Yıl; dokuz yüz elli bir, sekiz ağustos günü,
Manzumemin gayesi, hatırlatmaktır dünü…
O gün adı Eğribel, şimdi ise Özören,
Köyüme âşık olur, onu bir defa gören…
Annem- babam Rize’den, göçmüş- gelmiş Samsun’a,
Rasül’e aşıktılar, salat ve selam O’na! ...
İkisi de musalli, her ikisi de hacı,
İnmedi başlarından imanın nurlu tacı…
Sekiz evlat atası; dördü kız- dördü erkek,
Otuz üç tane torun, sadakatlı – tek yürek! ...
İlk okul Özören’de böyle başlar tahsilim,
Tokat İmam –Hatip’ten, aldım feyiz ve ilim…
İmam –Hatipler bizim ruh dünyamız, aynamız,
O mekteplerde tuttu irfanımız, mayamız! ...
Geldi- geçti Tokat’ta, ömrümün altı yılı,
Anlatılmaz- yaşanır, yok ki, kalbimin dili! ..
ÜNİVERSİTE HAYATIM
Akademik eğitim, ata yurdu Erzurum,
Ulüm-u İslamiyye, ben ne şanslı bir kulum! ...
Heyecanlarla geçti, beş yılı geçliğimin,
Oturduğu dönemdir, siyasi kimliğimin…
Kamplaşmalar çılgınca, çatışmalar sağ ve sol,
Gençlik bunaltılmıştı; nerededir gerçek yol? ! ...
MTTB—MSP, bizim karargahımız,
O dönem akan kanda, yoktur bir günahımız …
Bu nur yüzlü geçliğe üç yıl yaptım başkanlık,
Nefsi cihadı saydık, en büyük kahramanlık ! ...
Hak- hakikat uğruna, dik ve onurlu durduk,
Teröre bulaşmadık; ne vurduk, ne vurulduk …
Ne Bolşevik söylemi, ne ırkçı safsatası,
Kalp ve beyin dururken, ne imiş kafatası? ! ...
Ahlak ve maneviyat; islama teşne gençlik,
Biz bu dava uğruna, yardan ve serden geçtik! ...
Rabbim sana hamdolsun, Kur’an’ını sevdirdin,
Habibinin yolunda, nimetlere erdirdin..
Antalya’da imamlık, İmam- Hatip sonrası,
Kuruldu önümüze, mesleğin ilk sofrası…
MÜFTÜLÜK VE EVLİLİK
Dokuz yüz yetmiş altı, bir ağustos izdivaç,
Dinin yarısı tamam, gerisi kulluk- mi’rac! ..
Müftü muavinliğim yetmiş altıda başlar,
Senelerle beraber akıp- gidiyor yaşlar…
Yetmiş yedi yılının, on üç temmuz akşamı,
Muhammed Fatih doğdu, aydınlattı dünyamı…
Samsun’daki görevim, bir yıldan fazla sürdü,
Askerlik için çağrı, bekle bu güzel yurdu! …
A S K E R L İ K
Tuzla’da dört ay sürdü, yedek subay eğitim,
Arkasından kuralar, kıtalara dağıtım..
Anne ben gidiyorum, kuramı çektim Van’a,
Oğlunuz kurban olsun, canım- güzel vatana! ...
Dört aylık oğlum Fatih, eşim size emanet,
Görüşürüz inşallah, dönersem sağ- selamet! ...
Van- Özalp dağlarında, nöbet tuttum on dört ay,
Hudutta askerliği zannetme öyle kolay! ...
Gündüzleri iz kontrol, geceleri devriye,
‘Nöbet tutan gözleri, ateş yakmaz ne diye? ..’
Rasülün müjdesine umarım mazhar oldum,
Bereketli zamanı, ben askerlikte buldum..
Binlerce sahifeyi ve onlarca kitabı,
Tefsiriyle beraber, ben o yüce Hitabı,
Hadis; Camiu’s- Sağir, ve Tefsiru’l- Celaleyn,
Kütübu’t- Tasavvuftan, öğrendim kavl-i leyin! ...
Haziran yetmiş dokuz, vatan görevim tamam,
Sil gözünün yaşını kavuştum sana anam! ...
ESPİYEDE MÜFTÜLÜK
Espiye’de başlıyor, müftülük görevimiz,
Bu tarihte açıldı, müstakil ilk evimiz! ...
Ömer Faruk burada, haneye teşrif etti,
Yetmiş dokuz ekimi, bizlere saadetti…
Unutulmaz dostluklar, unutulmaz Espiye,
Maziye özlem duyar, insan gönlü ne diye? ! ..
Belki orada saklı, hayat dolu hazine,
Eş ve dosttan ayrılık dönüşüyor hüzüne…
Filim şeridi gibi, hayal hanem yadeder,
Sevdiğim güzel dostlar, acep şimdi nerdeler? ! ...
Nerede Hacı Durmuş, Delimollau Kemal,
Nerede Haşim Çelik, nerede Hacı Cemal? ! ...
Belediye başkanı, o Mümtaz Tepealan,
Darbelerin başkanı, dostum Soner Karaman! ..
Kelleci Çavuş dayı, eczacı Avni nerde?
Kimler bulmuş huzuru, kimler uğramış derde? ...
Hüseyin Kelleci’nin unutulmaz dostluğu,
Müdür Fahri Şirin’in, doldurulmaz boşluğu! ...
Babacan Mehmet Küçük, o nezaket timsali,
Muhtarlar arasında bulunmaz bir emsali! …
Kültürlü, nazik insan, hoca Mustafa Tülü,
Giresun’un damadı, İmam- Hatibin gülü! …
Mustafa Aktaş seni mümkün müdür unutmak,
Hayır- Hasenat bir de sensiz fındığa çıkmak! ? .
Ah o güzel günlerim, ah o güzel yıllarım! ...
Mustafa Demirel’e fatihalar yollarım! ...
Büyük hayır yarışı hepimizin emeli,
Espiye’de atmaktı, İmam-Hatip temeli! …
Dokuz yüz seksen yılı, on iki eylül günü,
Darbe ile kesildi, temel atmanın önü! ...
Mübarek Cuma günü temeli atamadık,
Bırak temel atmayı, evlerden çıkamadık! …
Aradan geçti zaman, atıldı o temeller,
Rabbe şükürler olsun, gerçekleşti emeller! ...
Fındık çuvalı sırtta, gece – gündüz koşturan,
Dernek başkanımızdı, rahmetlik Durmuş Duran! ...
Cafer benim yanımda, okudu İmam- Hatip,
Davasına inanmış, ihlaslı, güçlü hatip! ...
Bulunduğu her yerde, etti yüzümüzü ak,
Nurlandırsın yüzünü, dareynde Cenab-ı Hakk! ...
İLK HACCIM! ...
Seksen eylülün sonu, hac için ilk yolculuk,
Rabbe binlerce şükür, ne büyük şeydir kulluk! ...
Unutulmaz hac dostu, Osman ve Ayşe Yanık,
O ne mübarek kadın, yirmi saat uyanık! ...
Gece- gündüz Ka’be’de, Mescid-i Saadette,
Otele dönünce de, hocalara hizmette! ...
Giresun ve Rize’den bir kafile hacılar,
Başkanımız Hasan Zer ve değerli hocalar! ...
Tatlı hatıralarla, tam üç yıl sürdü hizmet,
Haziran seksen iki, Hollanda imiş kısmet! ...
HOLLANDA- VENLO
Dokuz yüz seksen iki, yirmi iki haziran,
Hollanda’ya hizmete geldik biz bu ramazan..
Start verildi bize Diyanet Ankara’dan,
Beş otobüs dolusu, yola çıktık karadan…
Tam üç buçuk yıl sürdü Venlo’daki görevim,
Pansiyonlarda kaldım, ilk yıl yok idi evim…
Bir yıl sonra yanıma geldi eşim- çocuklar,
Hollanda gurbet yurdu, durulamazdı bekar! ...
Hocalar için gerek, demişler zamanında;
‘Yemeği midesinde, çocukları yanında! ...’
Diyanetten görevli, ilk ben geldim Venlo’ya,
Gece- gündüz koşturdum, hizmete doya doya! ..
Kah Roermond’da konferans, kah Tegelen’de hitap,
Okudum geceleri belki onlarca kitap…
Konuştum, yazdım, çizdim, toplumu ettim irşad,
İnsana hizmet etmek, kılıyor gönlümü şad! ....
Venlo’da sayısız dost, gurbetçi arkadaşı,
Karşılıklı saygıdır, gerçek dotluğun başı…
Venlo Tevhid Camii, önemli hizmetimiz,
Bu ölümsüz hayırda var imiş kısmetimiz…
Yıllarca istenilmiş; bir cami satın almak,
Bu ezansız diyarda, camiye sebeb olmak…
Başta merhum Seyfullah, Hollandalı Müslüman,
Cami için yardımı, esirgemedi bir an! ...
Tek tek gezdim durmadan, iki yüz kırk haneyi,
İzale etmek için, her türlü bahaneyi…
Alındı taahhütler, arkasından paralar,
Maddi- manevi yardım eksilmeyen düalar! ...
