Gülsüm gelin gün doğarken kalktı. Ev ahalisi uyanmamıştı. Kınalı ayaklarının ucuna basa basa yavaşça odadan çıktı. Hayatın gıcırdayan tahtalarını dikkat ederek taş merdivene yöneldi.
İlkin inekleri sağacak. Sütü kaynaması için ocağa koyacaktı. Ardından evdeki hayvanları sığırtmaca verecekti. Bugün ekmek pişirme günüydü. Bir leğen hamur yoğurup yufka pişirilecekti. Ev kalabalıktı. İki görümce, yetişip gelen bir kayınbiraderi, eşi kendi derken .... Eliyle karnını yokladı. Yüzüne utangaç bir gülümseme düştü. Yakında bir bebe de gelecekti. Neyse ki kaynanası açtığı yufkaları pişirmede yardım ediyordu.
Biraz sonra odun ocağında kaynayan sütün kokusu mutfağı sararken, o da sabah kahvaltısını hazır etti . Eşi taş merdivenlerden koşarak indi. Gülsüm onu aceleci ayak seslerinden tanırdı.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla