Bir Kıyıdayım [Bölüm 1 Yıldırım Ateşimdi]

Nedim Hüdaşah Berkay
55

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Bir Kıyıdayım [Bölüm 1 Yıldırım Ateşimdi]

Bir kıyıdayım
Karışık bir yer
Karışık her şey
Aklım karışık
Gök karışık
Yer karışık
Anlamlı bir dizilimi var hayatın
Ben hala ilk düğümün içindeyim
Çözemiyorum
İlk göz ağrısı ben değildim dünyanın
Sonda olmayacaktım
Aralarda kıyılarda köşelerde bir yüz
Kendi kapsama alanları haricinde sadece bir yüz işte
Yüzlerin içinde kalmış
Yalnız bir yürek
Öyle zor geçiyor ki zaman
Hayatı anlamayı
Sarmal yapıları çözmeyi bırakalı çok oldu
Çok oldu bir şeyler düşünmeyeli
Çok oldu
Uzak oldum

İnşallah yağmur yağar bugün
Yüreğim ıslanır
Biraz üşürüm
Beynime çıkan ateşi
Biraz olsun söndürmüş olurum
Sadece biraz
Seller bassa da yüreğimi
Hala garip
Hala kimsesiz
Ellerinde kalan kırıntılarla
Yaşadım bir ömür
Kimseye eğilmemiştim
Eğilmeyecektim
Yağmur yağsın ne olur
Biraz hüzün
Biraz yanaklarım ıslanır
Yağmurlar dinmesin
Ben dinerim biraz
Sadece biraz

Bekliyorum

Şimşek çakıyor gökyüzünde
Yağmur yağacak gibi
Bulutlar kararlı
Benden çok kararlı
Sadece biraz sevgi istemiştim
Hepsi bu
Sadece biraz
İlk damla hep enseme düşer
Şans işte
Bütün vücudum ilk defa keşfedilmiş gibi
Titrer tüylerim diken diken olurdu
Ardından her bir damla
Her yere yağıyordu
Yürüyerek kıyıya gelmiştim
Ardımda yanan bir şehir
Dumanlar içinde anılar bırakıyordum
Herkes bana küskün
Herkes bana kızgın
Benim küslüklerimi görmemişlerdi zamanında
Önemsenmeyen bir yapı yedek taşıydım
Görülmeyen duyulmayan her şey
Yüreğimde sıkışmıştı
Sadece uçmak istemiştim
Sadece biraz uçmak istemiştim
Tek başıma kalmıştım her zaman
Her zaman kalabalıkların içinde
Sadece biraz yer edinip
Aralarına karışıp onlar gibi yapmaya çalışmıştım
Demek ki hiç yapamamışım.

Yağmur yıka beni
Üzerimde çok kötü anılar var
Bir baştan diğer başa
Yıka beni yağmur

Kıyının dibinde durmuş
Ardımdan gelen seslere kulak tıkamaya çalışıyordum
Duymamam lazımdı
Yufka bir yürek
Her zaman kandırılmaya meyilli idi
Hala aklımın derinliklerinde bir yerde
Yaşadıklarıma inat
Hala insan olup doğru olanlar var derdim
İnanmak istediğim ve inanacak bir şeyler olması
Sözlere kanabiliyordum
İnsanları insan olmayan bir şekilde göremiyordum ne yazık ki
Kıyıdaydım ve arkamdan gelenler vardı
Suçlu bir mahkûm kaçmışta
Tekrar hapishanesinde konulmak ister gibi
Ne garip ben doğuştan hapishanede doğmuştum

Sağa sola baktım
Ardıma bakmak istemiyordum
Ama yüreğim beni çok zorluyordu
Dayanamadım durdum
Dönüp baktım
Kızılca bir kıyamet üzerime geliyordu
Yüzleri gülüyordu
Gene dönecek diyorlardı
Bense uçurumun başında
Aşağıya bakamayan çocuk gibi ürkek
Kıyıdan akan suya bakıyordum
Baktım onlara son kez uzun uzun
Yaklaşmalarına ramak kala
Attım suyun içine kendimi
Durgun gibi görünen su
Köpürdü birden savurup
Sürükledi beni
Kollarım şimdiden yorulmuştu
Ölsem de kurtulsam dakikalarda
Her yanımda Ölüm Meleğini arıyordum
Bir türlü gelmiyordu
İnat etmiştim gidecektim
Suya inat itiyordum kendimi
Diğer kıyıya
Gökyüzünden bulutlarda kızmıştı
Grili yağmur yağdıran bulutlar
Rengini kızılın tonlarına alıp
Şimşekler yağdırıyordu üstüme
Bu ne biçim çalkantıydı
Her biri yumruk gibi geliyordu üstüme
Yüzüm gözüm kan içinde
Kanlarım suya karışmıyordu nedense
Su ürküyordu
Ama genede vuruyordu
İtiyordum kendimi zorla
Her şeye inat
İpleri kalmış bir asma köprü
Tuttu çekti sanki beni
Su iyicene azgınlaştı
Zorla tutunduğum yerden
Dalından meyveyi düşürür gibi taşlanıyordum sanki
Her seferinde bir yerimde isabet alıp
Yaralanıyordum
Kanıyordum yaralarım
Kanlarım suya karışmıyordu
Su ürküyordu
Ama genede vuruyordu
Ardımdaki herkes köprünün ucuna gelmişlerdi
Bana bakıyorlardı
Karşıya geçebilecek mi?
Gibisinden soru işareti doluydular
Ben tutunup ilerlemeye başladım
Bütün yanan kalabalık

Gitme sen bizimsin
Sen oralara ait değil
Sen bizimsin

Dediler hep bir ağızdan
Dönmek bir istedi bir yanım
Çok acı çektin dedi
Diğer yanım çokta unutansın
Öğüt almayansın dedi

İlerledim
Gürültü sessizliğe dönüştü
Her şey son sınırında azgınlaştı
Sımsıkı sarıldım ipe
Kollarım vücudum yorulmuştu
Bıraksam dedim bir an
Bırakmadım
Öleceksem de geri dönmeyeceğim dedim
Dönmedim
Kanlarım suyu karışıyordu
Su utanmıştı sanki
Bir vurdu ki son gücünle
Gideceğim kıyıya fırlatıp attı
Duruldu bir den sular
Hava aydınlandı
Bulutlar açılıp güneş sızmaya başladı
En mahrem yerlerinden
Çamura yapışmıştım yüzüstü
Ağzım burnum her yerim çamurdu
Sağ dönük duruyordum

Karşı kıyı silik bir mevsim gibi
Geriye dönüyorlardı
Birisi bağırdı
Yakında bu köprüyü yapacağız
Seni alacağız tekrar
Gittiğin gibi getiririz seni dedi

Kımıldayamadığım için cevap veremedim
Versem de o halsizlik içinde çok güçlü bir ses çıkmazdı
Yorgun bedenim bana isyan ediyordu sanki
Gittin de ne oldu sanki der gibiydiler
Oysa yüreğimden bir ağırlık kalmıştı sanki
Yerden gördüğüm kadarıyla hiçbir yeri tanımıyordum
O kadar yabancıydı ki bana her şey
İlk görüşün keyfini çıkarıyordum
Ama hala çamurun içinde saplı duruyordum
İlk defa gülüyordum
Güler gibi yapmıyordum
Nefes alıyordum
Yâda nefes aldığım hissediyordum

Sora biraz daha yağmur yağdı üstüme
Yıkanır gibiydim
İlk defa ben söylememiştim yağmura
Beni yıka diye
Yağmur beni seviyordu artık
Hiçbir damla beni ürpertmiyordu
Güçlükle doğruldum ayağa kalktım
Yeni yürümesini öğreniyormuş gibi tedirgindim
Yürüdüm biraz
Sadece biraz
Ayakta duruyordum

Sağa sola bakınırken
Gökyüzünden bulutların arasından
Üç tane bembeyaz giysiler içinde Melek geldi
Yere basmıyorlardı
Sadece bana bakıyorlardı
Ürkmem lazımdı ama
O kadar güzellerdi ki
İçimi huzur kaplamıştı
Gördüğün değil her zaman hissettiğin önemliydi
Bakıyorduk birbirimize
Kafamı indirip selamladım
Üç melekte selamı alıp onlarda beni selamladı
İçlerinden ortadaki biraz öne gelip
- Hoş geldin dedi
- Öldüm mü dedim
- Henüz ölmedin. Ölseydin gelen biz olmayacaktık.
- Kim gelecekti peki
- Biz onu daha görmedik. O gördüğün zaman peşinden gidersin götüreleceğin yere kadar.
- Peki, siz niye geldiniz
- Her birimizin sana vereceği bir mesaj var. Onun için gönderildik.
- Kimden ne mesajı
- Soru sormayı çok sevdiniz her zaman. Dinle sadece dinle.
- Başka bir şansım mı yok dimi
- Gene soru
- Haklısınız pardon
Konuşan melek elini göğsüne getirir hafifçe dokunur ışıklar içinde bir kolye belirir. Masmavi bir taşı olan el örgüsü bir kolyedir. Yuvarlak bir metale çakılmış gözleri alan bir kolyeydi bu.
- Al bunu
- Bu çok güzel bir şey ben bunu kabul edemem.
- Bu senin bu seni tanınır korunur kılacak vaktin gelene kadar
- Ne vakti
- Soru yok demiştik. Bu yolu sen istedin. Gidebildiğin yere kadar git. Kolyenin senin koruyucun olacak. İçinde güzel isimler vardır.
Der ve çekilir geriye en baştaki melek bir adım öne gelir. Elini karnına değdirir gökyüzü şimşeklerini çakar sarı bir yıldız yeryüzüne düşer sanki. Bir an irkilsem toparlanıyordum hemen. Işıklar içinde bir kutu belirir. İki eline alarak bana uzatır. Diğer melekler kafalarını yere eğerler ve yüzlerindeki iyimser havanın yerini pişmanlıkla isteksizlik arası bir yüz hali alır.
- Bu kılıç senin bunu kullanacaksın. Zevk için istediğinde kullanamazsın. Vaktinden önce sakın bazı şeyleri zorlama. Sen vakti gelenleri anlarsın.
- Bunları anlamakta güçlük çekiyorum ama sanki hayal gibi her şey
- Hayal denilen şey bir boyutta yaşanan gerçektir sakın bunu asla unutma. Hayallerini kötülüklerden mutlaka arındır.
Der ve bir adım geriye gider. Son melek iki adım öne gelir. Hiçbir şey söylemeden elini alnıma koyar ve ışıklar içinde kalırım.
- Korkuyorum
- Korkmadığını biliyorum der melek
- Anlamıyorum
- Anlayacaksın der
Işıklar durulur üzerimde yemyeşil süslü çok süslü bir elbise belirir. Bütün kirlerim yaralarım berelerim temizlenmiş bir çocuk gibi yeniden doğmuş gibiydim. Kılıcımı belim kemerimdeki kınına koydum. İki sevgiliyi kavuşturur gibi oldum.
Kılıç gülümser gibi parlamıştı kınını ilk gördüğünde.
Sonrasında derin bir sükûnet

Şaşırıyordum kimdiler
Ne mesajıydı bunlar
Güpegündüz rüyalardaydım
Birisinin beni uyandırması lazımdı
Kendim belli ki uyanamıyordum

Melek durdu
Ellerini havaya kaldırıp
Avuçlarını birleştirdi
Gökyüzündeki bulutlar birden bire
Çok hızlı hareket ederek
Renk değiştirdiler
Melek avuçlarını açarken
Bembeyaz bir şahin çıktı

- Bu senin habercin bir şeyi dilemen yeter. Ya bizden ya da senden haber taşır. Dediklerini dikkate al. Bunu hiç unutma.

İlk gelen melek
- Bundan önce yalnızlık vardı biliyordun. Bundan sonrada yalnızlık var yolunda. Yolun sonuna sen karar vereceksin. En büyük güç hep sende hep kalbinde olacak. Onu unutma.

Derler ve melekler yan yana gelirler.
Birleşerek tek bir ışık olup
Gökyüzüne bir ışık süzmesi gibi
Akıp giderler.

Şahin omzuma konar
- Şimdilik gidiyorum. Dilediğinde gelicem.
Der ve sessizce batı yönüne doğru gider.

Çok yorulmuştum
Hemde çok fazla
Az ileride büyük çınarın dibine gittim
Uzanıp kararmaya başlayan havadaki
Yıldızları seyrettim
Biraz uyumak lazımdı diye düşündüm
Yer gök uyurken yol zordu
Rüyada olduğumu biliyordum
Hiçbir şey bu kadar
Sessiz olmazdı hayatımda
Hep gürültü patırdı kütürdü vardı.
Yâda bir yerlerde ölmüştüm
Kısa bir film içinde son kez yaşıyordum

