Bir mektup okudum; zarfı bezirgan, virgülü kubbe
Torbası azade, enlemi boylam bir mektup okudum
İçinde bahar saklamıştı nar diplerinde
Her sözcüğü sevgiden, güzelden örülüydü
Oysa darda düşülmüştü notlar, dara düşmüşken
Dar kâğıtlara yazılmıştı kampsürgün alanlarda
Mahkum kadınlar kanat atıyorlardı her paragraf başında
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
hadi patlat şairim şöyle güzelinden bir şiir içinde sevda olsun,umut olsun,kalemini boya ,özgürlük olsun
rengarenk,yine her zamanki gibi,adı yok,eyvallahı yok,
her kalbe şöyle,ufaktan bir dokunsun..
yolları çiçeklenen bir bahçeden geçtim, olağan üstü masallar dinledim, o pulsuz zarfı açtım, aklımla başbaşa kaldım.
mektupların içinden fırlayan aşklara selam olsun benden dedim...duymadı selamımı! ..yürüyüp gitti...hem de akmayan bir denizin peşisıra! ..kum olsa da şimdi, umurumda değil ki! ..
:)))))
mektuplar içine saklanan aşklarla yürüyor zaman...gün geceye,gece güne dönüyor durmadan...yer ile gök arasına çizilen çizgiye adları yazılıyor unutulmaz olanların...oysa benim elimde bir silgi! ..hem yeryüzünü siliyorumonunla,hem gökyüzününü derken, kıyametim oluyor rüzgar...
dalsız bir ağaca,dalgasız bir denize,yeşilsiz bir ota dönmüşsem eğer; sensin sebebi! .. :)))))) demekle dememek arasında kalan çözümsüzlüğün denklemini öğretiyorum kendime ki; yine sensin işte her terimi! :)))
ne atomu bulan bilgin,ne de bulunanla şehirleri yakan savaş ilgilendiryor beni! ..kendi yangımının başında su olmayı özlüyorum sadece; yetmez mi! .. :))))
kutluyorum seni,sevgi ve selamlarımla...
Hugo’nun bir sözünü not etmiştim.”hayat mezarların çözdüğü dolaşık bir yumaktır.” Diyordu.Buna mukabil şöyle der Neyzen Tevfik :
“Çözemez kimse bu dünya denilen kördüğümü.
Yaratan bilir ancak onun içyüzünü
Bir delikten çıkarak bir deliğe girmekteyiz
Önü zulmet sonu zulmet …mişim gündüzünü”
Bu sözlerin hiçbirini mutlak olarak ele almamalı elbet.Hayyam: “Her biri bir efsane söylediler ve uykuya daldılar”diyor.Hepimizin söylediği bir efsane var.Hepimiz bir efsane söyleyip uykuya dalıyoruz.Bu suale sualle cevap vermek.Bu suale cevap verilmez.Zor sualler bunlar..Münker Nekir sualleri gibi.Bir şairde mutlak hakikat aramak yanlış.şair sözü..ilham var.Sokrat bütün düşüncelerinin demon’dan geldiğini söyler :”Benim bir demon”um var beni o konuşturuyor.” Derdi.Herkesin bir demon’u var.Yukardaki mısraları böyle anlamalıyız.Belli anlarda doğar şairin içine bunlar bazen bir şimşek parıltısı gelir, aydınlatır insanı İnsan aydınlandığını zanneder.Şimşek parıltısı geçtiğinde daha koyu bir karanlığın içinde kalır insan..
Cemil Meriç-Hüsamettin Aslan ile bir söyleşisinden
Kimi mektuplar, ya mektubun altındaki yazanın imzasını kullanırlar 'ölümsüz mektup' olmak için ya zarfının üstündeki adreste yazılı ismi....
Ve bir de bu mektuplar kadar 'ölümsüz mektup' olmaya çaba göstermeyen mektuplar vardır ki onlar da içlerinde taşıdığı güzellikler ile çoktan böyle bir hakediş içindedirler...
Şiiriniz de bir mektup olarak kabul edilse böyle bir mektup işte ...
Kutluyorum sayın Aynur Uluç...
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta