Yelkenleri yıkılmış,dümeni kırık, batmak üzere olan bir kentin en tenha mavisindeyim gecenin bir yarısı. Her köşesini öfkeyle dönüyor,en ücrasında bile nefret soluyorum.
Kimse kalmamış,sokaklar bomboş,bütün sevdalar terk etmiş,sönmüş bütün ışıklar.Karanlık kaldırımlar duymuyor çığlıklarımı, öfkemden bütün kelimeleri katledip gömüyorum birer ikişer kara deliklere, en çılgın dalgalar şahit oluyor cinayetlerime ve nefretim taşıp karıştıkça kumlara azgın mavi bile kirleniyor kıyıya her vurduğunda.
Öğütler veriyorum geceye,aslında ağıtlar yakıyorum geçmişime ve katledeceğim kelimeleri süslüyorum keşkeler ile, o kadar çok var ki kelimeler tükeniyor,keşkeler bitmiyor. Yeni farkına varıyorum geçmişle ne kadar oyalandığımın, dost bildiğim ama olmayan yalnızlığın peşinde koşmakla ne kadar da zaman harcamışım.
Boşuna harcamışım.
Boşuna hırpalamışım bu yüreği.
Boşuna yaşanmışlıklardan kesip biriktirmişin anı küpürlerini, yeni anlıyorum boş şeylerle zaman harcarken hayata geç kaldığımı, ufacık bir hiç için boşuna çırpındığımı.
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.