Uyumak lazım gele diye düşündü
Zavallı yorgun beynim
Yüreğinden geçen göçlerde
Tutunamamıştım düşmüştüm
Bayrağım damarlarımda dolaşıyordu
Susmuştum
Çınar dibindeydim
Güneş ha gittim ha gideceğim diyordu
Özlüyordum susuyordum
İçimi toplayamıyordum
Gideceğim demiştim gitmiştim
Hava biraz soğur gibiydi
Güneş çoktan gidip
Ayın o güzelim sessiz tavrına bırakmıştı gökyüzünü
Gökyüzü bulutlanmış ağlamak ister gibiydi
Çınar güzeldi ama durulmazdı altın amberinde
Veda edip yola çıktım
Şahinin sesini duydum
Kafamı kaldırdım
Yağmur allınım tam ortasından vurdu
Kurşun olsaydı
Çok acı çekmezdim her halde
Şahin omzuma kondu

Eğilip sana beyaz bir hediye
Sen istemedin bu bizden sana hediye
Üstündekileri giy sakın üşüme

Dedi

- Gitme dedim
- Gideceğim biliyorsun.
- Hayır bilmiyorum merak ediyorum
- Hep merak ediyordun zaten gideceğim biliyorsun dedi
Ve gitti geldiği göklerden
Hediyeyi görememiştim
Tam arkamı döndüm bembeyaz
Kadife gibi bir at tam karşımdaydı
Her şeyi vardı üstünde
Üzerinden bir pelerini olan güzel elbise vardı
Aldım üzerime giydim
At beni kontrol eder gibiydi

- Hoş geldin dedim

Belli ki cevap bekledim
Güzel gözlerinle baktı
Sanki çok eski bir dost gibi
Bindim yönüme bakamadım
O benim yerime baktı
Yağmur yavaştan başlamıştı
Dörtnala gidiyordum
Ağaçlar tepeler yollar dereler
Yollarda hiç insan yoktu
Karanlıkta hiç korku yoktu
Karanlıkta ne seçebildiysem gördüm
Ormanın içinden geçtikten sonra
Hayallerin sustuğu bir yere geldim
Hiçbir şey düşünemiyordum
Yeni yerleri beynime kaydetmekten başka
Ormanın içlerinden saklı bir tepeye geldim
Bir mağara girdik
Genişçe büyük bir mağara
Bilmeyenlerin bulamayacağı büyük bir mağara
Hep saklanmak için kendime mağaralar bulurdum
Kaçardım bu sefer kaçırılmıştım
Yada isteyerek götürülmüştüm
İçeride tam ortada bir ateş
Yataklar döşekler
Hayattan fazlasını beklemeyenlerin için her şey vardı

Atımdan indim
Yavaşça onun başını okşadım
Kafamı kaldırıp teşekkür ettim
Dışarıda yağmur öyle bastırmıştı ki
Toprağı döver gibi vuruyordu
Bir şeylerini hıncını alır gibiydi
Yada uzaklarda iki sevgilinin ilk buluşması gibi şiddetliydi
Ateş sönmüyordu
Yorgunluk başlamıştı
Şimdi uyuma zamanıydı
Bazen gözler yalan söylemezdi
Hemen kıvrıldım yatağa
Çok garipti
Yerini her zaman yadırgayan
Evimdeydim sanki
Yâda daha iyi bir yerde

İçimi mağaralara saklamıştım
Susup sadece ağlamıştım
Sadece huzur dilemiştim
Gitmekle iyi bir şeyler yapmıştım
Nerde olduğumu bilmiyordum ama
Eğer öleceksem bile tadını çıkarmalıydım
Yağmur yağıyor
Ateş çıtırdıyor
En sevdiğim meyveler masamda
Uykum bölünecek gibi değil
Öyle tatlı ki
Yıllardır hiç uyumayacak gibi uyuyacaktım biliyordum
Yağmur yağıyor
Ateş çıtırdıyor
Uyku alıyordu canımı sanki
Uyumuştum yüzyıllar gibi
Gözlerim kapanmıştı
Son görüntü sendin peri
Şimşekler çakmıştı
Ateşim canlanmıştı
Şimşekler ateşimdi
Son görüntü sendin peri

Bir Kıyıdayım [Bölüm 1 Yıldırım Ateşimdi]

Bir rüyam vardı
Uyandırılmamak için her şeyi yapardım

Devamı var.

Nedim Hüdaşah Berkay
Kayıt Tarihi : 23.3.2007 23:51:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Nedim Hüdaşah Berkay