Bahçe kapısı yarı açık kalmış eski bir ev. İçerde nazenin bir şiir gibi uzanan avlu. İçinde say; tam on altı kedi… Birbirlerine sokulmuş, tünemişler köşelerin önü açık, ardı kapalı ekseninde…Öyle ki; tüyün tüye değişindeki sıcacık eğride şekillenen.
-Ahh bir fotoğraf makinemiz olsaydı da şu görüntüyü çekebilseydik. Sonra da makineyi onlara verseydik, ki onlar da bizim resmimizi çekebilsinler.
İki üç adım…Kırmızı mantolu bir kız sokakta. Kiloş etekleri her adımında hafifçe dalgalanırken sanki havaalanından biraz önce çıkmış da etrafına o şaşkınlıkla bakıyor. Öyle ki; bakışları hayatı hep birlikte izlediğimiz bir filme çeviren.
-Şimdi en iyi ne içilir?
-Soda…
-Kırk tane içecek saysam aklıma soda gelmez.
-Oysa bu dünyada yeterince iyilik yapabilirsen, cennette direk sodalarla karşılanıyormuşsun.
-Yani diyorsun ki; eninde sonunda varacağın hediye soda, ne uğraşacaksın alalım gitsin.
-Ama “soğuk mu” diye soralım.
-Ama, “soğuk” der satıcı. Alırsın sıcaktır. “E abi, soğuk ya işte.” der bir de. Bu soda da sıcak içilmez ki…
Alıvermeli bir meyveli, bir sade.
Soğuk da gerçekten...
Elde boş şişeyle yürürken birden karşımıza çıkan bir atık malzeme kutusu. Üstelik de plastikler için ayrı, kâğıtlar için ayrı. Ve nihayet üçüncü delikte “cam şişe için” yazıyor. İnanılmaz bir mutluluk bu. Atıklar için yapılmış özel bir çöp kutusu bulunuyor sokakta ilk kez. Ve elde, ne mutlu ki ona atılabilecek bir şişe var. Bu coşkuyla atılmaz mı içine, o delikten şimdi… Peki, böyle bir şey için mutlu olabilir mi insan…
Oluyor işte.
Aynur UluçKayıt Tarihi : 9.10.2007 21:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bir sokaktan geçerken bir akşamüstü.
Yaşlı adam sokaktaki torununa seslendi. Seslenirken yenilecek akşam yemeğinin lezzeti adeta dilindeydi. Torununa bakkaldan siparişler verdi. Ve ekledi 'Bir tane de soda al' dedi.
Öyle güzel dedi ki.
Bir tane de soda.
Kırk tane içecek arasında soda akla gelmez:)
Cami avlusundaki kediler sıcaklık duygusu veriyordu.
İki kişi konuşurken soda için:
'Soğuk mu diye soralım' diyor kedi sıcaklığı dostluğunda.
Soğuk sodanın sıcak dostluğu. Öyle karşıt sıcak tümleşme. Kediler ve soğuk soda.
Yeterince iyilikle cennette soda ile karşılanma.
*************
Bir deniz kenarıydı. Balıkçılar akşam yemeklerini hazırlıyorlarda sandallarda. Bir balıkçı dedi ki:
'Biber de kızart, şöyle ağız tadıyla bir akşam yemeği yiyelim, ben soda almaya gidiyorum'
Biri balık kızartıyordu sandalda. Bir kedi balık artıklarını yiyordu sıcacık kenarda. Bir balıkçı soda almaya gidiyordu. Soda.
Gözlerken yaşayan insanın kısa yürüyüşü soda tadında.
Bu yazının ardından Sait Faik düşmüştü aklıma.
wittgenstein, için derler ki O'nun köktenciliğinin tuhaf verileri entelektüel dünyanın augias ahırlarını temizlemiştir..
vikipedia ise şunları söylüyor onun için..
Modern zamanların çileci,kavgacı ve doğrucu dervişi.O herşeyden önce bir hakikat avcısı ve gerçek sorgulayıcısıdır.Modernizmin puslu ve bulanık ortamlarında yer yer yıkılıp kalsa da evrensel doğrulardan vazgeçmemiştir.anlamın gruplararası bir kullanım olduğunu ,kişinin de bu olumsuz durumda şişedeki sinek gibi sıkışıp kalmışlığının ancak felsefece yol göstermeyle ( dil oyunlarının anlaşılması ) kurtulanabileceğini işaret etmiştir.
Sevgili Aynur'un yazdığı şeylerin türünde karar kılmakta zorlanışını hatırladıkça, sanatı nasıl bütünsel gördüğünü ve herşeyi ne kadar kökten kavramak istediğini düşüdükçe wittgenstein geldi işte aklıma...
Sn Uluç bir kısa yürüyüş kesiti olarak sunmuş yaşamı.Bilirim ki; bu kısa yaşamın içine sıkışan anlamsızlıktan ,inadına bir anlam teşkil etmek içindir çabası....
TÜM YORUMLAR (3)