Bir İstanbul sabahı
Karşımda masal diyarı
Günlerden cumartesi…
Gezmek geliyor içimden
Cepte iki kuruş, üç beş lira
Yeter herhalde bir simit bir çaya
Sahil köşklerinde olmasa da,
…
Çıkar herhalde bir vapur parası
Kadıköy’e, Haydarpaşa’ya...
Bir denize bakarım
Bir ak martılara, bir senin tenine
Bir bahri Kostantin’e bakarım
Bir gözlerinin rengine
Bir Haliç’e
Bir o uçsuz ıslak çöle
Nazenin dalgalara, boğaza, martılara…
Aşığım İstanbul’a
Aşığım…
Karışır martıların çığlıkları
Seyyar satıcıların sesine
Eminönü’n de…
İkisi de ekmek arar sabahın seherinde…
Biri vira bismillah dalar sulara
Biri besmeleyle açar tezgâhı
Bir simit sıcacık, yanında ayranı…
Üsküdar’ a vapur kalkacaktır
Hareket edecektir telaşla, sirkecinin treni
Tutmuyor valla burada hayat freni
Son süratle dönüyor dünya
Hayat hızla yürüyor İstanbul’da…
Yine dönüyorum kendime
Bakıyorum etrafa öylesine
Devri, devranı öğrenmek için…
Yine içimde garip bir ah
Yalnızlık, boşluk, kimsesizlik
Yine ıslanacak gözlerim
Takılıyor bir martı gözlerime
Susuyorum, çığlıklarımı içime gömüp
Martının çığlıklarını dinleyerek…
Ekmek kavgasına atıyor belki
Belki yalnızlığa, benim için
Belki o da efkârlanmıştır kim bilir…
Atıyor naraları
Vapurun sesine karışarak…
Işıl gülümser dalgalar
Suya bakar bir balıkçı kuşu
Akar hayat işte böylece
Neşelenir bir simitçi Eminönü’nde
Sabahın ilk siftahı elinde
Hayat kıpırtısı var içinde...
Eh işte hayatı öğreniyoruz
Bu masalsı şehirde
Vapurdan çıkanlar geçer önümden
Bir telaş almış milleti
İstanbul mu yanıyor
Dünyamı tutuşmuş yanıyor
Bir ateş mi düşmüş sabaha
Bilemem...
Bir mahşeri hal, koşuyorlar işte
Sabahın köründe böylesine…
Yükseliyor güneş kamaştırarak gözü
Kim bilir kaç bin nesil görmüştü
Ne hisseden var doğan güneşi
Ne hesabını yapan
Ne gök kubbeye bakan
Balıklar için nasıl sıradansa
Bizim içinde aynı
Sıradan…
Yükselecekti güneş her günkü gibi
Açık mavi renk verecekti denize
Geceden kalan karanlığa
Onun doğuşunu beklemişlerdi kuşlar
Eminönü’nün güvercinleri
Denizin uskumruları
Gülhane’nin kumruları…
Sabahın kokusu tel tel burnumda
Ayağımda fiyakalı kundura
Adımlıyorum cumartesi sabahını
Cebimde tek metelik
Kulağıma takılır bir sezen aksu şarkısı
Ah İstanbul İstanbul olalı
Görmedi böyle keder…
Bir boğazın sularına bakarım
Bir suya düşmüş güneşe
Bir dalgalara, bir kendime…
Bir denize bakarım
Bir ak martılara, senin tenine
Bir bahri Kostantin’e bakarım
Bir senin gözlerinin rengine
Bir Haliç’e
Bir o uçsuz ıslak çöle…
Nazenin dalgalara boğaza, martılara…
Aşığım İstanbul’a
Aşığım…
Bir de cepte olunca bir çay parası
Yeter bana, batsa da dünya
Bir iş bulamasam da
Param olmasa da…
Dumanlı başımın dermanıdır bu şehir
Dudağımda bir nakarat tekrar eder
Hayat gibi sunar, aynı çileleri
Bir martılar söyler
Bir de sezen aksu…
Dudağıma bir nakarat takılır
Gönlüme İstanbul…
Bir cumartesi sabahı
Karşımda bir masal diyarı…
Yeter bana
Bir iş bulamasam da
Param olmasa da
Batsa da bu dünya
Dumanlı başımın dermanıdır bu şehir
Dudağıma bir nakarat takılır
Gönlüme İstanbul…
Kayıt Tarihi : 19.11.2008 01:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (2)