinde;
Birlikte ancak tutmayarak,
Her şeyi, bunca aykırı gözüken?
Bunun için ‘yeterli bir
kararlılık olsa gerek –
bir deyiş’:
“Shot the albatros, i! ”
mı olabilmeli … *
iii.(b)
Evet, gölgeleri taşıyor; kapı gibi
bir, hörgüç,
Sırtında! ...
(Kara çarşaf; dini sırtlayan;
Veya bizimki, kayalarda duran..)
Kapısı bar’ın, açılıyor! barın kapısı, kapanıyor!
Barın kapısı, açılıyor ve kapanıyor!
Kapandıkça açılıyor, bar’ın kapısı! ve bar’ın kapısı, kapanıyor açıldıkça -
( Engizisyon, geveze bir sessiz avize, doğu bloğu..)
Vahşi Batı’sında Orta Çağ’ın.
Sırtı, bir şamar oğlanı;
Kaplumbağa kapaklandığında,
Boylu boyunca, sırt üstü..
yere.
Fakat dönüşümlüce-
.. Güleç,
Kah somurtkan …
ki o, artık ölü;
Cansız bedeni bile ama,
Ruhlara şekil verebiliyor
Ve yonttuğu heykele -
Zorunlu olarak,
Teknolojinin siperliklerinde -
Kendi hammaddesinden
Az biraz katabilerek
(Karanlığından diri soğuğun,
Tozlu raflarından ulu eski öğretilerin..)
Bunu başarıyor!
-
II.
Büyük bir deprem oldu,
Işığın devasa yayıldığı -
Uzayın bir köşesinde ve tüm yerküre üzerinde! !
Ateş fırladı ok gibi
Ve içinden onun,
Yükseldi ‘Su Kuleleri’!
Aşktı birisi, diğeri nefret:
İkisi oracıkta –kendi öbeğinde..
-Cenkleşti!
Ortaya arkadaşlık fırladı
Ve bulunduğu yerde,
Karar -dengeli- kıldı.
O orada kaldıkça,
Ateş uzaklaştı arkadaşlığın bir yanından ve
su;
Diğer yanda, gitmek için
.. Hızlandı!
Aşk ile nefretin savaşında
Canlı kalmak uğruna
Sergilenen bir çabaydı! !
Uzaklaşmak, güç toplamak
Ve yeniden,
Çıktığı noktaya dönmek!
Ama bu olduğunda takrar,
İkisinden de uzadı,
Bambaşka kıvrımlar:
‘Sevgi’ de el attı, bu sefer!
İlk baştaki ‘arkadaşlık’
Bir muammadır -
Su ve ateş’in yuvalarına dönüşü
İle ortaya çıkan ‘sevgi’den önce.
Yarıklar daha bir kendini açmıştı
Bu sefer!
Ve o noktadan, hepsi birden -
Aşk ve nefret ile ateş..
(Ki birdiler aynı topakta,
Bunların hepsi.)
Ve bütünlük arz ederek ‘sevgi’ ve
‘Arkadaşlık’ ile su -
Sığışmaya başladılar
Büyük çatlaktan;
Değil sırayla, hepsi birden girdi, aynı anda! !
Yarık kapanmıştı, onların girişiyle …
Şiddetli-hızlı yükselen fakat o anda,
Bir hava akımı! o derece ani,
İrtifa kaydetti ki! …
Alçak ve yüksek tabaka farkları,
Ortadan kalkmıştı! ...
Yağmur ile birlikte gelen kardı!
Ve hatta doluydu!
Bu, öylesine güçlü geldi ki,
Ve o kadar hamlesinde oldu ki;
Kayaların üstü ile bütün yeryüzü
Ve o kapanmış olan çatlak, o yarık;
Kapladı üzerini tümden
Artık bembeyaz olmuş, kudurmuş,
Çirkefin üzerini kapsamış …
; Çorak veya gür bitki örtüsünün …
Ta ki, yarık açılmaya başladı,
Yeniden ve tok çalkantılarıyla:
Müzikle inşa edilen Çin sarayı işte …
, O zaman vardı! oradaydı! capcanlı -
Ve oradaydı aslında..
- Evrenin doğuşundan geriye kalan!
(Belki kızıl bir ışıma
Ve bir ulu şema, bunun getirisi;
Mor ötesi rengin belki de,
İçindeki bir karmaşa! ...
Ve tekrar çıktı lavlar, kılıç gibi böldü gökleri!
Ve onu taşıyan su taşkını, yükseltmişti bu alevleri:
Aşk ve sevginin kavgası gereği,
Upuzun yıllar ve bekleyişler ile sendeleyen
Kürenen umutlar ve/ ama hep kalkınan!
Hep, bu el çekişler vurulduğunca;
Arkadaşlık girdi devreye
Ve sessizlik bir tuhaf huzur oldu!
Ve yine kapandı.. yarık!
Ama sonrasında açıldı!
Ve açıldı yine, yine kapanmasından sonra!
Ve artık bu durmadı! ! !)
III.
Metinler, şafak gücendiren, birer diğer -
Sayfalarından, suyu nadir kılan buz ile her katresinin
suyun- gizil kentler, güzelleme cinsindendirler:
Susmuş-arsız ( Asya’lardan
bir peçe -Genghis, oğlu Kubilay'ın musikisinde
‘muşambalı kadın hayalet’i Coleridge’nin..)
Bir merdivenden düşmüş
ve bunu, yaşadığı şehre yormuş …
Arşa savurmuş toprağı,
aşağıya inmiş gök ki onun hür bıraktığı
”Yeşillik ve Güneş beneklerini
kucaklayıp; göklere yükseldi! ”
*
Katı hale bürünen su,
olup buz; tuz, şekere sorup:
..buzun altında kalmadı, su;
kutuplarda. Buz da kalmamıştı
buzulların altında.
We don’t have a choice but we still have a voice
(Skunk Anansie-Maxim feat. Skin - Carmen Queasy)
Not a miracle, but something more …
-
Akın AkçaKayıt Tarihi : 23.8.2004 05:07:00
- Para
- Savaş
- Politika
- Peygamber
- Deniz
- Doğa
- Özgürlük
- Dolunay
- Güneş
- Sevinç
- Anne
- Araba
- Çevre
- Aile
- Allah
- Yağmur
- Hüzün
- İslam
- İhanet
- Hayat
- Çiçek
- Tanrı
- Evlilik
- Güzellik
- Ayrılık
- Atatürk
- Eğitim
- Dost
- Barış
- Umut
- Türkiye
- Kedi
- Köpek
- Kin
- Müzik
- Tarih
- Mutluluk
- Günaydın
- Şehir
- Aşk
- Sevgi
- Nefret
- Okul
- Çocuk
- Ölüm
- Çanakkale
- Bayram
- Kadın
- İstanbul
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ne kadar farklı mesajların var...
bir de hayallerin duygularını karıştırmasa...
çok farklı bir anlatım doğrusu...güzelliği kendine özgü...
TÜM YORUMLAR (3)