Yönetimin tamamı, dernek başkanı Fuat,
Yardımdan kaçınmadı, bu güzide cemaat! ...
Tevhid Camisi için, koştular kadın-erkek,
Tevhidde vahdet oldu, tüm cemaat tek yürek! ...
Düzenli vaaz dersim, Paningen’de her hafta,
Türk ve Faslı cemaat, dinliyor aynı safta…
Hatim indirdi benden, yüzlerce kız ve erkek,
Birisi Hollandalı, Müslüman oldu; Melek! ...
Kur’an, dini bilgiler ve kültürel eğitim,
Gurbette gençlerimiz hem öksüz, hem de yetim! ...
Her alanda geçliğe sahip çıkmalı devlet,
Aman zayi olmadan, geçlik denilen servet! ...
İçki, uyuşturucu, her neviden çirkin hal,
Geçliğin hataları, islama edildi mal! ...
SULTAN ABDÜLHAMİD VE
MUHTAR BEY! ..
Tedavi için izin, Sultan Abdülhamid’den,
İsteyince Muhtar Bey, izin vermedi neden?
‘ Babanız Şeyhu’l- İslam, Cemaleddin Cemali,
Yoktur sende islamın, şuuru ve kemali…
Gidip İngiltere’ye yaparsan ciddi yanlış,
Zannedilir bu hata, bizzat islamda varmış! ...
Getirteyim tabibi, İngiltere’ye gitme..
Ezansız diyarlarda kendini harab etme…
Şahsi hatalarınla islama verme zarar,
Çamlıca’daki köşküm hem sihhatine yarar! ...
Tapusuyla köşk senin, maaşa iki kat zam,
Gitme zarar görmesin, Din-i mübin- i İslam! ...’
KURTARILMALI GENÇLİK
Değerleri uğruna hassastı ecdadımız,
Tüm avrupada çıktı esrarcıya adımız! ...
Bu gençlerle işliyor trafiği esrarın,
Zehir tacirliğinden gurbetçimi kurtarın! ...
Hollandalılar bazen gelir bana sorarlar,
Belli ki sorularla güzel şeyler ararlar;
‘ Sizin ve kitapların islamsa anlattığı,
İslam değil burdaki Türklerin yaşadığı! …’
Benzer serzenişlere çok kere şahit oldum,
Yerin dibine girdim, inanın ki kahroldum! ...
Öyle acı tablolar, sayısız çirkin örnek,
Hiçbir din ve kitapta, yok benzerini görmek! ...
Üzülerek diyorum, bugün dünden de beter,
Devlet sahip çıkmazsa gurbetçim elden gider…
Seksen iki seksen beş, Venlo’daki görevim,
Bilal ile şenlendi, huzurla doldu evim! ...
Nasıl ödenir bilmem, kulluk borcumuz sana?
Rabbim binlerce şükür, üç oğul verdin bana! ...
Muhammed Fatih, Faruk ve arkasından Bilal,
Erkek evlattan sonra, dileriz senden Hilal! ...
HAVZADA MÜFTÜLÜK
Bin dokuz yüz seksen beş, kasımın ilk haftası,
Başlıyor Havza’daki, yeni hizmet safhası…
Tayinimin ilk günü, gittiğimde Havza’ya,
İnceledim-dolaştım, ilçeyi boydan-boya! ..
Sebze Pazar Camii, mezbelelik çevresi,
Yıkılırsa değişir, şehrin merkez çehresi! ...
Kaymakamlık ile park, cami ve belediye,
Parçalı- nahoş tablo, düzeltilmez, ne diye?
Havza’da başlattığım, projem oldu gerçek,
Kevser Camii için verilen bunca emek,
Zayi olmadı şükür, ilk hamle oldu bizden,
Yaratan razı olsun, başkan Murat İkiz’den! ...
Güzelleştirdi parkla- caminin çevresini,
Sade caminin değil, Havza’nın çehresini! ...
Siyasi hayatımda, Havza’nın var önemi,
Tahrik etti dostları, haksız sürgün dönemi! ...
Başkan Mahmut Kurtça’nın, talebindeki ısrar,
Siyasi yolculukta, verdirdi bana karar! ...
Onurlu- vakur bir dost, güvenilir bir insan,
Bütün geçmişlerine, merhamet etsin Rahman! ...
Hacı Veli Aydın’ın, unutulmaz himmeti,
Eksik etmesin Allah, üzerinden rahmeti! ...
Alaybey Mehmet Şahin zarif, nahif ve kibar,
Allah rahmet eylesin, hizmette emeği var! ...
Havza güzel bir ilçe, dinine bağlı halkı,
Hizmeti takdir eder, teslim ederler hakkı! ..
Beşten otuza çıktı Kur’an Kursu sayısı,
Dokuz yüz öğrencinin, genç kızlardı yarısı…
Yatılı Kur’an Kursu, hafız verdi yüzlerce,
Kelamullah okunur orada gündüz- gece! ...
‘ O’nu yapmak demekmiş, hayra delalet etmek,’
Dileriz Rabbimizden, zayi olmasın emek! ..
İstisnasız köylere verdik kadro ve imam,
Merkezde ve köylerde, dini hizmete devam! ...
Vesile kıldı Rabbim, çok güzel hizmetlere,
Secdeler kafi gelmez, bu sonsuz nimetlere! ...
Beklenen yolcu geldi, iki aralık doksan,
Evde her şey tamamdı, bir tek o idi noksan! ...
Tamamladı hanemi, bereketiyle gelen,
Olmaz mı benim gibi kız evladını seven? ! ...
Seksen beş ve doksan bir, Havza’da görevimiz,
Hilal ile nurlandı, oradaki evimiz …
Beş buçuk yıl yaşadım hizmetle dolu- dolu,
Tayin çıktı göründü, Akçakoca’nın yolu…
AKÇAKOCA’DA GÖREV
Doksan bir zemheride, Akçakoca’ya tayin,
Gerçekleştirdi bunu, bir siyasetçi hain! ...
Güya devlet bakanı, başbakan yardımcısı,
Nedir benden arzusu, nedir benden sancısı?
Otuz günlük sabiyle memur olur mu tayin?
Zulüm işleyenlere, nasıl denilmez hain? ..
Doksan bir seçimiyle tarih oldu Akkaya,
Doksan beşte yerine gelecek Uzunkaya..
Siyaseti sıfırlar; zulüm, haksızlık, gaflet,
Er- geç tecelli eder, o ilahi adalet! ...
Karadeniz sahili, şirin, çok güzel bir yer,
Kutsaldır benim için, bayrak dalgalanan yer…
Lojman ile müftülük villa, nazır denize,
Seher vakti yunuslar selam veriyor bize…
Abaza, gürcü, Çerkez, lazı, kürdü karışık,
Manavı, yerli türkü, birbiriyle barışık…
Karadeniz illeri temsil edilmiş tek tek,
Ayrısı- gayrısı yok, hepsi olmuş tek yürek! ...
Rabbim nasib eyledi, burda da güzel hizmet,
Merkez Cami inşası, meğer bizeymiş kısmet! ..
Projesine tepki, atılmış temelleri,
Niçin karşı çıkarlar, ne imiş emelleri..?
Belediye Başkanı, bürokrat ve kaymakam,
Kanaat önderleri, toplantı yaptık tamam…
Müftülükle el ele, derneği yönetenler,
Sessizce izlediler, önce eleştirenler…
Adeta seferberlik, ciddi hayır yarışı,
Akçakoca inandı, benimsedi bu işi…
Herkes bir şey veriyor; kereste, fındık, para,
Hayr için koşanları, Mevla düşürmez dara….
Geçemedi kimseler bu hayır yarışında,
Rahmetli Cemal Öztürk, listenin en başında…
Birbirimizi sevdik, Allah için her zaman,
Cennet ve cemalini, lütfeyle O’na Rahman! ...
Cami için köylerden, topluyor iken fındık,
Bir trafik kazası bu uğurda geçirdik…
Yedi dikiş burnumda, on üç dikiş başımda,
Burun buruna geldik, ölümle genç yaşımda…
Rabbe şükürler olsun, beyti içi verdim kan,
O’nun nurlu yolunda, kurbanlar olsun bu can! ...
Şirin Akçakoca’da, takriben dört yıl kaldık,
Unutulmaz yaratı biz o diyarda aldık…
Muhteşem bir mabedi orada inşa ettik,
Güzel Akçakoca’da annemizi kaybettik! ...
ANNEMİN ÖLÜMÜ
Dokuz yüz doksan dört, haziranın on üçü,
Akçakoca’dan başlar, annemin büyük göçü…
Yetmiş yaşında annem, göçtü kan kanseriyle,
Şifa- rahmet diledi, o mahzun gözleriyle…
Kırk beş yılın üstüne, evden ilk çıkan oldun,
Altı ayın içinde göçtün- sarardın, soldun! ...
Defnedildi köyümde, rahmet eylesin Allah! ..
