Başka ellerde dolaşıyor gözyaşlarım
Ağlayamıyorum.
Her gelişinde, bir başka kanıyor başka yanım.
Bilmem, göze mi geldi Jüpiter’in aşkları?
Taş gibi, toprak gibi, kaya gibiyken sabrım
Kara bulutlar dolaşıyor şimdi ufukta.
Kana susamış kurt misali
Alıp götürüyor sormadan, danışmadan.
Belki beni… Belki çok sevdiğim baharlardan birini.
Belki sonsuz gül bahçesine, belki hayal iklimlerine doğru
Süzülüp çıkıyor ansızın, derinlerden yorgun bir ses
Güneş bir açıyor, bir batıyor.
Kuşkusuz, yıkanacak rüyalar.
Güller açacak, sümbüller de solacak haziranla.
Hangi dağlarda yaşar kim bilir!
Bitkinin özü, ölümsüzlük iksiri
Ellerimle dikip, nefesimle suladığım,
Arayıp da bulamadığım,
Bir yürek vuruşu gibi hiç yaşanmamış umutlar.
Unutulmuş sayfalarda uyur geceler.
Gün olur dargın gider, gün olur kırgın.
İsyanlarla doluyken teknelerim
Apansız iner sadık toprağa hüzün.
Gelip konar apansız yüreğime, daralırım.
Belki bir yıldızı, belki bir rüyayı gömmek için
Boş yere açılır kollarım ufuklara
Ne sevinç kalır yamacında denizin, ne yaşamak,
Ne yalnızlık, ne de yokluk dokunur korkularıma.
Bir hüzündür ölüm, bir hüzündür.
Kayıt Tarihi : 18.10.2006 19:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiiri neden yazdım? Değer verdiğim, çok sevdiğim bir öğretmen arkadaşımı, bir de öğretmen arkadaşımın eşini uğurladık bu yaz sonsuzluğa doğru. Bir de beklemek yok mu ölümü, işte asıl kahreden de bu. Şimdi günleri sayıyoruz aileden biri için. Gözlerine baka baka. Şunu düşünüyorum: Yaşamak kısacık bir süreçtir sevgili dostlarım. O halde neden üzüyoruz birbirimizi, neden yaşamı zehir ediyoruz kendimize? Dostlukla, kardeşçe, sevgilerimle.
kanatlarım ağır ağır düşerken
ümit korku can havliyle pür edep
ölüm korkusu ve kokusu yüzüm sapsarı
elinizi elime dokundurun yavaşça ve yasinle
baş yastıkta nasipse
usul usul sönerken azar azar sessizce
ağlamayın peşimden hem size ne oluyor
vefamı dediniz
hadi ordan
merteklerdir dostlarım
yapa yalnız kalırken
tipi boran olsada namazıma geliniz
mezara olmasa da
ağlamayın sakın ha toprağımı atarken
rahmetliyi severdim yok yok daha dün konuşmuştuk
duyunca çok şaşırdım
istemem ben istemem boş lakırdı
sessiz sessiz derinden bir fatiha sal yeter
lakin yapayalnızım sitemim zorumdandır
günahlar günahlar günahlar
tövbem var gözyaşımla tek hasadım bu işte
gözyaşıma sığındım tövbeyi siper ettim
yaşım var abi yaşım yedi düvele bedel
hem size ne oluyor ağlamayın peşimden
dönün bakın çevreme komşularım ölüler
sizin komşular kimdir vah yaşayan ölüler
yetiş hoca efendi tez yetiş
helallık al ne olur
helal olsun helal olsun helal olsun
istemem çiçekleri susturun alkışları
ben fatiha isterim titreyerek damardan
hem masrafta bedava
kalakaldım baş başa merteklerin altında
aman Allahım aman
siz helvamı yiyorken
ben amelle yüz yüze
ve bir yiğit yetişti semerkand illerinden
kocaman elleriyle sihirli gözleriyle
sardı beni bir neşe esrarlı bakışıyla
derken dilim açıldı kefenim büyülendi
ümidim şaha kalktı suspus oldu endişe
kurtuldum gariplikten her taraf gül bahçesi
susun artık terk edin mezarımı sessizce
ben fatiha isterim okuyun bir solukta
ayrılırken ne olur ağlamayın peşimden
07 09 2006 Bursa
Güller açacak, sümbüller solacak haziranla.
Hangi dağlarda yaşar kim bilir!
Bitkinin özü, ölümsüzlük iksiri.
Ellerimle dikip, nefesimle suladığım,
Bir yürek vuruşu, hiç yaşanmamış.
