Bir Köprü Kandilinde Mektup Okudum

Aynur Uluç
498

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Bir Köprü Kandilinde Mektup Okudum

Bir mektup okudum; zarfı bezirgan, virgülü kubbe
Torbası azade, enlemi boylam bir mektup okudum
İçinde bahar saklamıştı nar diplerinde
Her sözcüğü sevgiden, güzelden örülüydü
Oysa darda düşülmüştü notlar, dara düşmüşken
Dar kâğıtlara yazılmıştı kampsürgün alanlarda
Mahkum kadınlar kanat atıyorlardı her paragraf başında
Nefes aktarıyorlardı zorun berisinden
Duvarlar ötesine

Bir mektup okudum ben; zarfından dertli
Milena Milena Milena diyordu Kafka
“Adından başka hiç bir şey yazamıyorum mektubuma” diyordu
İsim oldu büyüdü dünya
Bana her gün yazma’lardan, sen bana bakma’lara
Özlem kavuran bir sıcak oldu
Ve sordu Kafka:
“Bu elle tutulamayan, bu korkunç aşkın sorumluluğunu bütün acılarıyla
yüklenen biri olacağım yerde, odanda o her zaman seni görebilen,
güzelliğini seyredebilen mutlu bir ayna, bir dolap olsam ne iyi olurdu.”
Ne iyi oldu sayfanda göz beslemek şimdi
Ne iyi oldu kalbinin minörüne tuttuğum bu parantez

Bir mektup okudum; zarfına ünlem
Raylarda titreşen sarı kâğıtta
Durmak üzere ama delicesine sarsan trende sordu
İçimi borana katan soruyu Bernard
“Ah Ellen” dedi,
“Ah Ellen. İnsanın amellerini yazan melek, günahlarınızın hiç bir tanesinde
dahi benim adımın neden olmadığını sorduğunda ne diyeceksiniz”
Biliyorum sayın Shaw
Harflerde kaybolmuştunuz o tren yolunda
Ellen krizi geçirmekteyken siz
Yüreğiniz postaya tutunmuşken; bir mektup
Tek bir mektup için çarpıyorken kalbiniz
Nasıl da tanımladınız:
“İdeal aşk ilişkisi postayla yürütülendir.”
Yok yok bu değil aradığım yanıt
Bu olamaz yüreğimi coşturan
Beş kocadan bıkan Ellen sizden bıkmadı diye
Bu değil evrensel aşkın doruğu

Çünkü ben bir mektup okudum; zarfını tutuşturan
Ah bir mektup okudum
Bir mektup okudum ben sonsuz sınırda
Menevişli kuşlar okudum Altıok Metin’den.
Zarfını zarflayıp atan bir şiir okudum aşktan tene, tenden beyaza
Diyordu ki Edip usulca;
“Hiç bir pul hiçbir zarfa yakışmıyor
Hiç bir zarf üç beş satıra
Ne zaman yan yanayız işte o zaman
Doyamıyoruz tenlerimizin
Bitmez tükenmez sorgusuna ”

Büyüdüm çocuk oldum
Çocuk oldum süründüm sonsuzluğa
Uzak diyarlarda büyümek için
Babasına çırpınan bir mektup okudum
Aldı yüzümü terse çevirdi
Aldı nefesimi riske çevirdi
Furuğ için ne zordu konuşmak babasıyla
Ne zordu sınırları önce içinde delmesi gerekirken
Ne zordu sözcüklerden bir inci dizmek
İstemiyordu nasılsın, ne yaparsını
İyiyim’i yazmak istemiyordu kalem, içi iyi değilken
“Babacığım” diyordu
“Sayın babacığım
Sevmediğimi düşünmeyin sizi” diyordu ara kapamaya çiçek düşlerken
Tüm mutsuzluklarını yazmak isteyen bir kadın okudum
“ Şiir benim tanrımdır.” diyen
Ama beş satır geçer geçmez, babası onu sevmezse diye
Şiir’i içine girmiş şeytana dönüştüren bir mektup okudum
Oysa nasıl yazmıştı İbrahim Golestan’a
“Benim kötülüklerim nelerdir, iyiliklerimi anlatmadaki
utangaçlık ve güçsüzlükten başka.”

