Şehirler kalabalık, duvarlar yüksek,
Plazalar, kuleler çelikten tümsek.
Ne güzel olurdu ellerimiz cepte,
Islık çalarak sokaklarda yürüsek…
Kule dibinde öksüz minare ucu,
Toplanırdı gölgesinde üç beş yolcu.
Nerde bahçeden sokağa taşan sesler?
Ne yoğurtçu geçer avludan ne sucu…
Kuleler hücre hücre bölünmüş durur,
Başını dağlara bulutlara vurur.
Onlarca aile ve yüzlerce insan,
Birbirinden habersiz, yalnız oturur…
Kentsel dönüşüm bu, hem tatlı hem acı.
Kimi evinde olmuş sanki kiracı.
Ya satmalı ya da kiraya vermeli;
Uzağa gitmekten başka yok ilacı…
Yaşlı bir hanım eski arsa sahibi,
Kendi mahallesinde yabancı gibi.
Canlandı gözlerinde sepet asılı,
Evden eve uzanan çamaşır ipi…
“Komşuda pişer, bize de düşer.” diye,
Sepete konur sıcacık kurabiye…
Çoraplar, mendiller, şekerler, harçlıklar,
Düğünde, bayramda verilir hediye…
Oğlu ile gelini ve bir de torun,
Ne güzel, şimdi plazada oturun…
İki katlı eski ev gözünde tüter;
Eski komşular gelin, hal hatır sorun!..
Ne zaman içeri dolsa ezan sesi,
Düğümlenir boğaz, kesilir nefesi.
“Bir tanem, nur tanem, sebebi hayatım”
Bir namaz vakti terk etmişti herkesi…
Manav, bakkal, lokanta vardı şurada,
Yıllarca oturdu insanlar kirada…
Nedense oğul ve torun çok memnunlar,
Güvenlik, havuz, fitness hepsi burada…
Balkonsuz pencere önünde oturur,
Kuryelere bakıp bir şarkı tutturur.
Aman sen de, bir ayak çukurda zaten,
Bu da geçer diye kendini avutur…
Ahmet Tok, Edebiyat Öğretmeni
Ahmet Tok
Kayıt Tarihi : 12.7.2023 18:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kadıköy Fikirtepe'de devam eden kentsel dönüşümü gözlemleyerek yazdım.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!