Unutulmuş sayfalarda, dargın ve solgun.' Yüreğinize selamlar olsun Üstadım tevafuk bu ya arka fonda İbrahim Erkal'dan 'De Get Yalan Dünya' ve ben bu şiirin hüznünde yokuşlardan aşağı koşar adım kendimi o kaçınılmaz sonun durağında sırada bekler buldum ...Yakışıyor size şiir ,sizin şiire yakıştığınız gibi sevgi ve saygılarımla Serdar Erdemir
alıp götürdü beni okuduğumda bu dize
çok içli, incelikle yazmış kaleminiz gönül defterinize
bir daha birda yine okuyacağım bu şiiri
hani
hep saklısın bende, bir gün düşüreceksin beni
bir yanımdan
yaprak değilimki dalımdan kopam, toz değilimki
rüzğara savrulam
ölüm bir gün tutacaksın benim elimden, korkmuyrum
kaçışım yokki senden
saçlarım ağardıkca sana geliyorum, gün isteme
kim kurtulduki azrailinden
bedenim toprak, ruhum emanet kaçışım yokki senden
son lokmayı ver helalinden
sunaydım, doğan bir ay, yıldızım gök yüzünde
güneşe inat dünyayı aydınlattım
ben yaşadım, yaşıyorum, hayat benim sandım
durmadan dünyayı dolaştım
bahar sandım yaz sandım, hayat sana aldandım
yer küre benim sandım
çiçek oldum, fidan oldum, kalbine kök saldım
şimdi yaprak gbi sarardım
sevgi sandım, yaşadıkca dünden yarına ibret aldım
ölüm senden kaçmadım
dokuz tahta on, metre kefen, birde helalalik ver
bi metre kabri çok görme benden
yüreğine sağlık,
bir dizemden aklımda kalanı yazdım
sanırım bağışlarsın
saygılarımla
Ne yalnızlık, ne de yokluk dokundu korkularıma.
Bir hüzündü ölüm, bir hüzündü.'
'Ölüm ahir değildir, ölmektir akıbet
Ölmek için gerilemek lazım; gerilemek
Ölmek de yaşamak kadar elzemdir
Yaşayanın değeri ölmeden bilinmez.' Demişitim bir şiirimde. Bu gerçekliği bütün çıplaklığıyla kabullenmekten başka yol yok. Önemli olan ardımızda değerler bırakabilmek.
Allah hayırlısını ve çektirmeden versin. Ve imanlı olarak huzura gidebilelim.
Sevgili kardeşim : Suna Doğanay
Öncelikle Bayramınızı kutlar, size ve sevdiklerinize Sağlık Mutluluk Başarı ve bütün ömrünüzün bir bayram sevinci içinde geçmesi dileklerim ile sayfanıza sevgi ve hürmetlerimle birlikte geldim.; Lütfen kabul buyurunuz.
Şiirinize gelince :
Şiirinizi dikkatli bir şekilde inceledim, Tabi bu da şiiri bir kaç kez okumamı gerektirdi... Duygular mısralara ustalıkla taşınmış. ve şiirin bütünlüğüne olan hakimiyetinizi kutluyorum. Pek çok yorumumda belirttiğim bir husus vardı. Bu tip duygu ağırlığının kendini hissettirdiği şiirleri bekleyen bir tehlike var diye. O tehlike de şudur: Şiirin bazı mısraları aşırı duygu yüklenimi ile donanırken bazı mısralar duygu yoksunu hatta içi boş sıradan cümlelere dönüşür. Kafiye ve hece sayısını tutturmak uğruna bazan duygu fakiri mısralar şiirde yer alır. bazan da hiç gereği yokken zorunlu olarak şiirin akıcılığını bozan ekler istenmeden ilave edilir...
Şiiri yazanın bilgi birikimi ve tecrübesinin yanında; ayrıca doğuştan da gelen sezgi ve var olanı daha iyi bir şekilde ifade edebilme yeteği gerekir. Şiir hiçbir zaman şairi hükmü altına almamalıdır yoksa kendi kendini yazdıran bir şiir ortaya çıkar ki böyle bir şiirde bu yapısını şairin bütün çabasına rağmen gizleyemez. Şiirin ilk giriş mısraları şiirin tamamını okutacak şekilde davetkar olmalı, son kıtalar, özellikle final mısraları da kendini unutturmayacak bir donanım ve fonetiğe sahip olmalıdır.
Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda:
Şiir üzerindeki hakimiyetinizi ve şiire yön verişteki ustalığınızı kutluyorum... Sonuçta nefis bir şiir ortaya çıkmış. Beğenerek ve saygı duyarak okudum.
Tebrik eder başarınızın devamını dilerim. Bu güzel şiirinizi ve şiirdeki ustalığınızı Tekirdağ'dan gönderdiğim Tam puan ile selamlıyorum.
Sevgi ve saygılarımla.
Her şey sizin ve sevdiklerinizin gönlüne göre olsun.
Dr. İrfan Yılmaz. - TEKİRDAĞ.
TÜM YORUMLAR (18)