Uzaktaki gördüklerim sisteki kımıltı değil
Önceleri gelen hayalin şimdiki karaltı değil
Sanki yakıp da tüterdi küllerini can gölümde
Bazen şaşırırsın neden hep sevdiklerim ölümde
Yıllarca kıvrılıp yanar o kıpkızıl yakamozlar
İbrişimle işlenmişti göz emeği abanozlar
Aynı yerde gariptir ki o canlar ağlar ki ağlar
Küskün duruyor bulutlar neden gözlerini bağlar
Sırça köşkteki birisi denize bakar ki bakar
Biliyorum dünden beri içini yakar ki yakar
Bak zamana küsmüş yazık eğreti duran kapılar
Hiç yıkılamaz dediğin küflenmiş köhne duvarlar
Söyle çekilir mi şimdi can yakıcı son ayazlar
Yıllarca giydiğim giysi zifire döndü beyazlar
Sen hiç göremedin ki büyür bir inci gözlerimde
Güneş dinlensin istenir hep sevinçli gözlerimde
Bir gemi öyle yorgun ki birdenbire yan yatar
Biri yerinde durmayıp kavuşmak için can atar
Şimdi söyle gözlerine ilk önce hangisi gelir
Fethin müjdeleyicisi gelir çok geçmeden gelir
Mazinin derinliğine işte buradan kalktılar
Nerden geliyor gizemli anlaşılmaz fısıltılar
Hep o bildiğin yerdendir orası uzakta değil
Mavinin tam zamanı gel yaklaş şuraya bir eğil
Bir sabah şükür ki aniden kendimi burada buldum
İlk defa kendi kendime gülümseyip mutlu oldum
Gördüklerim rüya değil hem de hiç yabancı değil
Neden ki gözlerin böyle bakışların çipil çipil
Tepede büyüyüp sisler birbiriyle örtüşsünler
Hem isterim ki martılar cıvıltıyla ötüşsünler
Çok ürperdim can evime ılık yağmur çiselerken
Yazık, güneş bulutlarda yorgun süzgün büzülürken
Çok üşüyor iliklerim enginlere düşüyorum
Yürürken Sultanahmet’e canda onu düşünüyorum
Gitmiyor kulaklarımdan içli İstanbul şarkısı
Çok istedim duyulsaydı onca mazinin yankısı
Şurası sevenler için artık açılır Haliç’e
Sandalların yarışıyla hüzünde bir kraliçe
Şaşarsın gökyüzü cömertçe yaklaşınca geceye
Yıldızlar bir an kapanır bunda uzun bir secdeye
En köhne yere asılan eski püskü methiyedir
Sanırsın ki ilk duyduğun en ulvi ezan sesidir
Sonra öyle üfürür ki üfürür unutulmayan saba yeli
Rüzgârların unutulur hep gönlünce esmeyeli
Çoktandır öyle ki büyür gizli sesim içimde
İstanbul’daki yıllarım İstanbul benim içimde
Yumuşadı dudaklarım kendime geldim geleli
İşte tam şurası gönlümde kendimi bildim bileli
Şu günah yollarında yıllardır kapalı bir kapı
Yazık yıllarca bize küsmüş unutulan bu yapı
Şimdi o candan sevene el açabilirsek belki
Kimde kalmış anahtarı çok üzgünüm bilinmez ki
Sen de söyle kimdir acep çıksa mülkün ilk sahibi
Gezinip durur birisi ölümcül bir hasta gibi
Dillerde dolaşırsa o fütursuzca yalan dolan
Söylenmez nedir ki bunun son kârı eldeki kalan
Yetinmedi olmuş artık şu dünyaya bir tek sultan
Hemen kurtar bizi kurtar pek yakınımda aldatan
Sakin köşemde son defa bunlar beynimde canlandı
Bil bir zamanlar burada sevgiler öyle candandı
Bugün gözüme ilk gelen muhteşem Süleymaniye
Gitmedi kulaklarımdan fısıltılar bir saniye
Bırakıp gideceğini niye söylemedin niye
Çıkar mı hiç çıkar mı içimden Aşkı Sultaniye