Annemin ayak ucu benim olur İnşallah! ...
Cennetim- ayakların öiünce seyredeyim,
Gönlümce öpemedim, mezarında öpeyim…
Annem göçtü buradan on üç haziran günü,
Yetmiş yıllık bir ömrün, meğer buradaymış sonu? ...
AKÇAABAT’TA MÜFTÜLÜK
Doksan dört ekiminde Akçaabat’a tayin
Kendi arzumla oldu; bu bir sürgün sanmayın.
Güzel Akçaabat’ta iki yıl kalamadım,
Hizmetten yeterince şevkimi alamadım! …
Bir nefes kadar sürdü, Akçaabat’ta hizmet,
İlahi kadere bak; siyasetteymiş kısmet…
Hocamızdan emir var, istifa ve adaylık,
Müjdeliyor Rabbimiz, her zorluğa kolaylık! ...
Milletim bunalmıştı faizden, sömürüden,
Bir dostu tutmalıydı o nasırlı elinden! ...
SİYASİ HAYATIM
Doksan beşte başladı siyasette yolculuk,
Görevler değişse de devam edecek kulluk…
Her zemin ve zamanda, Rahman’ın emri kural,
Değiştiremez onu ne bir lider ne kral! ...
On yılı aşkın yaptım, bu inançla siyaset,
Gerçekleri konuştum, ne yalan ne hamaset…
İLK VEKİLLİK
Ay; yirmi dört aralık, yıl; dokuz yüz doksan beş,
Türkiye’nin ufkuna doğdu Refahlı güneş! ...
Geliyor adil düzen, lideri de Erbakan,
Sevinç ve mutluluktan, göz yaşı idi akan! ...
Doksan altı temmuzu hocam oldu başbakan,
Gönüllere taht kurdu iktidarın Erbakan! ...
Bir yıllık iktidarla, toplum erdi felaha,
İç ve dış düşmanları, yol vermedi Refaha…
Şayet olsaydı hocam, iki dönem başbakan,
Kalır mıydı dünyada ülkemize yan bakan! ? ...
Yirmi sekiz şubatta, post-modern oldu darbe,
Milletim yenik düştü, bu ekonomik harbe…
Fransız masonları, yağdırıyor emirler! ...
Tankları yürütüyor, ülkemde Çevik Bir’ler ! ...
‘ Bu nasıl adil düzen faiz yok, sömürü yok?
Olur mu böyle bir şey, paryaların karnı tok? ! ...
Vurgun, soygun ve talan, çarklar bize dönecek,
Milletin iktidarı, parlamadan sönecek! …
Sakallı ve cüppeli, başbakanlıkta iftar,
Değil başbakanlığı, ülkeyi ederiz dar! ...
Taksim yetmedi bir de Çankaya’ya da cami,
Arayın kendinize, bulur musunuz hami? ! ...
Kudüs için mitingler, hac da kara yolundan,
Haberiniz yok sizin, bu ülkenin solundan! ...
Türbanlıya özgürlük, serbest kurban derisi,
Vaz geçin bu sevdadan, iyi olmaz gerisi! .? ..’
Medya, CHP,Asker, işbirlikçi elele! ...
Bir irtica sendromu, arşa verdi velvele…
Müslim Gündüz, Kalkancı ve Fadime Şahin’ler,
Akıl ve iz’an almaz ve daha neler- neler! ...
Ortağımız firarda, yıktırıldı iktidar,
Milletin kendisine, ülkeyi ettiler dar! ...
Kapattırıldı Refah, yasaklandı Erbakan,
Bu nasıl bir hürriyet, sen koru bizi Rahman! ..
BABAMIN ÖLÜMÜ
Bu tarihlerde babam, yatıyor ağır hasta,
Ak ciğer kanseriyle, ölümüne savaşta! .
Hüzünlüydüm yanında, babam uyardı beni;
‘ Seneler öncesinden ikaz etmiştim seni,
Alma benim ruhumu, O başbakan olmadan,
Kabul etti düamı, yeri- göğü yaratan! ...
Şeyhim ziyaretimde, müritlerinden hatim,
Erbakan da başbakan, buydu benim muradım! ...
Allahıma hamdolsun, kabul oldu dileğim,
Gel al emanetini Azrailim, meleğim! ...’
Son sözlerinde tevbe, hem virdiydi mü’minin,
‘Ve iza cae, en eküne, mine’l- müslimin…’
Ak ciğer kanseriyle, seksen ikiyken yaşı,
Annem gönderdik sana, babam yol arkadaşı! ...
On bir mart doksan yedi, babam göçtü dünyadan,
Ne olur uyandırın, kabus dolu rüyamdan! ...
Henüz üç yıl dolmadan, annem babamı aldın,
Annesiz ve babasız, bizi kedere saldın! ...
Şefaatçınız Nebi, Allah’tan size rahmet,
Rabbim bizlere etsin, son nefeste merhamet! ...
FAZİLET’TE SİYASET
Bitecek miydi hizmet, kapatılınca Refah,
Milletle savaşanlar, ebedi olmaz iflah! ...
Yeni lider Alptekin, partimiz de Fazilet,
Partiler kapansa da, devam edecek hizmet! ...
Dokuz yüz doksan dokuz, Nisan’ın on sekizi,
Post-modern darbeciler, durduramadı bizi! ...
Seçime gidiyorken, parti lideri; Kutan,
Hocama sadık bir dost, mütevazı komutan! ...
CHP bu seçimde, gördü kırmızı kartı,
Tüm engellere rağmen, olduk üçüncü parti…
İmam- Hatiple savaş, rafa kalktı akıllar,
Çarptı Mesut Yılmaz’ı kapattığı okullar! ...
Bürokratı jakoben, hukuk siyasallaşmış,
Adalet terazisi, ta temelinden sarsmış! ...
Kapatıldı Fazilet devamdan ve odaktan,
Bu ne büyük bir zulüm, korkmuyorlar ki Hak’tan! ...
Arkamızdaki halkdan başka yoktu gücümüz,
O’na hizmetten başka neydi bizim suçumuz? ! ....
Zulmün şurekasını elbet görüyor Allah! ..
Karşılığı dareynde verilecek inşallah! ...
AK PARTİNİN DOĞUŞU
Haramiler durmadan yolumuzu kesiyor,
Ayrılık rüzgarları, yavaş yavaş esiyor…
Kadrolar yenilensin, değiştirilsin yöntem,
Her yıl yaşatmayalım, Aziz Millete matem! ...
Bir içtihat farkıydı yenilikle- gelenek,
Kesilmesin yolumuz, zayi olmasın emek! …
Bu siyasi yolculuk, Milli Nizam’la başlar,
Selamet, Refah derken, başta ağardı saçlar! ...
Gençler Ak Parti derken, ak saçlılar Saadet,
Dileriz ihtilaftan, doğsun büyük bir rahmet! ...
Yeni bir filiz verdi, Milli Görüş çizgisi,
Var bunda da bir hikmet, kader- alın yazısı…
ÜÇ KASIM SEÇİMLERİ
Üç kasım seçimleri, milli, büyük terazi,
Bakalım bu seçimde, millet kimlerden razı? ! ...
Milliyetçi Hareket, Anap ile Doğru Yol,
Silindi Meclisimden, geleneksel sağ ve sol…
Son yıllarda ilk defa Mecliste iki parti,
Biri milletten kopmuş, nadastaki Halk Parti…
Ve Ak Parti milletin kendisiydi şüphesiz,
Öyle bir sonuç aldı, denebilir ki, eşsiz! ...
Seçime gidiyorken, liderimiz yasaklı,
Millet karar veriyor; kim haksız- kimler haklı? ! ...
Nasıl bir demokrasi, yasak şiir okumak,
Riyasetten men ile, hapislere sokulmak? ! ...
Revamıdır kullara, revamıdır Allah’a,
‘ Yollar açılsın artık, yolcular bulsun vaha! ...’
Böyle bir yol kesmeyi, göstermesin bir daha,
‘ Gdenler gitmese de, yollar gider Allah’a! ..’
Kendiyle savaşana, dersini verdi millet! ..
Kimler ne derse desin, benimdir hakimiyet! ...
Üç yüz altmış üç vekil ve milletin iktidar,
Jakobenlerin değil, sandıktan çıktı karar! ..
Şükür secdesi yapın, sevinin, coşun, gülün,
Devir milletin devri, Başbakanlığı Gül’ün! ...
Ardından ara seçim, geliyor, Recep Tayyip,
Tarih oldu böylece, bir demokratik ayıp! ...
Arkasından Başbakan oldu Tayyip Erdoğan,
Mutlu idi şüphesiz, iki bin üçte doğan! ..
İlk beş yılın içinde büyük hizmetler yaptık,
Ülkeyi baştan başa yollar ile donattık …
E- muhtıra geliyor, üniformalılardan,
Millet illellah etti, böyle zorbalıklardan! ...
CHP emir verdi; Çankaya düşmeyecek,
Reis- i Cumhurunu bu millet seçmeyecek! ...
