I-
İki kıta üstünde yedi tepeli şehir
Masmavi turkuvaz renk, surla çevrili nehir
Kıtalar silsilesi bir denizle ayrılmış
Çağlar üstü geçmiş çağ , güzellik kayırılmış
Aşk pranga vurulu sevdalıklar mahpustu
Yedi tepeli şehrim, yedi renk iklim sustu
Ortaköy’de çay vakti masmavi Boğaziçi
Bir dalmışım derine işte canımın içi..
Pervane ateşlerde yansa da düğünüdür
İstanbul benim için şimdi Eminönü’dür
Eyüp Sultan makamı huzurun diyarıdır
Kul el açınca naçar, zamanın ayarıdır
Püfür püfür esen yel, rüzgar borandan sakın
Çamlıca’da bulutlar tutacak kadar yakın
Geçmişte çıkılırmış kayıkla Sadabad’a
Marmara’da dizilmiş bak inci inci ada
Nazenin bir gelindir deniz üstü dokusu
Adalar’ın geniz yakan bitimsiz çam kokusu
Dertlerine denk var mı, kendisi ayarında
Ne sırlar saklı Bebek, Rumeli Hisarında
Kim bilir niceleri ne sebepten vurulmuş
Sarıyer ta ezelden sevda ile kurulmuş
Laleler Emirgan’a nasıl da yakışan süs
Lalesiz kalan semtler renksiz hayata küs
Kalamış’ta mehtaba Münir Selçuk çıkılır
Sıralanmış yalılar nağme nağme yıkılır
Kadıköy mekanıdır kaçak buluşmaların
İmkansız şarkısıdır yitik kavuşmaların
Katibimle Üsküdar birbirine yakışır
Üsküdar mazidendir, oradan izler taşır
Kızkulesi yapyalnız ummanın ortasında
Herkes ne keder yaşar kendi iç dünyasında
II-
İstanbul şehrim benim, tutkum zamanlar üstü
Yoksun diye şehirde martılar bile küstü
Rengarenk süslü şehir matem içre solmada..
Yol yorgun yolcu yorgun, günse akşam olmada..
İstanbul ah İstanbul, hayal umut dünyası
Sil artık gözümüzden keder gözyaşı pası
Hep bir koşuşturmaca, kalabalıklar yığın
Sicim sicim yağmurlar üzerimize yağın
Kapanmış kapılar belki açılır bize
Kavuşuruz karanlık gecelerden gündüze
Zamana geçer hükmüm yok bir bunu bilirim
Tek sevdayı tanırım önünde eğilirim
İstanbul gibi güzel gözlerin vardı gülen
Mutlu günler şarkısı dilden dile süzülen
Nice gönül dostları toprak altı gömülü
Nice sağ dediklerin sanki yaşayan ölü
III-
Abbasağa parkında koşturan çocukluğum
Beşiktaş Beşiktaş’ım tarihe yolculuğum
Bir çocuk olsam yine sallansam salıncakta
Anne diye ağlasam yumuşacık kucakta..
Arnavut kaldırımlı taşlarda yürüyenler
Sahi diye koşturup endamı sürüyenler
Büyüdükçe değişti dostluk vefa yittiler
O güzelim insanlar nerelere gittiler?
Küf kokuyor mahzenler yıllar yorgun ben yorgun
Yitik sevda peşinden vurgun üstüne vurgun
Gergef işleme tarih, sokaklar kıvrım kıvrım
Burada nefes alır, burada bahtiyarım..
Yaratıcının lütfu rengarenk deniz kıyı
Martılar yüz yıllardır söyler aynı şarkıyı
Sis, fırtına, kasırga..ne gam keder izinden
Vazgeçer mi hiç martı sevdiği denizinden?
Kayıt Tarihi : 19.11.2017 13:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
mısralarınızı sonsuz kutluyorum...
Kutlarım değerli kalem dost.
Başarılarınız daim olsun.
Karabulutlar yağın, üzerimize yağın
değerli dost şiiri geç okudum çünkü 98 yaşındaki babamı ziaret için Amasya ya gitmiştim şiire gelince İstanbulu eski kalemlerin esintilerini de yansıtarak bir nostalji yakalamışsınız ancak yukardaki o iki mısra tüm nostaljilerin üzerine isytanbul da yaşayanlar için bir sünger çekmiyorsa eğer şiiri severek okurlar kutlarım ben istanbulu çok az bilirim kalabalıklarda yok olma korkusu ,le gider gelirim kutlarım
TÜM YORUMLAR (21)