Gidiyorum artık çok geç bana bir çıkış yolu bul
Ne gelirse kaderden bil canı gönülden kabul
Bu saatteki yapılan duaların hepsi makbul
Olsun da tek şu ömürde göreceğim yer İstanbul
Boğazına takılmış nice simli inci gerdanlık
Geçtim kendimden geçtim öylesine bir anlık
Işıl ışıl yanıverdi gözbebeğim Ayasofya
İçimdeki kıpırtıyla seyrettim ki doyasıya
Eğer bugün derlerse bayram olacak sevinçli yüzler
Renkten renge girip girip kükreyip döner denizler
Şükür ki hiç göremedim solgun hüzünlü benizler
Şimdi tarihe düşülecek hiç silinmesin hiç bu izler
Bugün burası bugün günlerden öyle bir gün
Hem bakışların ateşi sevgiyle işlemiş bugün
Ayaklarım okşadı her bastığı yerleri
Gördüm tarihe geçen en son cengâverleri
Bir de sımsıcak sarınca nurdan bembeyaz örtüsü
Olsaydı bu gönlümdeki erdemin biricik süsü
Yaklaştırır bu güzellik candan sevenleri küsü
Unutamam hep yaşanır daima bir aşk öyküsü
Bilinsin ki bu yüzler artık hiç solmayacak
Bu gece son baykuşlar sendeleyerek geçti
Yarınki bayramımız bil bir başka olacak
Yine rahmet yelimiz bugün erkenden esti
İşte burası benim gönlüm bu şehri seçti
Anlatamam anlatmam içimden neler geçti
Yeter bana sevenler bir yudum bade içti
Sevinçliyim sevdiğim bembeyaz libas biçti
(17.03.2010-Adana)
Bu öyle bir sesti ki; teşekkür ederim...
*
Yüreğim seninle beraber...
Hissediyorum, özlüyorum ve,seni seviyorum..
Öyleyse varım!
Sen var ol İstanbulda!
Özlettin be İstanbul, özlemle özlemimi!
(İstanbuldaki güzel.,İstanbul kadar güzel)
İstanbul sana özel! İstanbul,İstanbul ah be İstanbul. _______ Halil Müftüoğlu
*
Öyle Bir Belde ki! (İstanbul)
Öyle bir beldeye hayranım ki ben
Feyz akar karanlık gecelerinden
Serâpa (*) hakikat, demeyin “Neden? ”
Bunu haber aldım nicelerinden.
Şu dünyanın kalbi burada atar
Mânevi havası cana can katar
Burda yaşamıştır, burada yatar
Çokları pîrânın yücelerinden.
Hak nasip etse de aksam durulsam
Hasret ile ona koşsam yorulsam
Koynunda yıllarca talebe olsam
Okusam, ders alsam hocalarından.
Bir kuş olsam, yükseğinde uçuşsam
Başka şey istemem, ona kavuşsam
Ateş olsam, ocağında tutuşsam
Tüten duman olsam bacalarından.
Aşkı ile yana yana kül olsam
Yâ açılan bir tomurcuk gül olsam
Yâ gülün âşıkı, bir bülbül olsam
Gül koklasam, o has bahçelerinden… __________ Mehmed İhsan Uslu
Kayıt Tarihi : 7.2.2011 10:51:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bitmeyen bir şiirdi İstanbul içimde... Orada gördüğüm bir başka biçimde! Can İstanbul'um, Hep benim yeşil gözüm Deniz gözüm sevgi özüm Biricik mücevherim Seni öyle çok özlerim Düşlerine düşerim Ya son menevişlerim Soldu mu lalelerim Can İstanbul'um, Benim mücevherim Seni öyle çok özlerim Sana ulaşır mı sözlerim Ya şu benim gözlerim Senin için şiirlerim (07.02.2011 10:30-Adana) Arif Tatar
Mesut Özbek
istanbul'un güzelliklerini ve özelliklerini ifade eden dizelerdi....güzel çalışmaydı....emeğinize sağlık...nicelerine...
selam saygı yla kutlarım...
TÜM YORUMLAR (82)