‘Biz falanın gölgesi, biz filancanın ruhu,
Biz yönetiriz ancak, böyle mazlum güruhu! ...
Biz ne dersek o olur, Çankaya, Yüce Divan! ..
Sonunuz ne olacak, şöyle düşünün bir an! ? ...
Yirmi yedi mayısı, unutma hiçbir zaman,
Zinde güçler sizlere, verirler mi ki aman? ! ...’
AK PARTİDE TASFİYE
Yıl iki bin yedinin, yirmi iki temmuzu,
Yeniden gülecek mi demokrasinin yüzü?
Ak Partide tasfiye, Çankaya’da da kaos,
Emir var mahfillerden; Demokrasiye paydos! ...
Bütün bunlara rağmen, millet yine kararlı,
Çıkılıyor sandıktan mağdur rolünde karlı…
Seçimi belirledi, Çankaya savaşları,
Makamına ulaştı, mazlumların ahları! ...
Bir lider dostlarını, gerekçesiz çiziyor,
Bir lider hem rahını, acımadan eziyor! ...
Kimler listede kaldı, kimler niçin atıldı?
İlk defa bir seçimden önce seçim yapıldı! ..
Kestin, doğradın attın bacağını- kolunu,
O vekillerin açtı parlamento yolunu! ...
O vekiller olmasa, iktidar olamazdın,
O vekiller olmasa, başbakan kalamazdın! ...
Olmasaydı vekiller, kalkmazdı yasaklılık,
Yapılan icraatta, aranmaz mı haklılık? ! ...
‘ Ne yaptın yaranına? ’ diye soran bir dostu;
‘Şükret kendi haline, deldirtmemişsin postu! ...
Ne istiyorsun daha, kendin listede kaldın,
Bunca kafa uçmuşken, sen kelleni kurtardın! ...’
Vekilini görürsen ya kelle veya parmak,
Zül sayılmaz mı orda, horlanmış gibi durmak? ! ..
Azamet, güç ve kudret, her şey O’nun elinde,
Aramasın kulları, kerameti kendinde! ...
ABDULLAH İBNİ ÜBEYY! ..
Bir gazve dönüşünde fasık çıkardı nifak,
‘ Aziz olan Yesrib’te, zelil olan çıkacak! ..’
Serveti ve şöhreti, zannediyordu delil,
Münafıkları aziz, mü’minleri de zelil! ...
Oysa ki; Aziz olan Allah ve Rasulüydu,
Bir de O’na tam bağlı, gerçek mü’min kuluydu! ...
Abdullah İbni Übeyy, halis bir münafıkken,
Allah Rasulü ona ‘kelle ‘ demedi, neden?
‘Dedirtmem harcatıyor, Muhammed dostlarını,
Fitne olmasın diye, deldirtmem postlarını! ...’
NEDEN TASFİYE ? ! ..
Hemen iki yüz vekil, bir çırpıda tasfiye,
Hala cevapsız soru; ‘Bu tasfiye ne diye? ! ...’
Hani beraber koştuk, hep beraber ıslandık,
Şimdi ne oldu bize, hangi güce yaslandık? ! ...
Ahde vefa ne oldu, dostlar nerede kaldı,
Kimi uzaklaştırdın, kimler yanında kaldı? ...
Hak ve hakikat için uyarıcılar nerde?
Onlarla aranıza kimler oluyor perde? ..
Hani üç (Y) harfimiz, hani dikti başımız
Hırsız olsa kızımız veyahut kardaşımız! ...
Hesap sorulacaktı, çalandan- çaldırandan,
Yolsuzluklar diz boyu, haberin yok mu bundan? ..
Olmıycaktı bagajda, hani kirli çamaşır,
Öyle yolsuzluklar ki, akıl ve göz kamaşır! ...
Sırtındaki kumaşı, olmıycaktı defolu,
Oysa şimdi mideler, zehir ve haram dolu! ...
Konmayacaktı leşe, atmacalar, Doğan’lar,
Hesap vereceklerdi, bu ülkeyi soyanlar! ...
BENİ MAHZUMLU KADIN
Ben-i Mahzum’dan bir gün, asil- soylu bir kadın,
Suçlusuydu günahın, mahkümuydu sirkatin…
Dediler; ’ Kim arzeder, bunu Rasulüllah’a?
Affedilsin bu sefer, suç işlemez bir daha! ...
Bu asil ailenin, onuru kırılmasın,
Ben-i Mahzum üzülüp, islama darılmasın…’
Zeyd’in oğlu Üsame, durumu takdim etti..
Efendimiz minbere, büyük hiddetle çıktı;
‘ Sizler şahid olunuz, kasem olsun Allah’a!
Şayet kızım Fatıma girseydi bu günaha;
Uygulardım cezayı, hiç tereddüd etmeden,
Tenfizu’l- ukubatta, re’fet olmasın; neden?
Geçmişte böyle oldu kavimlerin helakı,
Tahrif ettiler dini, yok ettiler ahlakı! ...
Ceza yoktu onlara, suç işlerse asiller,
Seçkinlerin suçunu, yüklenirdi fakirler! ..’
NEDİR MANZARA ? ...
Makbul O’nun yolsuzu, masum onun hırsızı,
Barındırır yanında suçluyu- vicdansızı…
Uzak değil yakındır, bekleyin kıyameti,
Açlık, kıtlık, kuraklık, gönderir mi rahmeti? ! ...
Adaletin gereği ne ise o yapılır,
Aksi takdirde dinin, temelleri yıkılır…
NEREDEN NEREYE? ! ....
Anlattı bana bir gün bu olayı yaşıyan;
‘ Bu bakıştır sizleri, iktidara taşıyan! ...
Üç kasım öncesinde imajınız böyleyken,
Karizmanız çizildi, güven sarsıldı, neden? ..
Bir ilçenin Anap’lı başkanı olan şahıs,
Meyva satana sordu; Fiatlar niçin fahiş?
Beklenmeyen cevabı o genç verdi aniden;
‘Üçlü koalisyonun cezasıdır çekilen! ...’
Satılan o meyvanın para üstü iade,
Meyva beleşe geldi, parası da ziyade…
Söyledi müşterisi; ‘ parayı fazla verdin,
Madem böyle bankördün, ne pazarlık ederdin? ‘
Gence verdi meyvanın, hem paranın üstünü,
Asil davranış için genç söyledi fikrini;
‘Afiyetle yerdiniz, hem parayı- meyvayı,
Hak- hukuk tanımazdın, düşünmesen Mevlayı! ...
Bu parayı vermezdin, olmasan Ak Partili,
Az bulunur toplumda, hak- hukuka saygılı! ...’
Üç kasım seçimleri öncesindeki olay,
Ak Partiliye güven, Ak Partiye de onay! ...
Bu olayı yaşıyan, Ak Partili olmuştu,
İnandığı değeri, Ak Partide bulmuştu…
Şimdi ise soruyor hem kendine, hem bana;
‘ Tepelerde soygun var, yazık oldu tabana! ..’
İktidar partileri, kirlenerek giderken,
Ak Partide kirlilik başladı daha erken! ..
İktidar imkanıyla, dolduruldu testiler,
Yazık oldu seçmene, umudu yok ettiler! ...
Yaşanıyor yolsuzluk, tekerrür etti tarih,
Mahzun olma kardeşim, böyle imiş kem talih? ! ...
VE TAVSİYELER
Hükümetle- Çankaya, YÖK’ le artık var uyum,
Selim akılla adım; bitsin şu malüm zulüm! ...
Değiş Anayasayı, zayi olmadan zaman,
Tarih yazsın o zaman, seni Milli Kahraman! ...
Ne Bush ne de Obama, su dökemez eline,
Kulak verirsen şayet özüne- milletine! ...
Gör küresel krizi, al tedbirini erken,
Eyvah! para etmiyor, el sallayıp- giderken! ...
Emin mi, Şehremini, ince ele- sık doku,
Gelmiyor mu burnuna bunca ağır pis koku? ..
İktidarlar yıkmıştır, yerelde kirli yapı,
Bir dönem CHP’yi, bir dönem de Anap’ı! ...
SON SÖZ! ..
Ak Parti ile Refah, bir diğeri Fazilet,
Şerefimle taşıdım, tam üç dönem vekalet! ...
Ne kirli çamaşırım, ne defolu kumaşım,
Onurluyum her yerde, dimdik duruyor başım…
Hayat tecrübesiyle altmışa geldi yaşım,
Ben kimseyi satmadım, satmaz yol arkadaşım! ...
Her şey Allah’a malüm, her şey O’na havale,
Ben O’nun yolundayım, sapana; güle güle! ...
Kur’an kılavuzumdur, Nebi ise Rehberim,
O’ndan uzaklaştıran; ‘Hayat olsa teperim! ...’
MUSA UZUNKAYA (19 / 11 / 2008)
BİR HAYAT HİKAYESİ
Yıl; dokuz yüz elli bir, sekiz ağustos günü,
Manzumemin gayesi, hatırlatmaktır dünü…
O gün adı Eğribel, şimdi ise Özören,
Köyüme âşık olur, onu bir defa gören…
Annem- babam Rize’den, göçmüş- gelmiş Samsun’a,
Rasül’e aşıktılar, salat ve selam O’na! ...
İkisi de musalli, her ikisi de hacı,
İnmedi başlarından imanın nurlu tacı…
Sekiz evlat atası; dördü kız- dördü erkek,
Otuz üç tane torun, sadakatlı – tek yürek! ...
İlk okul Özören’de böyle başlar tahsilim,
Tokat İmam –Hatip’ten, aldım feyiz ve ilim…
İmam –Hatipler bizim ruh dünyamız, aynamız,
O mekteplerde tuttu irfanımız, mayamız! ...
Geldi- geçti Tokat’ta, ömrümün altı yılı,
Anlatılmaz- yaşanır, yok ki, kalbimin dili! ..
ÜNİVERSİTE HAYATIM
Akademik eğitim, ata yurdu Erzurum,
Ulüm-u İslamiyye, ben ne şanslı bir kulum! ...
Heyecanlarla geçti, beş yılı geçliğimin,
Oturduğu dönemdir, siyasi kimliğimin…
Kamplaşmalar çılgınca, çatışmalar sağ ve sol,
Gençlik bunaltılmıştı; nerededir gerçek yol? ! ...
MTTB—MSP, bizim karargahımız,
O dönem akan kanda, yoktur bir günahımız …
Bu nur yüzlü geçliğe üç yıl yaptım başkanlık,
Nefsi cihadı saydık, en büyük kahramanlık ! ...
Hak- hakikat uğruna, dik ve onurlu durduk,
Teröre bulaşmadık; ne vurduk, ne vurulduk …
Ne Bolşevik söylemi, ne ırkçı safsatası,
Kalp ve beyin dururken, ne imiş kafatası? ! ...
Ahlak ve maneviyat; islama teşne gençlik,
Biz bu dava uğruna, yardan ve serden geçtik! ...
Rabbim sana hamdolsun, Kur’an’ını sevdirdin,
Habibinin yolunda, nimetlere erdirdin..
Antalya’da imamlık, İmam- Hatip sonrası,
Kuruldu önümüze, mesleğin ilk sofrası…
MÜFTÜLÜK VE EVLİLİK
Dokuz yüz yetmiş altı, bir ağustos izdivaç,
Dinin yarısı tamam, gerisi kulluk- mi’rac! ..
Müftü muavinliğim yetmiş altıda başlar,
Senelerle beraber akıp- gidiyor yaşlar…
Yetmiş yedi yılının, on üç temmuz akşamı,
Muhammed Fatih doğdu, aydınlattı dünyamı…
Samsun’daki görevim, bir yıldan fazla sürdü,
Askerlik için çağrı, bekle bu güzel yurdu! …
A S K E R L İ K
Tuzla’da dört ay sürdü, yedek subay eğitim,
Arkasından kuralar, kıtalara dağıtım..
Anne ben gidiyorum, kuramı çektim Van’a,
Oğlunuz kurban olsun, canım- güzel vatana! ...
Dört aylık oğlum Fatih, eşim size emanet,
Görüşürüz inşallah, dönersem sağ- selamet! ...
Van- Özalp dağlarında, nöbet tuttum on dört ay,
Hudutta askerliği zannetme öyle kolay! ...
Gündüzleri iz kontrol, geceleri devriye,
‘Nöbet tutan gözleri, ateş yakmaz ne diye? ..’
Rasülün müjdesine umarım mazhar oldum,
Bereketli zamanı, ben askerlikte buldum..
Binlerce sahifeyi ve onlarca kitabı,
Tefsiriyle beraber, ben o yüce Hitabı,
Hadis; Camiu’s- Sağir, ve Tefsiru’l- Celaleyn,
Kütübu’t- Tasavvuftan, öğrendim kavl-i leyin! ...
Haziran yetmiş dokuz, vatan görevim tamam,
Sil gözünün yaşını kavuştum sana anam! ...
ESPİYEDE MÜFTÜLÜK
Espiye’de başlıyor, müftülük görevimiz,
Bu tarihte açıldı, müstakil ilk evimiz! ...
Ömer Faruk burada, haneye teşrif etti,
Yetmiş dokuz ekimi, bizlere saadetti…
Unutulmaz dostluklar, unutulmaz Espiye,
Maziye özlem duyar, insan gönlü ne diye? ! ..
Belki orada saklı, hayat dolu hazine,
Eş ve dosttan ayrılık dönüşüyor hüzüne…
Filim şeridi gibi, hayal hanem yadeder,
Sevdiğim güzel dostlar, acep şimdi nerdeler? ! ...
Nerede Hacı Durmuş, Delimollau Kemal,
Nerede Haşim Çelik, nerede Hacı Cemal? ! ...
Belediye başkanı, o Mümtaz Tepealan,
Darbelerin başkanı, dostum Soner Karaman! ..
Kelleci Çavuş dayı, eczacı Avni nerde?
Kimler bulmuş huzuru, kimler uğramış derde? ...
Hüseyin Kelleci’nin unutulmaz dostluğu,
Müdür Fahri Şirin’in, doldurulmaz boşluğu! ...
Babacan Mehmet Küçük, o nezaket timsali,
Muhtarlar arasında bulunmaz bir emsali! …
Kültürlü, nazik insan, hoca Mustafa Tülü,
Giresun’un damadı, İmam- Hatibin gülü! …
Mustafa Aktaş seni mümkün müdür unutmak,
Hayır- Hasenat bir de sensiz fındığa çıkmak! ? .
Ah o güzel günlerim, ah o güzel yıllarım! ...
Mustafa Demirel’e fatihalar yollarım! ...
Büyük hayır yarışı hepimizin emeli,
Espiye’de atmaktı, İmam-Hatip temeli! …
Dokuz yüz seksen yılı, on iki eylül günü,
Darbe ile kesildi, temel atmanın önü! ...
Mübarek Cuma günü temeli atamadık,
Bırak temel atmayı, evlerden çıkamadık! …
Aradan geçti zaman, atıldı o temeller,
Rabbe şükürler olsun, gerçekleşti emeller! ...
Fındık çuvalı sırtta, gece – gündüz koşturan,
Dernek başkanımızdı, rahmetlik Durmuş Duran! ...
Cafer benim yanımda, okudu İmam- Hatip,
Davasına inanmış, ihlaslı, güçlü hatip! ...
Bulunduğu her yerde, etti yüzümüzü ak,
Nurlandırsın yüzünü, dareynde Cenab-ı Hakk! ...
İLK HACCIM! ...
Seksen eylülün sonu, hac için ilk yolculuk,
Rabbe binlerce şükür, ne büyük şeydir kulluk! ...
Unutulmaz hac dostu, Osman ve Ayşe Yanık,
O ne mübarek kadın, yirmi saat uyanık! ...
Gece- gündüz Ka’be’de, Mescid-i Saadette,
Otele dönünce de, hocalara hizmette! ...
Giresun ve Rize’den bir kafile hacılar,
Başkanımız Hasan Zer ve değerli hocalar! ...
Tatlı hatıralarla, tam üç yıl sürdü hizmet,
Haziran seksen iki, Hollanda imiş kısmet! ...
HOLLANDA- VENLO
Dokuz yüz seksen iki, yirmi iki haziran,
Hollanda’ya hizmete geldik biz bu ramazan..
Start verildi bize Diyanet Ankara’dan,
Beş otobüs dolusu, yola çıktık karadan…
Tam üç buçuk yıl sürdü Venlo’daki görevim,
Pansiyonlarda kaldım, ilk yıl yok idi evim…
Bir yıl sonra yanıma geldi eşim- çocuklar,
Hollanda gurbet yurdu, durulamazdı bekar! ...
Hocalar için gerek, demişler zamanında;
‘Yemeği midesinde, çocukları yanında! ...’
Diyanetten görevli, ilk ben geldim Venlo’ya,
Gece- gündüz koşturdum, hizmete doya doya! ..
Kah Roermond’da konferans, kah Tegelen’de hitap,
Okudum geceleri belki onlarca kitap…
Konuştum, yazdım, çizdim, toplumu ettim irşad,
İnsana hizmet etmek, kılıyor gönlümü şad! ....
Venlo’da sayısız dost, gurbetçi arkadaşı,
Karşılıklı saygıdır, gerçek dotluğun başı…
Venlo Tevhid Camii, önemli hizmetimiz,
Bu ölümsüz hayırda var imiş kısmetimiz…
Yıllarca istenilmiş; bir cami satın almak,
Bu ezansız diyarda, camiye sebeb olmak…
Başta merhum Seyfullah, Hollandalı Müslüman,
Cami için yardımı, esirgemedi bir an! ...
Tek tek gezdim durmadan, iki yüz kırk haneyi,
İzale etmek için, her türlü bahaneyi…
Alındı taahhütler, arkasından paralar,
Maddi- manevi yardım eksilmeyen düalar! ...
Yönetimin tamamı, dernek başkanı Fuat,
Yardımdan kaçınmadı, bu güzide cemaat! ...
