dokunmasalar ağlayacağım
kabuslar görerek uyanıyorum kaç gecedir
ben olamazsam yanında kalk suyu aç
anlat rahatlarsın derdi annem
öyle yapıyorum
su beni dinliyor ben suyu
sonra bir omuzun eksikliğine ağlıyorum
annem bilse bunları çok üzülür
çocukluguma kaçtım/ararsanız ruhumun yaşındayım
farkında değildik o zamanlar
çocuk oyunlarımızda bile acı vardı
ölen ustanın yokluğunu aratmamak için
ben yağ satardım Zeynep ise bal
kandırılmıştık! yağmur vakitlerinde
hiçbir camdan bakmıyordu arap kızı
sandıklarımı açtım/naftalin kokuyor anılarım
güneşi hiç sevemedim yalandan umutlar dağıtıyordu
nazar değmesin diye kurşun dökerdim kurduğum hayallere
tek şahidim ay dili tutulur beni izlerdi
dualarımda Tanrı'ya sığınırdım
tuttugum dileklerin damı akıyordu belki
ama hepsi sağlık dileniyordu
hastalık demek ölüme yaklaşmaktı öğrenmiştim
dört yaşındaydım
kahkahaları gibi benzemişti kaderleri
bir odada büyükannem bir diğerinde Adile teyze
son attıkları kahkaha yere düşmeden can verdiler
balkonumuzdaki karıncalarla samimi oldum sonralarda
her sabah erkenden kalkar ekmek parçaları verirdim
kocaman ayaklar altında ezilmesin diye sokaktaki karıncalar
rüyalarımda dehlizler doğururdum
yaşıtlarımın dualarını çikolata, oyuncak süslerken
ben uğur böceğinin kanatlarından karıncaya da ver Tanrı'm derdim
o zamanlardan belliymiş kendi hayatımı erteleme seanslarım
umudumu kırdım/parçaları topluyorum
uçmaya cesareti yitik
kırılgan bir kuşun kanadındayım şimdilerde
geçmişin mişsiz zamanlarından saklanıyorum
usumun çekmecelerinden habersiz kaçanlar
naralar atan sarhoş serserilerin kurşunlarına hedef oluyor
oysa düelloya davet edebilirdim uçları kırık düşlerimin hırsızlarını
bulutlarda yalın ayak gezinirken
kelebeklerin kanat sesleri çığlık olup yutabilirdi
nafile bekleyişleri
yıldızları sayıyorum/bir bir kayboluyorlar
oldum olası çok sevdim bu oyunu
siyah beyaz fotoğraflara dalıp
sessiz sinema oynadığımda hep figürandı yıldızlar
mezar taşlarını düşürüp varoluş senaryoları yazıp dururdum
mutluluk hüzünle kadeh tokuştururken
ben yalnızlığı yudumlardım
ah ne büyük aşktır onlarınki
biri olmadan bir diğeri sadece hiçtir
alnımın her çizgisinden umut bebekler doğurtup
birbirine bağlıyor ve kader diyorum
daha anne olmadan anne olmayı öğrenmiştim
annem varken annesizliği öğrendiğim gibi
kader/siz çocuklarımı ninnilerle uyutuyorum
uyuyorlar her yeni çizgiyle biraz daha büyüyorlar
esrik no(k) talarda şarkılar mırıldanıyorum
ritim bozuklugu var hayatın/ayak uyduramıyorum
şöyle bir düşündüm de
aksayan duygularıma umuttan bastonlar tutup
iki göz odalı şiirlerime konuk edeceğim ne çok şey var daha
bu şiir böyle bitmemeliydi
bir şiir böyle bitemezdi
ne de olsa apansız
ne de olsa kan ter içinde
ne de olsa
her neyse
bir kabus görürüm ben yine
şiir bitti söylemeyi unuttum;
sen hissedersin anne,
söylesene neyin bedeliydi bu yalnızlık?
bir dokunanın yokluğuna ağlıyorum
.......
Büyükannem ve Adile Naşit'i rahmetle anarak...
Dilek Akın_Kayıt Tarihi : 21.2.2008 15:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!