Gözüm dursa içim durmadı
İçim dursa, ağzımda kementli sözüm
Durmadım, ben bir mektup okudum
Bir mektup okudum; zarfından kan sızdıran
Bu kez bir pilot vardı mektubun kabininde
“Sevgili annem” diyordu o da, bir bombayı beklerken
“Sevgili anneciğim bugün dünyanın en ıssız köşesi ruh
Korkunç gereksinmem var sevginize”
Savaşın kucağında yine de şundan korkuyordu Exupery
“Beni savaştan çok ürküten, yarının dünyası
Hoşça kal canım anneciğim kollarımın bütün gücüyle sarılırım size”
Çünkü diyordu “içime serinlik veren anılarım
Yanan mumların kokusunda
Ve burada susuzluktan ölüyor insan”

Bir mektup okudum ben; zarfına sığmayan
Beyaz adama seslenen bir kızıl derili
Sorguladı satır satır varlıktaki yokluğu
Yokluğumu çizdi aynaya
Duymuyorsam doğanın kokusunu
Almadığım nefesimi koydu ortaya
“İnsan eğer bir kuşun yalnız ağlayışını
ve su birikintisi etrafında tartışan kurbağaların seslerini duymazsa
hayatın anlamı nedir”

Hayatın anlamı nedir, diye sordum iki gözüm Ayşe’ye ben de
Söyle dedim Ayşe,
İki gözüm, kulağım ol da söyle
On sekiz bin mektup yazmış Voltaire
Hepsini okudum, dedim. Hayatın anlamı nedir
O kadar uzun değil, bir sayfa yazmış Dağlarca’ya gül Cemal’im
Madde madde saymış hallerini iki dağ arasından
Söyle dedim Cemal’e; hayatın anlamı nedir
Söyle
Yoksa tarifsiz uzuyor sorularım
Sen demezsen başka kime sorayım
Son mektubunda kıvranan Virginia’ya mı
Hayatın rengi solup yiterken göz uçlarında
Ben bir mektup okudum
Cepleri taş doluyken
“Hiç kimse bizim kadar mutlu olmadı” diyen bir şükran

Durdum düşündüm
Orasından burasından baktım hayata
Nereden aklıma geldi bilmem
Tuttum ben bir mektup okudum; zarfına hüküm
“Bana güzel şeyler yaz, hemen yaz
Dört sayfa yaz” diye buyurdu Napolyon Josephin’ine
Ağzımı sildim burnumu aktım
Evirdim çevirdim
Ucundan yaktım
SSS diye kısaltmıştı aşkını Asaf, okudum
“Seni Seviyorum Sabahat” derken
Beni sana, seni bana anlatırken eritmişti anlamı

Anlam neydi
Aşkta mı, barışta mıydı anlam
Düşte mi, eşikte mi
İnsanda mıydı, yoksa insandan gayrıda mı
Karıştırdım durakları, ipucunun peşinde
İyisi mi ben yine bir mektup okudum
Okudum; zarfına bilge Einstein dedi ki:
“Başkalarının sevinçlerinden zevk almak ve onların acılarına ortak olmak,
bir insan için en iyi rehberdir.”

Rehberlerim benim
İzimde su, gölgemde ebru
Zamanı kavurdum dudaklarımda
Yarına püskürttüm elyaflarımı
Eğildim dirildim döndüm dolandım
Çökünce karşılaştı gözlerim uğultusuyla
Çökünce gördüm gözbebeğini
Üzeri tozlu, nefesi yorgun
Belli ki tarih öncesinden fırlayıp gelmiş, uzattım kulağımı

“Çömelmiş yazıcı” dedi ki;
Bir mektup yaz, ben temize çekeyim
Killerime doku ruhunu, tablet tablet akayım sonsuzluğa
Tünellerden buluta geçsin
Savaşı görsün gözlerin
Acıdan kan olsun kağıdım
Denizin mercan olsun
Kızarsın ki gözlerin, anla
Anla ki ah benim saf çocuğum
Bir köprü kandilinde çarpsın yüreğin

Dudakların kitlensin ki anla ızdırapları
Anla düşler kapısından işler dünyasına nasıl geçecek zaman
Nasıl yapışacak ekranın tuzağına
Anla sözcüklerin
Nasıl kıracak zarfı, nasıl taşacak dünya
Anla ki yazayım seni
Gözlerinde tozayım
Haydi yazdır
Yazdır bana kendini

Aynur Uluç
Lacivert - 2010 Sayı 34

Aynur Uluç
Kayıt Tarihi : 9.10.2010 06:56:00
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ayhan Kurudere
    Ayhan Kurudere

    hadi patlat şairim şöyle güzelinden bir şiir içinde sevda olsun,umut olsun,kalemini boya ,özgürlük olsun
    rengarenk,yine her zamanki gibi,adı yok,eyvallahı yok,
    her kalbe şöyle,ufaktan bir dokunsun..