Tevhid Camisi için, koştular kadın-erkek,
Tevhidde vahdet oldu, tüm cemaat tek yürek! ...
Düzenli vaaz dersim, Paningen’de her hafta,
Türk ve Faslı cemaat, dinliyor aynı safta…
Hatim indirdi benden, yüzlerce kız ve erkek,
Birisi Hollandalı, Müslüman oldu; Melek! ...
Kur’an, dini bilgiler ve kültürel eğitim,
Gurbette gençlerimiz hem öksüz, hem de yetim! ...
Her alanda geçliğe sahip çıkmalı devlet,
Aman zayi olmadan, geçlik denilen servet! ...
İçki, uyuşturucu, her neviden çirkin hal,
Geçliğin hataları, islama edildi mal! ...
SULTAN ABDÜLHAMİD VE
MUHTAR BEY! ..
Tedavi için izin, Sultan Abdülhamid’den,
İsteyince Muhtar Bey, izin vermedi neden?
‘ Babanız Şeyhu’l- İslam, Cemaleddin Cemali,
Yoktur sende islamın, şuuru ve kemali…
Gidip İngiltere’ye yaparsan ciddi yanlış,
Zannedilir bu hata, bizzat islamda varmış! ...
Getirteyim tabibi, İngiltere’ye gitme..
Ezansız diyarlarda kendini harab etme…
Şahsi hatalarınla islama verme zarar,
Çamlıca’daki köşküm hem sihhatine yarar! ...
Tapusuyla köşk senin, maaşa iki kat zam,
Gitme zarar görmesin, Din-i mübin- i İslam! ...’
KURTARILMALI GENÇLİK
Değerleri uğruna hassastı ecdadımız,
Tüm avrupada çıktı esrarcıya adımız! ...
Bu gençlerle işliyor trafiği esrarın,
Zehir tacirliğinden gurbetçimi kurtarın! ...
Hollandalılar bazen gelir bana sorarlar,
Belli ki sorularla güzel şeyler ararlar;
‘ Sizin ve kitapların islamsa anlattığı,
İslam değil burdaki Türklerin yaşadığı! …’
Benzer serzenişlere çok kere şahit oldum,
Yerin dibine girdim, inanın ki kahroldum! ...
Öyle acı tablolar, sayısız çirkin örnek,
Hiçbir din ve kitapta, yok benzerini görmek! ...
Üzülerek diyorum, bugün dünden de beter,
Devlet sahip çıkmazsa gurbetçim elden gider…
Seksen iki seksen beş, Venlo’daki görevim,
Bilal ile şenlendi, huzurla doldu evim! ...
Nasıl ödenir bilmem, kulluk borcumuz sana?
Rabbim binlerce şükür, üç oğul verdin bana! ...
Muhammed Fatih, Faruk ve arkasından Bilal,
Erkek evlattan sonra, dileriz senden Hilal! ...
HAVZADA MÜFTÜLÜK
Bin dokuz yüz seksen beş, kasımın ilk haftası,
Başlıyor Havza’daki, yeni hizmet safhası…
Tayinimin ilk günü, gittiğimde Havza’ya,
İnceledim-dolaştım, ilçeyi boydan-boya! ..
Sebze Pazar Camii, mezbelelik çevresi,
Yıkılırsa değişir, şehrin merkez çehresi! ...
Kaymakamlık ile park, cami ve belediye,
Parçalı- nahoş tablo, düzeltilmez, ne diye?
Havza’da başlattığım, projem oldu gerçek,
Kevser Camii için verilen bunca emek,
Zayi olmadı şükür, ilk hamle oldu bizden,
Yaratan razı olsun, başkan Murat İkiz’den! ...
Güzelleştirdi parkla- caminin çevresini,
Sade caminin değil, Havza’nın çehresini! ...
Siyasi hayatımda, Havza’nın var önemi,
Tahrik etti dostları, haksız sürgün dönemi! ...
Başkan Mahmut Kurtça’nın, talebindeki ısrar,
Siyasi yolculukta, verdirdi bana karar! ...
Onurlu- vakur bir dost, güvenilir bir insan,
Bütün geçmişlerine, merhamet etsin Rahman! ...
Hacı Veli Aydın’ın, unutulmaz himmeti,
Eksik etmesin Allah, üzerinden rahmeti! ...
Alaybey Mehmet Şahin zarif, nahif ve kibar,
Allah rahmet eylesin, hizmette emeği var! ...
Havza güzel bir ilçe, dinine bağlı halkı,
Hizmeti takdir eder, teslim ederler hakkı! ..
Beşten otuza çıktı Kur’an Kursu sayısı,
Dokuz yüz öğrencinin, genç kızlardı yarısı…
Yatılı Kur’an Kursu, hafız verdi yüzlerce,
Kelamullah okunur orada gündüz- gece! ...
‘ O’nu yapmak demekmiş, hayra delalet etmek,’
Dileriz Rabbimizden, zayi olmasın emek! ..
İstisnasız köylere verdik kadro ve imam,
Merkezde ve köylerde, dini hizmete devam! ...
Vesile kıldı Rabbim, çok güzel hizmetlere,
Secdeler kafi gelmez, bu sonsuz nimetlere! ...
Beklenen yolcu geldi, iki aralık doksan,
Evde her şey tamamdı, bir tek o idi noksan! ...
Tamamladı hanemi, bereketiyle gelen,
Olmaz mı benim gibi kız evladını seven? ! ...
Seksen beş ve doksan bir, Havza’da görevimiz,
Hilal ile nurlandı, oradaki evimiz …
Beş buçuk yıl yaşadım hizmetle dolu- dolu,
Tayin çıktı göründü, Akçakoca’nın yolu…
AKÇAKOCA’DA GÖREV
Doksan bir zemheride, Akçakoca’ya tayin,
Gerçekleştirdi bunu, bir siyasetçi hain! ...
Güya devlet bakanı, başbakan yardımcısı,
Nedir benden arzusu, nedir benden sancısı?
Otuz günlük sabiyle memur olur mu tayin?
Zulüm işleyenlere, nasıl denilmez hain? ..
Doksan bir seçimiyle tarih oldu Akkaya,
Doksan beşte yerine gelecek Uzunkaya..
Siyaseti sıfırlar; zulüm, haksızlık, gaflet,
Er- geç tecelli eder, o ilahi adalet! ...
Karadeniz sahili, şirin, çok güzel bir yer,
Kutsaldır benim için, bayrak dalgalanan yer…
Lojman ile müftülük villa, nazır denize,
Seher vakti yunuslar selam veriyor bize…
Abaza, gürcü, Çerkez, lazı, kürdü karışık,
Manavı, yerli türkü, birbiriyle barışık…
Karadeniz illeri temsil edilmiş tek tek,
Ayrısı- gayrısı yok, hepsi olmuş tek yürek! ...
Rabbim nasib eyledi, burda da güzel hizmet,
Merkez Cami inşası, meğer bizeymiş kısmet! ..
Projesine tepki, atılmış temelleri,
Niçin karşı çıkarlar, ne imiş emelleri..?
Belediye Başkanı, bürokrat ve kaymakam,
Kanaat önderleri, toplantı yaptık tamam…
Müftülükle el ele, derneği yönetenler,
Sessizce izlediler, önce eleştirenler…
Adeta seferberlik, ciddi hayır yarışı,
Akçakoca inandı, benimsedi bu işi…
Herkes bir şey veriyor; kereste, fındık, para,
Hayr için koşanları, Mevla düşürmez dara….
Geçemedi kimseler bu hayır yarışında,
Rahmetli Cemal Öztürk, listenin en başında…
Birbirimizi sevdik, Allah için her zaman,
Cennet ve cemalini, lütfeyle O’na Rahman! ...
Cami için köylerden, topluyor iken fındık,
Bir trafik kazası bu uğurda geçirdik…
Yedi dikiş burnumda, on üç dikiş başımda,
Burun buruna geldik, ölümle genç yaşımda…
Rabbe şükürler olsun, beyti içi verdim kan,
O’nun nurlu yolunda, kurbanlar olsun bu can! ...
Şirin Akçakoca’da, takriben dört yıl kaldık,
Unutulmaz yaratı biz o diyarda aldık…
Muhteşem bir mabedi orada inşa ettik,
Güzel Akçakoca’da annemizi kaybettik! ...
ANNEMİN ÖLÜMÜ
Dokuz yüz doksan dört, haziranın on üçü,
Akçakoca’dan başlar, annemin büyük göçü…
Yetmiş yaşında annem, göçtü kan kanseriyle,
Şifa- rahmet diledi, o mahzun gözleriyle…
Kırk beş yılın üstüne, evden ilk çıkan oldun,
Altı ayın içinde göçtün- sarardın, soldun! ...
Defnedildi köyümde, rahmet eylesin Allah! ..
Annemin ayak ucu benim olur İnşallah! ...
Cennetim- ayakların öiünce seyredeyim,
Gönlümce öpemedim, mezarında öpeyim…
Annem göçtü buradan on üç haziran günü,
Yetmiş yıllık bir ömrün, meğer buradaymış sonu? ...
