Bir dağın başında yaşayan bir kız varmış
Etrafında hiç arkadaşı yokmuş ağaçların altına gidip
Ağaçlarla konuşup gece kurduğu hayalleri
Ağaçlarla paylaşırdı ulaşılmaz hayaller olduğunun farkındaymış
Ama bıkmadan her gece dalardı hayaline
Uykuya dalarım korkusuyla gözlerini arada açardı
Bu kız büyüdü, büyüdü ama sevmeyi bile hayallerinde öğrendi
Çünkü bu kıza sevmeyi öğretecek kimsesi yoktu
Yanında uçuk kaçık hayaller dışında evlenip
Mutlu bir yuvada hayal etmişti artık
Artık büyümüştü kendini sevilmeye layık bulmuyordu
Çünkü ona sevgi verecek kimsesi yoktu
Bir kokulu günlüğü vardı
İçindeki yaşamak istediği sevgiyi o günlüğe kararlardı
Hasta olurdu kimse inanmazdı
İnadına numara yapıyor sanılırdı işten kaytarmak için bunu
Dile getirince canım çok yanardı sancısını hep içimde yaşadım
Sevenler gördü etrafında ama kavuşamadıklarını görünce yeminler etti
Her gece yatarken dualar etti Allaha
Kimse girmesin gönlüme ya kavuşamasam diye başını yerden kaldırmazdı
Ya iki çift göz yakarsa yüreğini diye
Günlerden bir gün annesi memlekete gider
Bir hafta kalıp geri gelince birkaç gün sonra evde bir hazırlık telaşı başlar
Kız şaşkındır ne olduğunu anlamaz ve annesine sorar?
Neler oluyor annem? Annesi derki kızım seni istediler bende verdim
Peki, anne bana neden sormadın der kız
Annesi de buraya gitmeni istiyorum ondan sormadım der
Ve kızın boynu bir anda bükülür…
Ve beklenen misafirler gelir 2 resim vardır ellerinde yaşlı adam yüzükleri çıkarır takar kıza
Bir kaç resim çekerler ve giderler kız şoktadır kurduğu hayallerinde bile yıkıldı
Yaşamıştır. Aradan birkaç ay geçer kızın annesi yine memlekete gitmiştir.
Ve bir telefon gelir şubat soğuğuydu yarın çarşıya inin der yengesine
Ertesi gün olur kız yengesiyle iki metre karda ramazandı bata çıka inerler çarşıya
Ve yengesiyle konuşur inene kadar ya beğenmezsem ne olacak diye
Yengesi kıza derki biz çarşıya inince bir köşede bekleriz onlar gelir uzaktan bakarsın
Ben sana sorarım beğendin mi beğenmedin mi diye tamam der kız ve inerler çarşıya
Tam köprüden geçerken yakalanırlar arkaları sıra gelenler onlardı ve görmüşlerdir yanlarına gelirler
Ve hoş geldin selamlaşma falan derken haydi yüzük almaya haydi elbise almaya der büyükler
Ve kız şaşkındır bekliyor yengesinin sorusunu ve cevabı hazırlamış hayır diyecek kesinlikle olmaz diyecektir
Ama her şeyi aceleye getirdiler ve kız boynu bükük kabullenmek zorunda kalır
Kıyafet alınır yüzük alınır ve fotoğrafçıya gidilir üç beş resim çekilir ve herkes kendi yoluna gider… Ve bu kızın hayalleri akıp geçen Çoruh un dibine gömülür…
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim