Gülsüm gelin gün doğarken kalktı. Ev ahalisi uyanmamıştı. Kınalı ayaklarının ucuna basa basa yavaşça odadan çıktı. Hayatın gıcırdayan tahtalarını dikkat ederek taş merdivene yöneldi.
İlkin inekleri sağacak. Sütü kaynaması için ocağa koyacaktı. Ardından evdeki hayvanları sığırtmaca verecekti. Bugün ekmek pişirme günüydü. Bir leğen hamur yoğurup yufka pişirilecekti. Ev kalabalıktı. İki görümce, yetişip gelen bir kayınbiraderi, eşi kendi derken .... Eliyle karnını yokladı. Yüzüne utangaç bir gülümseme düştü. Yakında bir bebe de gelecekti. Neyse ki kaynanası açtığı yufkaları pişirmede yardım ediyordu.
Biraz sonra odun ocağında kaynayan sütün kokusu mutfağı sararken, o da sabah kahvaltısını hazır etti . Eşi taş merdivenlerden koşarak indi. Gülsüm onu aceleci ayak seslerinden tanırdı.
Diğerleri de birer ikişer mutfağa geldiler. Neşe içinde kahvaltıya oturdular.
Eşi Ahmet efendi belediyede memurdu. Gülsüm, her sabah olduğu gibi eşinin yana kaymış kravatını gülümseyerek düzelti. Hayırlı işler dileyerek uğurladı.
*
Görümceleri sofrayı toplarken, o çoktan hamuru yoğurmuş, yufka açmaya oturmuştu. Ekmeğin ardından bir tencere yemeği de ocağa koydu muydu, evde işi bitiyor...Sırada yakındaki zeytinliğe diklen zeytin fidanlarını sulamak vardı.
Kendisiyle yakın yaşlarda olan kız kardeş bellediği görümceleriyle güle oynaya yaptıkları işti bu. Koca tarlayı , havuzdan aldıkları bakraç bakraç suyla, her bir fidanı çocuklara su verir gibi sevgiyle sularlar.
İşleri bitince de, Gülsüm makket örmeye, kızlar da kanaviçe işlemeye otururlardı. Hiç boş durmazdı Gülsüm... Görümcelerinin çeyizine işlediği kuşlu çiçekli makketlerden başka , gelinlik kızlar için de ısmarlama makketler örer. Ev ekonomisine ciddi anlamda katkıda bulunurdu.
*
Günler günleri kovaladı ... Gülsüm ilk bebeğini kucağına aldı. Dünyalar güzeli bir kızı olmuştu.
O sıralarda her yerde bir heyecan vardı. İki yıl önce Nazilli'de temeli atılan İlk Türk Basma Fabrikasının açılışı vardı. Bu açılış bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından yapılacaktı. Eşi Ahmet törenin 9 Eylül 1937 günü yapılacağını söylüyordu.
Ev ahalisi Mustafa Kemal Atatürk'ü dünya gözüyle görmek için can atıyordu.
Gülsüm, "keşke bebek biraz daha geç doğsaydı da ben de gidip görseydim Atatürk'ümüzü " diye hayıflandıkça...
Kaynanası "kırkı çıkmamış bir gelin nasıl gider onca kalabalığın içine" dedikçe içi yanıyordu.
Neyse ki eşi, "ben sana hepsini anlatırım. Görmüş gibi olursun" deyip onu teselli veriyordu.
Gerçekten açılış çok muhteşem olmuştu. Atatürk 'ü dünya gözüyle gören ev halkı, kıvançla, gözleri dolarak günlerce Atatürk'ü anlattılar.
Bu arada Gülsüm 'ün bebeği de "el bebek gül bebek" büyüyordu.
*
Bir akşam vakti avlu kapısı hızlı hızlı vuruldu. Ahmet efendi hemen fırladı. Kapıda mahalle muhtarı ile belediyedeki odacı, Takım elbiseli iki adam kapıda bekliyorlardı.
Hoş beş ettikten sonra.
"Ahmet efendi biz hayırlı bir iş için geldik. Senin eşinin ilkokul şahadetnamesi (diploma) varmış. Bize de basma fabrikasında çalışacak, okuma yazma bilen kadın ustabaşı lazım. İzin ver de kızımız gelip çalışsın" dediler.
Ahmet efendi ilkin şaşırdı. Bir şey de diyemedi. Sonra "biz bir düşünelim" gibisinden bir şeyler söyledi.
Gülsüm gelin bu duruma çok sevindi. Öğretmenini hatırladı. "Senin hesap hendesen, riyaziyen çok güçlü kızım... Aferin deyişini...Her karne alışında bu derslerin karşısında *çok iyi yazdığını ...
Ama ilkin kaynanası karşı çıktı. "Daha küçücük beben var. Hem kadın kısmı dışarıya çalışmaya mı gidermiş ?" diyerek.
Kocasının gözlerine baktı...Yardım istercesine... O da bakışlarını kaçırdı. Olamadı...
*
Gülsüm, becerikli parmaklarına hırsla, makket iplerine dolamaya devam etti.
Bebeği iki yaşındayken bir kız çocuğu daha oldu.
Ardından üçüncü de kız olunca Ahmet biraz surat astı. Kayınvalide "inşallah küçük oğlum getirir erkek torunu" demeye başladı. Gülsüm gelin eksiklendi...
Allahtan Ahmet işi çok uzatmadı. Düşünceliydi kocası.
Bazen arkadaşlarıyla yemeğe kalacak olsa... Gülsüm gelinin kenarına adını nakışladığı , kömür ütüsüyle kalıp gibi ütülediği mendilini hamalın eline verip,
"Bu mendili götürüp eşime ver, akşam yemeğine beni beklemesinler" derdi.
Gülsüm gelin eşinin mendilini hamalın elinden her alışında ... Kendini dünyanın en mutlu kişisi sayardı. Kaç adam bu inceliği gösteriyordu ki...
Hele o Cumhuriyet Bayramı kutlamaları...Gündüz yapılan törenden ayrı, gecenin geç vaktine kadar sürerdi... İşte o zaman eşi onları da götürürdü. Kurulmuş masalara otururlar. Belediye Bandosu marşlar çalarken onlar akşam yemeklerini yerlerdi. Ardından zeybekler oynar, bütün ilçe halkı bu oyunlara katılırdı...Çoluk çocuk neşe içinde evlerine dönerlerdi.
*
Gülsüm gelin komşularıyla da çok iyi anlaşırdı .Hele yakın köyden gelin gelen bir kızcağız vardı. Fakir bir aileden gelmişti. Eşinin de belli bir işi yoktu. Gülsüm gelin onu da evin bir ferdi gibi görür, yoğurt , süt , yumurta...Meyve ve sebze bahçesinden ne gelirse ilkin onun payı ayrılırdı. Sandığından çıkardığı kumaşlardan ona az elbiseler, şalvarlar dikmemişti...
Bu arada Gülsüm gelinin ilk kızına görücüler gelmeye başlamıştı. Daha on dördüne yeni girmişti...Uygun birine söz kesilmiş...Nişandı düğündü derken Gülsüm gelin eşindeki değişiklikleri pek fark etmemişti...
Son zamanlarda sık sık, haber vermeden akşam yemeklerini dışarıda yiyordu.. Geceleyin de geç vakit, baya sarhoş gelir olmuştu.
Gülsüm, ne zaman konuşmak istese , kavga çıkıyordu. Bazen de baya kabalaşıyordu ki...Eşini tanımakta zorlanıyordu.
Görümceler evlenip gitmişlerdi... Kayınvalidesi bile çekinir olmuştu oğlunun huysuzluklarından....
Gülsüm gelin üzüntüsünü tarla bahçede çalışarak unutmaya çalışıyordu...
Bu hengamenin arasında ortanca kızlarını da evlendirdiler ... O kızı gurbete gelin gitmişti. Bunca sıkıntının üstüne bir de evlat hasret eklenmişti.
*
Küçük kızı daha ilkokula gidiyordu. Ne olup bittiğini pek anlamıyordu. Ama babasından korkuyordu.
Ahmet her akşam eve gelir gelmez gök gürler gibi bağırıp çağırıyor. Sofrayı, tabağı çanağı çarpıyordu...Herkesin ekmeği haram oluyordu.
Bu durum epeyce sürüp gitti. Yine böylesi bir kavga sonucu, can güvenliği de kalmayınca, eşin dostun desteklemesiyle Gülsüm gelin küçük kızını da yanına alarak evini terk etti... Ahmet efendinin kızını bile görecek gözü yoktu...
Daha sonra da Ahmet efendinin , karın ağrısı ortaya çıktı. Gülsüm gelinin "kızım" dediği , ondan hiç bir şeyini esirgemediği ,koruyup kolladığı komşu geliniymiş bütün sıkıntı...
Çekişmeli bir boşanmanın ardından. Görgüsüzlüğün tavan yaptığı bir törenle iki aşık evlendiler.
*
Gülsüm ana, otuzlu yaşlarının sonunda kendini kızına adadı. Durmadan makket ördü. Babasından kalan tarlasını ekti biçti. Kızını biçki , dikiş nakış kurslarına gönderdi. Ardından o kızını da bir subayla evlendirdi.
Kız torunlarının okuması için elinden geleni yaptı... Çünkü bir kızın kendi ayakları üstünde durmasının önemini, koca evinin bir garanti olmadığını bizzat yaşayarak öğrenmişti.
İşin garibi bunca sıkıntı çektiği halde bir kere bile şikayet edip , başını öne eğmemişti. Hep dimdikti...Ağzından da kocasını kötüleyen tek bir laf çıkmamıştı.
Öldüğünde sandığından, bir zarf içinde Ahmet efendinin siyah beyaz bir fotoğrafı çıktığında... Büyük torunu şaşkınlık yaşamıştı...Sonra ninesinin kin bilmeyen yüreğini anımsamış...Gülsüm nenenin verdiği son dersi cebine koyarken, yüzüne bir gülümseme yayılmıştı.
Hümeyra Gün
Kayıt Tarihi : 24.3.2022 16:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Makket : Aydın yöresinde sedirlerin üstüne sermek için örülen çok enli danteller... ( 4 Mart 2022)
![Hümeyra Gün](https://www.antoloji.com/i/siir/2022/03/24/bir-kadin-hikayesi.jpg)
Torunlara vasiyet koktu, bekleyiş koktu, naftalin koktu satırlarınız,
Bizlerde üstümüzde hissettik hayatın macarasını sevgili Hümeyra Gün Öğretmenim.
Tebrikler...Yüreğinizin Gönül nefesi
Sağlık kelâmınızla şiir çağlasın Sn Hümeyra Gün hanımefendi
En derin saygılarımla, başarılar dilerim.
Her şey gönlünüzce olsun...
Şen ve esen kalınız her daim.
az farkla diğerinden ayrılan yaşanmışlıklar yaşamın içinden
Çok güzel bir anlatıydı Hümeyra hanım
Tebrik ve sevgimle
.
.
Kadın çilekeş…
Adam sarhoş…
Kadın virane
Adam divane…
Acılar, ayrılıklar, hüzün…
Koca bir ömür
Mutsuz son…
Daha çarpıcı daha pozitif hikayelerde buluşmak dileklerimle…
Tebrikler
TÜM YORUMLAR (9)