Bir hasret, bin nefret … (DENEME)

Zeliha Bekoğlu
169

ŞİİR


38

TAKİPÇİ

Bir hasret, bin nefret … (DENEME)

Yüzyılların ağırlığını omzunda taşıyan bir ulu ağaç … Sevgimizin yeşerdiği, filizlendiği işte o ağaç … Bizi hem seven, hem nefret eden, şiirinde ki, şiirimde ki, hüzünlü şarkılarımızda ki işte o ağaç … Seni ve beni birbirimize bağlayan ve yine bizi hiç acımadan ayıran.. Sevginin büyüsü, insanlığın gizi ve o kutsal ağacın izi … Seninle ben, aynı yolda yürüyecek ve gün gelecek bir yerlerde yeniden birleşeceğiz. Ama ne yazık ki o güne kadar, kendi isteğimizle çok acılar çekeceğiz. Henüz zamanı gelmedi….

İşte yine aynı yerdeyim, aynı masada oturuyorum… Karşımda boş bir iskemle ve boş bir bardak ama soğuk değil, aksine olabildiğine sıcak… Sanki yanımdaymışsın, sanki henüz yeni gitmişsin gibi … Ayların o acı, keskin soğukluğundan uzak.. Bardak sıcak … Bakarken insanlara, gülüyorum kendime, bu betbah, bu rezil ve zavallı halime … Bir sen, bir ben, bir de etrafımızda olanlarla.. Yo yo, ne sen, ne de ben … Yalnızca etrafımızda olanlar … Hep başkaları … Yılların birikmiş ezikliği ve akan yaşlarla dünyaya bıraktığım nefretin izleri … Günahtı bu, yasaktı, dünya dursa da olamazdı ama oldu işte … Bu gün, şu anda ve aynı yerde, acıyla …

İşte yine burada … Seninle ama sensiz … Acıyla ama mutlu … Karşımda sen, ellerimde ellerin ve kulaklarımda çınlayan o sesin.. Bir martı, bir ağaç ve gelecek günlerden rüzgarlarla gelen bir haber… Yanılmıştım ve kabullenmek zorundaydım … Yalnızdım ama yalnızca öyle olmasını istediğim için … Bilmem gerekirdi.. Ama yapamadım ve her şeye yazık, hem de çok yazık ettim … Bilinmezdi belki de çünkü yalandı … Ama biz vardık, yaşananlar yalan olamazdı …

Bir adam var karşımda.. Gülen, konuşan, neşe dolu bir adam … Nefretini, acısını, isyanını, çocuksu bir tavırla gizlemeye çalışan bir adam. Bir çocuk daha o.. Belki 40 yaşında ama daha bir çocuk o… Her şeyi isteyen, hayal ve umut eden ve acılara dayanamayan bir adam.. Ve o adam haykırıyor … Koşuyor ve kendini buz gibi, bıçak gibi soğuk sulara bırakmak istiyor. Ama olmuyor, ona engel olunuyor. Yaşam karşısında, yaşam ellerinde artık ama sadece bir demet …

Bir demet yaşam … Bir yağmur damlası düşüyor dudaklarıma ve o hıçkırık amansızca özgürlüğüne kavuşuyor. Ağlıyorum …. Adamı unuttum … İçimde fırtınalar kopuyor. Adama bakıyorum, olmuyor, bir türlü gözlerinin ta içinden geçip, kalbine süzülemiyorum, izin vermiyor, olmuyor …

Öylesine acı, öylesine derin ve öylesine komik ki anlatamam … İki yıldır görmediğim bir insan ve yılların hasretiyle yandığım bir diğer insan.. Ve adam … Rüzgarı dinliyorum. Bana insan sesleri getiriyor. Hüzünlü şarkılar ve acılar … Rüzgarı dinliyorum. Rüzgarı istiyorum, ne olur içimde ki fırtınaya eşlik et diye yalvarıyorum …

Bir resim çizmek istiyorum ama sözlerimle … Seni çizmek, seni anlatmak istiyorum tüm evrene.. Ama olmuyor, gücüm yetmiyor, yapamıyorum … Ne seni, ne de sana olan sevgimi anlatamıyorum … Çünkü; Sen anlatılamazsın, sen yaşanmalısın ve görülmelisin, sen her şeye değersin … Ve sen anlatılmakla bitmezsin … Gerçek çok uzakta değil, yakala onu ve tut sıkıca … Ve sen sakın ola benim yaptığımı yapma … Ve ne olur KIYMA, kıyma ona … Dinle beni ve ne olur anlamaya çalış … UNUTMA BİRTANEM, bunu sakın UNUTMA! ...

Dün gece rüyamda gördüm seni yine.. O olgun halin ve en sakin tavrınla. Ellerini uzatıp tuttun ellerimi, dost bir öpüş kondurdun yanağıma, dostça sarıldın bana sıkıca … Kendimi zorlasam da yapamadım ve sen yine benimle, yalnızca rüyalarımı paylaşacaksın, sonsuza dek benimle yaşayacaksın …

Acı bir gülümseyiş, acı bir haykırış ve tutamadığım derin bir hıçkırık … Yüreğimde gizlenen bir giz, içimde yanan bir ateş gibi … Arzuyla yanan dudaklarımdan dökülen bir söz ve seni sevmenin bedeli olan bu acı … İçimde yanan ve yıllarca içimde kalan … Şu gözlerimde ki acılar ve hüzünlü şarkılarımda ki hasretler kadar derin …

Hep gül demiştin bana. Sakın ola ağlama ve bir şiir, bir şarkı armağan etmiştin bana. Gülmem için, ağlamamam için … Ama şimdi ben, sensiz o şiirle, o şarkıyla ağlıyorum. Dökülen her damlada seni arıyor, seni istiyorum. Geçen günlere acı bir tebessümle bakarken, karanlığa haykırıyorum. Ve seni seni, ne kadar çok sevdiğimi söylüyorum…

Bu acı haykırışımı kimse duymuyor, hatta ben bile, duymak istemedikçe …. Bırakmak istemiyorum anıların peşini, bırakmak istemiyorum zavallı sevgimi … Titreyen dudaklarımdan dökülen bir söz; Seni seviyorum, seviyorum.. Allah Kahretsin ki her şeye, geçen tüm zamana rağmen seviyorum, çok seviyorum seni …

Bir hasret, bin nefret … Ve sevgiyle tutulan bir el … İşte bu tek sebep …

Zeliha Bekoğlu
Kayıt Tarihi : 16.3.2009 12:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mehmet Çetin
    Mehmet Çetin

    ... Noktalar hariç keyfle okudum.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Zeliha Bekoğlu