-I-
Kadın, erkek gibi değildir.
Ayakta durduğu kadar,
Oturur iken bile gösterir letafetini, zarafetini ve her şeyini.
Erkek, oturmaya yeltendiğinde ilk hamlesi;
Önce dizlerini kırmaktır,
Ama bedeni, odun gibi dümdüzdür,
Kıçında birazcık hissetse yeri hemen bırakır kendini,
Gövdesi düşer hemen,
Balta ile kesilmiş bir ağacın gövdesinin devrilmesi gibi.
Lakin kadın öyle mi?
Varoluşu kadar, yaşayışı ve hareketleri de estetiktir.
Oturması, kalkması, bacak bacak üstüne atması…
Kadın bir baksın, erkek çözülür bedenen ve zihnen,
Kan akışı hiddetlenir ve bir noktada birikir,
Bu bikrimi bitirmek için ya kendisi ilgilenir,
Ya da bir kadına köle olur! ...
Erkek, eğer çapkın ise bil ki;
Kalbi ve o her şeyi kadınlara köledir,
Bunun özü, onlarsız yaşayamamasında gizlidir.
-II-
Kadın oturmayı çok sever.
Böylelikle çevresini daha iyi gözler.
Sebebi çok eskiye, çocukluğuna dayanır,
Çocukluğunda, babasının kucağında huzur bulmasıdır.
Baba sevgisi alan kızlar, erkekleri çok sever,
Erkeklere olan sevgisi, babasına saygısından ibarettir.
O saygının hürmetine aşık olmayı bile,
Bu uğurda ibadet bilir.
Budur onu genişgönüllü yapan olgu…
Kadın, oturmak istediğinde, önce uygun yeri arar,
Bulunca, oraya yönelir ve insanı yaşama bağlayan,
Onu, buna mutlu kılan, seyir başlar.
Kadın oturmak istedi, koltuğuna yöneldi.
Arkasını döndü.
Hafifçe belini öne doğru eğdi, poposunu geriye iteledi,
Yavaş yavaş dizlerini kırarken,
Öne doğru eğilmesinden ötürü, varlığı belli olan,
O, insana ilk gıdasını veren ve
Bir ömür törpüsü olan göğüsleri
Bas bas bağırırcasına, tatlı tatlı sallanır oldular.
Kadın seyredildiğinin farkında!
İki elini poposunun üstünden aşağıya doğru,
Eteğini düzeltmek maksatı ile,
Sıvazlayarak indiriyor her iki baldırına
Ve yeganeliğini dikte ettiriyor cümle aleme.
Poposu yere dokunuyor, sanırsın ki bulutların üzerine,
Anadan üryan uzanıyor…
Yahu olmaz böyle şey, yapılmaz kardeşim!
Koltuk, imkanı olsa alıp içine, hapsedecek onu,
Kadıncığın dizleri iki büklüm oldu,
Ama hala koltuk et obur bir canavar gibi,
Doymadı ona, yoruyor garibimi,
Sanki özellikle, sürekli kaçırıyor kendini,
Kaçan balık kovalanır misali…
Oysa ben olsam, onun yerinde,
Ayaklanıp, kalkmış idim, tüm ağırlığını üstüme almış idim.
O yorulmasın diye, sınırlarımı zorlamış idim.
Evet sınırlarım canımı acıtacak bir nebze,
Ama ölürüm be bu acıya.
-III-
Hiç bir kadın, kuru kuru oturmayı sevmez,
Uslu çocuk olmaya gelemez,
Oturduğu yerde rahat edebilmelidir,
Bacak bacak üstüne atması gereklidir.
Eteğini çekti biraz yukarıya,
Diz kapaklarını, kavuşturdu bağımsızlığına,
Çıplak ayağına giydiği ayakkabısından,
Rahatlıkla görülebilen pembe topukları,
Bir lazer ışını gibi alıyor gözlerimi.
Pırıl pırıl parlayan bilekleri ile dizlerini,
Birbirine bağlayan o güzel hatlarına, ne diyebilirim?
Ya dizlerinin üzerinde kalan o yumuşacık doku?
İşte kaldırıyor,
Sağ ayağını, ayak parmaklarını yukarı doğru kıvırarak,
Ayağını ileri doğru gerdi.
En güzel yanı, o yumuşak dokusunun alt tarafının bir göz kırpması kadar kısa,
Ancak gözlerimi kırpmadığım için çok uzun süre,
Beni mutlandırması oldu.
Ve yavaşça sağ bacağını konduruyor
Sol bacağının üzerine,
Saçılan etiğinin yırtmacından iki baldırının
Birleşmesinin görünmesi umurunda değilmiş gibi olsa da,
Umurunda aslında,
Güzelliğini sunmak gidiyor hoşuna,
Lakin benden de gidiyor bu esnada,
Göremeyeceğim nice evlatçığımın günahları…
Bacak bacak üstünde, çok bir tane,
Ben rahat edemiyorum, ama o yerleştikçe…
Ve kadın kalkıyor, zamanı geldi.
Artık gitmesi gerekiyor,
Ben kendi hülyamda med cezirlerdeyim,
Ona, ne demek lazım bilemem!
Hiç istifini bozmadan, iki yanına koydu ellerini,
Gene belini hafif ileri öteleyerek,
Göğüslerini açığa vurdu,
“hop” dedi ve kalktı.
Ama ne kalkıştı o, olamaz bu, o olmalı idi,
Sözü edilen tanrı denilen varlık!
Ayakta idi ve o domur göğüsleri,
O enfes kalçaları hala hareket halinde,
Sağa, sola; yukarı aşağıya dengesizce,
Bayrak gibi dalgalanıyorlar,
Bendeki direkten özgür olarak!
Be hey bal sultan;
Sanır mısın şu sürede, tek kalkan sensin?
Onca bebenin günahına zerk ettirdin beni,
Suçlusun, beni buna azmettiren oldun…
02.03.2007.CUMA – 18.30
Kayıt Tarihi : 7.3.2007 23:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!