AKÇAABAT’TA MÜFTÜLÜK
Doksan dört ekiminde Akçaabat’a tayin
Kendi arzumla oldu; bu bir sürgün sanmayın.
Güzel Akçaabat’ta iki yıl kalamadım,
Hizmetten yeterince şevkimi alamadım! …
Bir nefes kadar sürdü, Akçaabat’ta hizmet,
İlahi kadere bak; siyasetteymiş kısmet…
Hocamızdan emir var, istifa ve adaylık,
Müjdeliyor Rabbimiz, her zorluğa kolaylık! ...
Milletim bunalmıştı faizden, sömürüden,
Bir dostu tutmalıydı o nasırlı elinden! ...
SİYASİ HAYATIM
Doksan beşte başladı siyasette yolculuk,
Görevler değişse de devam edecek kulluk…
Her zemin ve zamanda, Rahman’ın emri kural,
Değiştiremez onu ne bir lider ne kral! ...
On yılı aşkın yaptım, bu inançla siyaset,
Gerçekleri konuştum, ne yalan ne hamaset…
İLK VEKİLLİK
Ay; yirmi dört aralık, yıl; dokuz yüz doksan beş,
Türkiye’nin ufkuna doğdu Refahlı güneş! ...
Geliyor adil düzen, lideri de Erbakan,
Sevinç ve mutluluktan, göz yaşı idi akan! ...
Doksan altı temmuzu hocam oldu başbakan,
Gönüllere taht kurdu iktidarın Erbakan! ...
Bir yıllık iktidarla, toplum erdi felaha,
İç ve dış düşmanları, yol vermedi Refaha…
Şayet olsaydı hocam, iki dönem başbakan,
Kalır mıydı dünyada ülkemize yan bakan! ? ...
Yirmi sekiz şubatta, post-modern oldu darbe,
Milletim yenik düştü, bu ekonomik harbe…
Fransız masonları, yağdırıyor emirler! ...
Tankları yürütüyor, ülkemde Çevik Bir’ler ! ...
‘ Bu nasıl adil düzen faiz yok, sömürü yok?
Olur mu böyle bir şey, paryaların karnı tok? ! ...
Vurgun, soygun ve talan, çarklar bize dönecek,
Milletin iktidarı, parlamadan sönecek! …
Sakallı ve cüppeli, başbakanlıkta iftar,
Değil başbakanlığı, ülkeyi ederiz dar! ...
Taksim yetmedi bir de Çankaya’ya da cami,
Arayın kendinize, bulur musunuz hami? ! ...
Kudüs için mitingler, hac da kara yolundan,
Haberiniz yok sizin, bu ülkenin solundan! ...
Türbanlıya özgürlük, serbest kurban derisi,
Vaz geçin bu sevdadan, iyi olmaz gerisi! .? ..’
Medya, CHP,Asker, işbirlikçi elele! ...
Bir irtica sendromu, arşa verdi velvele…
Müslim Gündüz, Kalkancı ve Fadime Şahin’ler,
Akıl ve iz’an almaz ve daha neler- neler! ...
Ortağımız firarda, yıktırıldı iktidar,
Milletin kendisine, ülkeyi ettiler dar! ...
Kapattırıldı Refah, yasaklandı Erbakan,
Bu nasıl bir hürriyet, sen koru bizi Rahman! ..
BABAMIN ÖLÜMÜ
Bu tarihlerde babam, yatıyor ağır hasta,
Ak ciğer kanseriyle, ölümüne savaşta! .
Hüzünlüydüm yanında, babam uyardı beni;
‘ Seneler öncesinden ikaz etmiştim seni,
Alma benim ruhumu, O başbakan olmadan,
Kabul etti düamı, yeri- göğü yaratan! ...
Şeyhim ziyaretimde, müritlerinden hatim,
Erbakan da başbakan, buydu benim muradım! ...
Allahıma hamdolsun, kabul oldu dileğim,
Gel al emanetini Azrailim, meleğim! ...’
Son sözlerinde tevbe, hem virdiydi mü’minin,
‘Ve iza cae, en eküne, mine’l- müslimin…’
Ak ciğer kanseriyle, seksen ikiyken yaşı,
Annem gönderdik sana, babam yol arkadaşı! ...
On bir mart doksan yedi, babam göçtü dünyadan,
Ne olur uyandırın, kabus dolu rüyamdan! ...
Henüz üç yıl dolmadan, annem babamı aldın,
Annesiz ve babasız, bizi kedere saldın! ...
Şefaatçınız Nebi, Allah’tan size rahmet,
Rabbim bizlere etsin, son nefeste merhamet! ...
FAZİLET’TE SİYASET
Bitecek miydi hizmet, kapatılınca Refah,
Milletle savaşanlar, ebedi olmaz iflah! ...
Yeni lider Alptekin, partimiz de Fazilet,
Partiler kapansa da, devam edecek hizmet! ...
Dokuz yüz doksan dokuz, Nisan’ın on sekizi,
Post-modern darbeciler, durduramadı bizi! ...
Seçime gidiyorken, parti lideri; Kutan,
Hocama sadık bir dost, mütevazı komutan! ...
CHP bu seçimde, gördü kırmızı kartı,
Tüm engellere rağmen, olduk üçüncü parti…
İmam- Hatiple savaş, rafa kalktı akıllar,
Çarptı Mesut Yılmaz’ı kapattığı okullar! ...
Bürokratı jakoben, hukuk siyasallaşmış,
Adalet terazisi, ta temelinden sarsmış! ...
Kapatıldı Fazilet devamdan ve odaktan,
Bu ne büyük bir zulüm, korkmuyorlar ki Hak’tan! ...
Arkamızdaki halkdan başka yoktu gücümüz,
O’na hizmetten başka neydi bizim suçumuz? ! ....
Zulmün şurekasını elbet görüyor Allah! ..
Karşılığı dareynde verilecek inşallah! ...
AK PARTİNİN DOĞUŞU
Haramiler durmadan yolumuzu kesiyor,
Ayrılık rüzgarları, yavaş yavaş esiyor…
Kadrolar yenilensin, değiştirilsin yöntem,
Her yıl yaşatmayalım, Aziz Millete matem! ...
Bir içtihat farkıydı yenilikle- gelenek,
Kesilmesin yolumuz, zayi olmasın emek! …
Bu siyasi yolculuk, Milli Nizam’la başlar,
Selamet, Refah derken, başta ağardı saçlar! ...
Gençler Ak Parti derken, ak saçlılar Saadet,
Dileriz ihtilaftan, doğsun büyük bir rahmet! ...
Yeni bir filiz verdi, Milli Görüş çizgisi,
Var bunda da bir hikmet, kader- alın yazısı…
ÜÇ KASIM SEÇİMLERİ
Üç kasım seçimleri, milli, büyük terazi,
Bakalım bu seçimde, millet kimlerden razı? ! ...
Milliyetçi Hareket, Anap ile Doğru Yol,
Silindi Meclisimden, geleneksel sağ ve sol…
Son yıllarda ilk defa Mecliste iki parti,
Biri milletten kopmuş, nadastaki Halk Parti…
Ve Ak Parti milletin kendisiydi şüphesiz,
Öyle bir sonuç aldı, denebilir ki, eşsiz! ...
Seçime gidiyorken, liderimiz yasaklı,
Millet karar veriyor; kim haksız- kimler haklı? ! ...
Nasıl bir demokrasi, yasak şiir okumak,
Riyasetten men ile, hapislere sokulmak? ! ...
Revamıdır kullara, revamıdır Allah’a,
‘ Yollar açılsın artık, yolcular bulsun vaha! ...’
Böyle bir yol kesmeyi, göstermesin bir daha,
‘ Gdenler gitmese de, yollar gider Allah’a! ..’
Kendiyle savaşana, dersini verdi millet! ..
Kimler ne derse desin, benimdir hakimiyet! ...
Üç yüz altmış üç vekil ve milletin iktidar,
Jakobenlerin değil, sandıktan çıktı karar! ..
Şükür secdesi yapın, sevinin, coşun, gülün,
Devir milletin devri, Başbakanlığı Gül’ün! ...
Ardından ara seçim, geliyor, Recep Tayyip,
Tarih oldu böylece, bir demokratik ayıp! ...
Arkasından Başbakan oldu Tayyip Erdoğan,
Mutlu idi şüphesiz, iki bin üçte doğan! ..
İlk beş yılın içinde büyük hizmetler yaptık,
Ülkeyi baştan başa yollar ile donattık …
E- muhtıra geliyor, üniformalılardan,
Millet illellah etti, böyle zorbalıklardan! ...
CHP emir verdi; Çankaya düşmeyecek,
Reis- i Cumhurunu bu millet seçmeyecek! ...
‘Biz falanın gölgesi, biz filancanın ruhu,
Biz yönetiriz ancak, böyle mazlum güruhu! ...
Biz ne dersek o olur, Çankaya, Yüce Divan! ..
Sonunuz ne olacak, şöyle düşünün bir an! ? ...
Yirmi yedi mayısı, unutma hiçbir zaman,
Zinde güçler sizlere, verirler mi ki aman? ! ...’
AK PARTİDE TASFİYE
Yıl iki bin yedinin, yirmi iki temmuzu,
Yeniden gülecek mi demokrasinin yüzü?
Ak Partide tasfiye, Çankaya’da da kaos,
Emir var mahfillerden; Demokrasiye paydos! ...
Bütün bunlara rağmen, millet yine kararlı,
Çıkılıyor sandıktan mağdur rolünde karlı…
Seçimi belirledi, Çankaya savaşları,
Makamına ulaştı, mazlumların ahları! ...
Bir lider dostlarını, gerekçesiz çiziyor,
Bir lider hem rahını, acımadan eziyor! ...
Kimler listede kaldı, kimler niçin atıldı?
İlk defa bir seçimden önce seçim yapıldı! ..
Kestin, doğradın attın bacağını- kolunu,
O vekillerin açtı parlamento yolunu! ...
O vekiller olmasa, iktidar olamazdın,
O vekiller olmasa, başbakan kalamazdın! ...
Olmasaydı vekiller, kalkmazdı yasaklılık,
Yapılan icraatta, aranmaz mı haklılık? ! ...
‘ Ne yaptın yaranına? ’ diye soran bir dostu;
‘Şükret kendi haline, deldirtmemişsin postu! ...
Ne istiyorsun daha, kendin listede kaldın,
Bunca kafa uçmuşken, sen kelleni kurtardın! ...’
Vekilini görürsen ya kelle veya parmak,
Zül sayılmaz mı orda, horlanmış gibi durmak? ! ..
Azamet, güç ve kudret, her şey O’nun elinde,
Aramasın kulları, kerameti kendinde! ...
ABDULLAH İBNİ ÜBEYY! ..
Bir gazve dönüşünde fasık çıkardı nifak,
‘ Aziz olan Yesrib’te, zelil olan çıkacak! ..’
Serveti ve şöhreti, zannediyordu delil,
Münafıkları aziz, mü’minleri de zelil! ...
Oysa ki; Aziz olan Allah ve Rasulüydu,
Bir de O’na tam bağlı, gerçek mü’min kuluydu! ...
Abdullah İbni Übeyy, halis bir münafıkken,
Allah Rasulü ona ‘kelle ‘ demedi, neden?
‘Dedirtmem harcatıyor, Muhammed dostlarını,
Fitne olmasın diye, deldirtmem postlarını! ...’
NEDEN TASFİYE ? ! ..
Hemen iki yüz vekil, bir çırpıda tasfiye,
Hala cevapsız soru; ‘Bu tasfiye ne diye? ! ...’
Hani beraber koştuk, hep beraber ıslandık,
Şimdi ne oldu bize, hangi güce yaslandık? ! ...
Ahde vefa ne oldu, dostlar nerede kaldı,
Kimi uzaklaştırdın, kimler yanında kaldı? ...
Hak ve hakikat için uyarıcılar nerde?
Onlarla aranıza kimler oluyor perde? ..
Hani üç (Y) harfimiz, hani dikti başımız
Hırsız olsa kızımız veyahut kardaşımız! ...
Hesap sorulacaktı, çalandan- çaldırandan,
Yolsuzluklar diz boyu, haberin yok mu bundan? ..
Olmıycaktı bagajda, hani kirli çamaşır,
Öyle yolsuzluklar ki, akıl ve göz kamaşır! ...
Sırtındaki kumaşı, olmıycaktı defolu,
Oysa şimdi mideler, zehir ve haram dolu! ...
Konmayacaktı leşe, atmacalar, Doğan’lar,
Hesap vereceklerdi, bu ülkeyi soyanlar! ...
BENİ MAHZUMLU KADIN
Ben-i Mahzum’dan bir gün, asil- soylu bir kadın,
Suçlusuydu günahın, mahkümuydu sirkatin…
Dediler; ’ Kim arzeder, bunu Rasulüllah’a?
Affedilsin bu sefer, suç işlemez bir daha! ...
Bu asil ailenin, onuru kırılmasın,
Ben-i Mahzum üzülüp, islama darılmasın…’
Zeyd’in oğlu Üsame, durumu takdim etti..
Efendimiz minbere, büyük hiddetle çıktı;
‘ Sizler şahid olunuz, kasem olsun Allah’a!
Şayet kızım Fatıma girseydi bu günaha;
Uygulardım cezayı, hiç tereddüd etmeden,
Tenfizu’l- ukubatta, re’fet olmasın; neden?
Geçmişte böyle oldu kavimlerin helakı,
Tahrif ettiler dini, yok ettiler ahlakı! ...
Ceza yoktu onlara, suç işlerse asiller,
Seçkinlerin suçunu, yüklenirdi fakirler! ..’
NEDİR MANZARA ? ...
Makbul O’nun yolsuzu, masum onun hırsızı,
Barındırır yanında suçluyu- vicdansızı…
Uzak değil yakındır, bekleyin kıyameti,
Açlık, kıtlık, kuraklık, gönderir mi rahmeti? ! ...
Adaletin gereği ne ise o yapılır,
Aksi takdirde dinin, temelleri yıkılır…
NEREDEN NEREYE? ! ....
Anlattı bana bir gün bu olayı yaşıyan;
‘ Bu bakıştır sizleri, iktidara taşıyan! ...
Üç kasım öncesinde imajınız böyleyken,
Karizmanız çizildi, güven sarsıldı, neden? ..
Bir ilçenin Anap’lı başkanı olan şahıs,
Meyva satana sordu; Fiatlar niçin fahiş?
Beklenmeyen cevabı o genç verdi aniden;
‘Üçlü koalisyonun cezasıdır çekilen! ...’
Satılan o meyvanın para üstü iade,
Meyva beleşe geldi, parası da ziyade…
Söyledi müşterisi; ‘ parayı fazla verdin,
Madem böyle bankördün, ne pazarlık ederdin? ‘
Gence verdi meyvanın, hem paranın üstünü,
Asil davranış için genç söyledi fikrini;
‘Afiyetle yerdiniz, hem parayı- meyvayı,
Hak- hukuk tanımazdın, düşünmesen Mevlayı! ...
Bu parayı vermezdin, olmasan Ak Partili,
Az bulunur toplumda, hak- hukuka saygılı! ...’
Üç kasım seçimleri öncesindeki olay,
Ak Partiliye güven, Ak Partiye de onay! ...
Bu olayı yaşıyan, Ak Partili olmuştu,
İnandığı değeri, Ak Partide bulmuştu…
Şimdi ise soruyor hem kendine, hem bana;
‘ Tepelerde soygun var, yazık oldu tabana! ..’
İktidar partileri, kirlenerek giderken,
Ak Partide kirlilik başladı daha erken! ..
İktidar imkanıyla, dolduruldu testiler,
Yazık oldu seçmene, umudu yok ettiler! ...
Yaşanıyor yolsuzluk, tekerrür etti tarih,
Mahzun olma kardeşim, böyle imiş kem talih? ! ...
VE TAVSİYELER
Hükümetle- Çankaya, YÖK’ le artık var uyum,
Selim akılla adım; bitsin şu malüm zulüm! ...
Değiş Anayasayı, zayi olmadan zaman,
Tarih yazsın o zaman, seni Milli Kahraman! ...
Ne Bush ne de Obama, su dökemez eline,
Kulak verirsen şayet özüne- milletine! ...
Gör küresel krizi, al tedbirini erken,
Eyvah! para etmiyor, el sallayıp- giderken! ...
Emin mi, Şehremini, ince ele- sık doku,
Gelmiyor mu burnuna bunca ağır pis koku? ..
İktidarlar yıkmıştır, yerelde kirli yapı,
Bir dönem CHP’yi, bir dönem de Anap’ı! ...
SON SÖZ! ..
Ak Parti ile Refah, bir diğeri Fazilet,
Şerefimle taşıdım, tam üç dönem vekalet! ...
Ne kirli çamaşırım, ne defolu kumaşım,
Onurluyum her yerde, dimdik duruyor başım…
Hayat tecrübesiyle altmışa geldi yaşım,
Ben kimseyi satmadım, satmaz yol arkadaşım! ...
Her şey Allah’a malüm, her şey O’na havale,
Ben O’nun yolundayım, sapana; güle güle! ...
Kur’an kılavuzumdur, Nebi ise Rehberim,
O’ndan uzaklaştıran; ‘Hayat olsa teperim! ...’
MUSA UZUNKAYA (19 / 11 / 2008)
Musa UzunkayaKayıt Tarihi : 25.6.2009 09:36:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Musa Uzunkaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/06/25/bir-hayat-hikayesi-9.jpg)
Alemler yıkılırdı, eğer aramızda iyiler olmasa.
Bir nefes aldık ama, geri vereceğimiz garanti olsa,
Allah yolunu açık etsin, Sayın Uzunkaya Musa.
TÜM YORUMLAR (1)