Bir Hikaye Sevda Üstüne Şiiri - Fatih Tuna

Fatih Tuna
16

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Bir Hikaye Sevda Üstüne

Anlatıcıdan dinlediğim ve hatırımda kaldığı kadarıyla aktarayım size…

Rivayete göre bu hikâye bir sınıfta başlar ve bir boşlukta bitermiş. Bildiğiniz herhangi bir sınıfta yani, sınıfta yeni tanışan öğrenciler varmış. Hikâye bu ya bir kız birde çocuk varmış hikâyenin başrollerinde. Bütün sınıf tanışmış tanışmasına ama çocuk sadece o an ilk defa gördüğü kızla tanıştığını sanmış olacak ki, gözü kızdan başkasını görmez imiş. Yani anlatıcıya göre; çocuk âşık olmuş saçları lüle lüle olan kıza. Ve hikâye burada başlamış. Çocuk çok konuşkanmış anlatıcıya göre; her bir söze bin sözü varmış. Ama kızla yan yana geldiğinde konuşamaz dili lal olur sanırmış çocuk. Susar, kımıldayamazmış. Sonra, kız gidince derin bir üzüntüye kapılırmış içten içe. Zaman bu ya tutmak değil peşinden koşmak bile mümkün olmayan kavram. Öle de olmuş çocuk için. Her gün biraz daha içinde büyütüyormuş kızı. Sınav dönemi gelmiş çatmış. Çocuk bir sırayı tüm boşaltmış ve sadece ikisi ders çalışıyorlarmış. Çocuk böyle istiyormuş. Herkesin içinde onla yalnız kalmaktan korkmuyormuş da. Ama baş başa kalınca gevezeliği çok uzaklara kaçıyormuş. Hiçbir şey demeden. Sınıfta herkes bilirmiş de çocuğun kıza olan aşkını bir tek kız bilmezmiş ve yahut bilmek istemezmiş. Daha sonra ki günlerde kızın doğum günü gelmiş. Sınıfta herkes kutlamışta doğum gününü, kızın. Bir tek çocuk kutlamamış… Büyük bir caminin yanındaki havuzun kenarında kıza kocaman bir buket kasımpatı vermiş. Kız sadece kuru bir tebessüm etmiş çocuğa. Çocuk buna razıymış zaten. “ aranızda neden mi herkesle birlikte kutlamamış diyenler var? ” Çocuğun hissettikleri herkesle aynı değilmiş de ondan…

Zaman çocuğun önüne hep bir şans çıkarmış. Çocuk bulardan birinde; anlatıcının dinlediği ve bize anlattığına göre; kız bir dersten ödev almış. Ancak ilgili kitabı bir tülü bulamamış. Çocuk bunu duyunca tam 4 gün kitabı aramış ve 4.günün sonunda bir sahafta rast gelmiş. Çocuk, çocuklar gibi sevinmiş. “nasıl mı? ” hani bir çocuk oyuncağını bulunca nasıl sevinirse, annesine koşarken nasıl mutlu olursa işte öyle sevinmiş çocuk. O gece uyuyamamış. Ertesi gün kitabı âşık olduğu kıza götürmüş. Kız mutlu olmuş, kuru bir teşekkür etmiş. Çocuk buna bile razıymış zaten. Ama ah birde konuşabilseymiş sevdiği kızla! Anlatıcıya göre; gerçekten âşık olan söyleyemezmiş zaten. Öyle de olmuş çocuk söyleyememiş. Zaman dedik ya, dur durak bilmez diye… Akıp gitmiş su gibi. Okul bitmek üzereymiş. Adettendir diye çocuk gömleğini çıkarmış hadi içinden bana dair gelenleri yaz demiş kıza. Kız tereddüt etmiş önce ama birkaç saniye sonra yazmaya karar vermiş ve çocuğun elinden almış gömleği… Şunları yazmış… Bembeyaz gömleğin üzerine kara bir kalemle, lekeler bırakarak; “sen çok iyi bir arkadaşsın herkesin bildiğini bende biliyorum. Beni seviyorsun. Ama biz bir ilişkiye başlasak ve bitse o zaman arkadaşlığımızda biter. En iyisi biz seninle hep böyle arkadaş kalalım sonsuza dek” yazmış. Çocuk hiçbir şey diyememiş yazılanları okuyunca. Susmuş. Sanki tüm kelimelerini çalmışlar çocuğun, azından tek söz çıkmamış. Okul bitmiş. Aynı sene kız ve çocuk iki ayrı yerde üniversite kazanmışlar. Kız çocuğu çoktan unutmuşta, çocuk bir türlü unutamamış kızı.

Rivayete göre çocuk gece yarıları şiirler yazmış kıza ve her şiirin sonunda imza yerine bir çift gözyaşı dökmüş kâğıda. Çocuk başkalarını sevdiğini sanmış, biliyormuş ondan başkasını sevemeyeceğini de kendisini aldatmaya çalışmış, aldatmışta kimi zaman. Kız zaten hep başkalarını sevmiş. Çocuk başkalarıylayken bile hep kıza şiirler yazmış. Hatta bazılarını kıza okumuş bile.”aranızda çocuk kıza ulaşamayınca takıntı olmuştur diyenleriniz var galiba” anlatıcı onu da anlattı. Hani okuldayken iki sene sevmişti kızı ama okul bitmiş üç sene geçmiş. Hayatından birçok şeyi silerken bir tek onu silememiş çocuk, işte bu yüzden sevdaymış bu.

Çocuk her üniversiteden memleketine tatile gidince; kızın evinin olduğu sokağa gidermiş. Köşe başından kızın evine bakarmış… Sonra da döner evine gidermiş üzgün üzgün. Çocuk tatilden döndüğü günlerin birinde artık kalbine söz geçirememiş ve bir mektup yazmaya karar vermiş. Yazmış da. Kalbine söz geçiremese de yazan el olunca, yazdırmış kaleme bütün diyeceklerini. Ve en sonunda kıza demiş ki mektupta…
Bulamadım yıllar oldu seni sende/ sevdiremedim bir kere kendimi demiş ve devam etmiş. Seni tanıyalı tam 5 yıl 6 ay 4 gün oldu bugün. Yeter artık gelmeyeceğini biliyorum. Bari büsbütün git hayatımdan. Evet, seni tam 5 yıl 6 ay 4 gün yani tam 2009 gündür tanıyorum ve sana aşığım. Tek isteğim bir daha bana dair hiçbir şey yapma hayatında…

Mesela; anma adımı, sil aklından, telefonundan sil adımı, arkadaşlarından sil beni, sende olan o ufacık yerimden sil. 2009 günü bensiz, ben hayatında hiç olmamış var say. Ne sana şiir yazdım ne de seni deliler gibi sevdim say… Dedi ve mektubunu yolladı kıza.
Kızdan tek dileği onu yok sayması ve bir daha hiçbir şekilde ona ulaşmamasıymış…

Eyleyen böle eyledi meseleyi bende size böyle rivayet ettim hikâyeyi. Hikâyeci bilirmiş kimin olduğunu kime yollandığını bu hikâyenin. Ama bildiği bir şey daha varmış anlatıcının bu hikâye kime gönderiliyorsa, gönderenin ondan ne istediğini…
Fatih TUNA

Fatih Tuna
Kayıt Tarihi : 8.7.2009 11:43:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Fatih Tuna