    Cevap Yaz
  • Temel Kurt
    Temel Kurt

    yolları çiçeklenen bir bahçeden geçtim, olağan üstü masallar dinledim, o pulsuz zarfı açtım, aklımla başbaşa kaldım.

    Cevap Yaz
  • Tayyibe Atay
    Tayyibe Atay

    mektupların içinden fırlayan aşklara selam olsun benden dedim...duymadı selamımı! ..yürüyüp gitti...hem de akmayan bir denizin peşisıra! ..kum olsa da şimdi, umurumda değil ki! ..

    :)))))

    mektuplar içine saklanan aşklarla yürüyor zaman...gün geceye,gece güne dönüyor durmadan...yer ile gök arasına çizilen çizgiye adları yazılıyor unutulmaz olanların...oysa benim elimde bir silgi! ..hem yeryüzünü siliyorumonunla,hem gökyüzününü derken, kıyametim oluyor rüzgar...

    dalsız bir ağaca,dalgasız bir denize,yeşilsiz bir ota dönmüşsem eğer; sensin sebebi! .. :)))))) demekle dememek arasında kalan çözümsüzlüğün denklemini öğretiyorum kendime ki; yine sensin işte her terimi! :)))

    ne atomu bulan bilgin,ne de bulunanla şehirleri yakan savaş ilgilendiryor beni! ..kendi yangımının başında su olmayı özlüyorum sadece; yetmez mi! .. :))))

    kutluyorum seni,sevgi ve selamlarımla...

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara

    Hugo’nun bir sözünü not etmiştim.”hayat mezarların çözdüğü dolaşık bir yumaktır.” Diyordu.Buna mukabil şöyle der Neyzen Tevfik :

    “Çözemez kimse bu dünya denilen kördüğümü.
    Yaratan bilir ancak onun içyüzünü
    Bir delikten çıkarak bir deliğe girmekteyiz
    Önü zulmet sonu zulmet …mişim gündüzünü”
    Bu sözlerin hiçbirini mutlak olarak ele almamalı elbet.Hayyam: “Her biri bir efsane söylediler ve uykuya daldılar”diyor.Hepimizin söylediği bir efsane var.Hepimiz bir efsane söyleyip uykuya dalıyoruz.Bu suale sualle cevap vermek.Bu suale cevap verilmez.Zor sualler bunlar..Münker Nekir sualleri gibi.Bir şairde mutlak hakikat aramak yanlış.şair sözü..ilham var.Sokrat bütün düşüncelerinin demon’dan geldiğini söyler :”Benim bir demon”um var beni o konuşturuyor.” Derdi.Herkesin bir demon’u var.Yukardaki mısraları böyle anlamalıyız.Belli anlarda doğar şairin içine bunlar bazen bir şimşek parıltısı gelir, aydınlatır insanı İnsan aydınlandığını zanneder.Şimşek parıltısı geçtiğinde daha koyu bir karanlığın içinde kalır insan..

    Cemil Meriç-Hüsamettin Aslan ile bir söyleşisinden

    Cevap Yaz
  • Cevat Çeştepe
    Cevat Çeştepe

    Kimi mektuplar, ya mektubun altındaki yazanın imzasını kullanırlar 'ölümsüz mektup' olmak için ya zarfının üstündeki adreste yazılı ismi....
    Ve bir de bu mektuplar kadar 'ölümsüz mektup' olmaya çaba göstermeyen mektuplar vardır ki onlar da içlerinde taşıdığı güzellikler ile çoktan böyle bir hakediş içindedirler...

    Şiiriniz de bir mektup olarak kabul edilse böyle bir mektup işte ...
    Kutluyorum sayın Aynur Uluç...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (5)

Aynur Uluç