En çokta türküler yaralardı bizi, öyle öksüz kalırdı ki sokaklarımız, korkularımızı örtbas etmek için söylerdik türküleri, birde cesaretlenip yollara düşmek için. Oysa türküler aşk içinde söylenirdi ve göğüs kafesimiz sökülürdü yerinden.
Hani sevdaya dair öyküler yazardık, karalardık sokakların duvarlarını gizli gizli sevdiğimizin isimleri ile, sokaklarında akan sularında yıkardık umutlarımızı. Tozlarına bulardık bilyalarımızı, gazoz kapaklarımızı ve kibrit kapaklarını. Bir adımızı haykıran annemizin korkusu sarardı birde en değerli bilyamızı kaybetmek korkusu yüreğimizi.
Yağmur bulutları misali dökülürdü kaybettiğimiz her değerli şeyin ardından gözyaşlarımız. Büyüdükçe kaybettiklerimize alışıp kurutmaya başladık gözlerimizi. Yada cinsiyetimize yaslayıp onurumuzu, kestiler akan güzelliğimizin önünü.
İki damla yaşa hasret sevgiler yaşadık, ayrılıklar yaşadık, kalbimizi söktük taştan saydık, yüreğimize bulut ekledik pamuktan saydık. Ne yaşları dökebildik ne sevgiliye dokunabildik.
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta