İşte unutuyorum birisini
geçmişime saygımı yitirip varım yoğum olanları atıyorum artık
ne o peri kızlı kitap ayracı
ne o bazı satırların altını çiziktirdiğin korsan kitap
ne de o çok sevdiğim geçmişsever film afişi bana aldığın
atıyorum artık
nasıl saygısızca bir unutuluş çentikler açıyorsa ruhunda
yalnızlığın külfeti bana da yükleniyor
ardınca bende de kalıyor yavan mutsuzluklar
eksiklikler
eziklikler olmuyor değil
öyle ki bazen içimde taşıdığım şeyi
yolda hışımla yürüyen insanların aceleci ayakları altında ezilen
içilmiş sigara artığı gibi hissediyorum
ne vakit sökmek istesem yerinden çolak kalbimi
beceremiyorum
ne o yazabiliyor ne ben yazıyorum
acıyla vidalanmış adeta muazzam bir acımasızlıkla
bükülmüş iyice kırgınlıklarım
kin tutmayı sevmem oysa…
Ve aşk…
olabildiğince imgesel bende aşk
ütopik bir bilenemezlik durumu
içinde eriyenlerde boğulmak fütursuzca
kimi zaman başlayamadığın oyunun serencamı
bir çocuk aklı
aptallaşmaya ramak kala kendine gelmek
bazen yitirmek kendini
Oyunlar…
kimin gözü bağlı
kim tutmaya çalışıyor eteklerden
yakalayınca birini adını niye söylemiyor gözleri bağlı ebe
belli değil
böyle körebe olmaz
çocuklar haklı
oyun oynamak da can sıkıyor bazen
ebelemeç oynamak istersin
koşarsın koşarsın yakalayamazsın kendine yabancılıkları
‘’ Ebe! ‘’ diye bağıramazsın yüksek sesle
sen değilsindir ağır koşan aslında
bilmezsin yabancılıkları sen
hele kendine yabancılıkları
kendine yabancılaşmayı..
ya da bilmediğin bir sokaktır oynadığın yer
bazense oyunlaşmaz oyuncular
terk ediş kılıflı bir veda kadar gerçektir
gerçek bir terk ediliş kadar sahici üstelik
ve mızıkçılar vardır her oyunda
git gide de çoğalırlar dünyada…
Bazen bir yerlerden duyduğun sevdiğin mızıka sesleri
şenlendirse de gülüşlerini
içine dert olur çalıkuşunun sus pus kalbi
bir ses etsen öykünecek belki sana
suç sende
belki kabarmıştır yüreği onun da
yanmıştır çalılıklar
atmosfer duman içinde…
Bazen herkessiz bir insan olmak mutluluk verir
mutluluk böylesine yalnızlaşınca bir koltuk bulur kendine
pofuduk pofuduk
aranızdaki meseleyi çözemezsin yalnızlıkla
alıngan bir kavramdır çoğu zaman ve çokça müşkülpesent
işveli hali cezp eder siyahlamış derinliklerini
tek başınalığının bağrından sıkıca yakalar
başından atamayınca onu küçük bir anlayış beslersin sonra
ama cılız kalır hep
alışmaya çalışırsın sonra
baharatı şaşmış bir alışkanlık mıdır yalnızlık?
sorarsın kendi ücralığına
sevmeyi denerken onu kirazdan küpeler takarsın kulaklarına
ama asıktır suratı mütemadiyen
kirazlar kalabalıktır çünkü
renkleri seninle birliktedir
kaldıramaz kıskançtır yalnızlık
ayağıyla devirir kiraz tabağını
ve an gelir unutturur sana sulamayı
öldürürsün balkondaki yediverenlerini
mevsim seçmez yalnızlık
yalnızca bahara dair ufacık eskil bir çekincesi vardır niceden
o kadar…
Kayıt Tarihi : 28.2.2009 19:29:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Nurşah Şenel](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/02/28/bir-ic-dokuntusu.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!