Kendime ne için lanet ettiğimi hiç bir kez anlayamadım
Zaten anlasam ne değişir ki?
Bence hiçbir şey değişmezdi.......
Zaman zaman kendime lanet edişim, haykırışımve üzülüşüm?
Bunlar kimin umurunda ki?
Bir insan ve onun önemsiz hayatı,
Yıpranmış bir yaşamsal düş kırıklığı..........!
Her defasında kendisini bir rüzgar gibi yaşamdan delicesine kaçıran,
Kalbi buz gibi soğuk ve acımasız olan,
Kaybetmeyi önemsemeyen,
Sadece kaybetmeyi seven..
Kimin için, ne için ve ne sebeple göz yaşı döktüğü bilinmez?
Beyni hiç bir aşkı kabul etmeyen
Bir kaya gibi yaşamı umursamaz
Bir bilye gibi belirsizce oradan oraya yuvarlanan......
Kaçmayı, ama her defa
Doğrulardan kendisini soyutlamayı yeğleyen,
Düşsel bir yaşamı kabul etmeyen...
Ne olursa olsun reel kavramları,
Somut olan şeyleri kendisine görev edinmiş,,,
Kurulacak olanı değilde kurulmuş olanı hiçe sayan......
Yaşam denen kuramsal zorunluluğu lanetleyen,
Sebepsizce
Amaçsızca
Biçimsizce
Mağrurca
Üzgün ve yalnızca yaşanıyorsa bu hayat! ?
Haykırıyorum
Ümitsizliğime,
Haykırıyorum
Üzülmüşlüğüme,
Haykırıyorum
Kaybolmuşluğuma..........
Onlarca, yüzlerce ve milyonlarca kez haykırıyorum terkedilmişliğime..
Böyle mi olmalıydı ki?
Ben ne yaptım ki onlara?
Sebep neydi ki beni üzdüler?
Sebep neydi ki beni yıprattılar?
Şimdi düşünüyorumda.........
Anlamsızca olan diğerlerini her olgunun üzerinde sevmiş olmamdı.Ama ben diğerleri gibi hiç olmadım ki! ..........
Ama ben olmayana onlar gibi inanmadım ki...
Ama ben onlar gibi kendimi üzmedim ki..
Yine onlar gibi insan olduğumu unutmadım ki..
Bir kez daha yazıyorum.........
Ben hiç şeytanlık yapmadım ki
Onlar gibi sebepsizce yaşamadım ki
Ben sadece kendi doğrularımı yaşadım.....
Zaten bir tek doğru vardı
O da benim doğrularım
Yalnızca benim......
Yien bir doğru daha vardı?
O da ölümü herşeyden çok sevişim...
Sanki en önemli şey benim için doyasıya ölmek.
Doyasıya kan, doyasıya vahşet....
İçimdeki ölmek dürtüsü beni her defasında sarıp sarmalıyor...
Sebebini hiç bilmesemde
Ölümün tadına şöyle bir bakmak istiyorum.......,
Belkidse içimde hissedemediğim bir tek
Ölüm duygusu varmış gibi..........
Ne zaman yalnız kalsam
Hep ölmeyi istiyorum..
Acaba ne kadar şehvetli bir duygu bu;
Ölümü o kadar çok seviyorum ki.....
Birinin öldüğünü duysamSanki mutluluktan havalara uçuyorum! ! ..
Ah..........Birde ölümü bende tatsam...
Ne olurdu ki?
Niye ve neden çok sevdim ölmeyi?
Ölümün soğukluğunu, ölümün gizemini..
Niçin bir türlü keşfedemedim?
Hayattan kopmak bu kadar kolayken
Niçin hayata bir türlü elveda diyemedim?
Bunu ne zamna düşünsem içimi sanki bir sevinç yumağı
Bir uçtan diğerine sarıyor.
Her defa ölümü kovalıyorum ama
O mutlaka sakalanacak bir yer mutlaka buluyor.....
Ne olurdu kaçarken ayağı bir yere takılsa
Ve kolayca ona yaklaşıp o nu yakalasam?
Ama o kadar da basit değil!
O çok zeki ve dikkatli..
Hiç olur mu?
Ayağı taşa takılacak, düşecek?
Ben o na yetişip o nu tutacağım
Hiç olur mu?
Bu zahmete katlanamaz ki?
Beyefendinin ne zaman keyfi gelecek
O zaman beni kendisi ile tanıştıracak.
Yoksa kaliteli bir rüşvetçi mi*
Değeri neyse veririm..
Yeterki beni şehvetinle tanıştır eyyyyyyyyyyy ölüm....
29/03/1997
Uğur AtisKayıt Tarihi : 25.7.2007 10:44:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Uğur Atis](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/07/25/bir-hic-10.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!