Bir Güzelin Anısı

Muhammed Şehid Kiraz
84

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Bir Güzelin Anısı

Yarı yolda adam bırakmazsın sen
Çünkü bu güzelliğe gitmek yakışmaz.
Bırak zaman gitsin, mekân gitsin
Ay ve Güneş gitsin ama sen kal
Çünkü sen kalırsan,
Yitenler bu gönlü acıtmaz.

Bir hatıra canlanıyor zihnimde
En yaratıcı hayalleri kıskandırır tonda
Tüm renkleri kaybedip, o tonu arıyorum
Gözlerimi kapatıyor ve efsunla bakıyorum.
İşte! Ya göz kapaklarım canlandı
Ya da şuan Cennete düşüyorum..
Hayır, hayır! Yalnızca Tekirdağ’dayım,
Yürüyorum.
Seher yeli esiyor ve buram buram aşk kokuyor topraktan
ben ise kuzeye bakıyorum.
Burada her şey sarı;
Başaklar sarı, sağımda süzülen koca yıldız sarı,
Ve ayçiçekleri..

Zaten ne tarafa dönsem ayçiçekleri..
Sanki tüm evreni kuşatmışlar gibi
Zaferin rengi olan bu sarılıktan ilham alıyorum.
Bir soru beliriyor zihnimde ve soruyorum.
Ey Güneş! Söylesene bunlar yalancı âşıklar mı?
Yalnız menfaat peşinde koşan tüccarlar mı?
Sana doğru dönmeleri vicdandaki sancıdan mı?.
Ey Güneş! Anlıyorum Mecnun ararsın, tacir sevmezsin
Ama sana varlığından ihsan etmek yakışır
Onlar seni hak etmese de kendinden vermek yakışır
Sana dönen bunca yüz varken vuslata gelmek yakışır
Bunca pervaneyi geceye terk etmek olmaz
Aslında sana, sen olmak yaraşır..

Ve yolculuğum nihayetine erişti
Yerimde dondum kaldım.
Ayaklarım bir denizci tarafından düğümlendi sanki
Yine de zoraki bir bekleyiş değildi bu
Kalpten beyne iletilen, uyulası bir emirdi.
Evet, öylece durdum.
Bir ömürde görülebilecek, en parlak Kuzey’e bakıyordum.
Orada!..
Gerçek olamayacak kadar hayal,
Hülya olamayacak kadar aydınlık..
Gördüğüm, Mecnun’un seraplarından değil biliyorum,
İşvesi nur olan, bir güzel görüyorum.

Her ne kadar uzakta olsa da
Aramızdaki mesafeler kayboluyor gibi
O kadar beyaz ki teni,
Öyle bir parıldıyor ki
Kayboluyor çevredeki tüm sarı renkler
Sanki varlık âlemi o füsunlu tona dönüyor.
Geliyor şuası, pas tutan bedenime doğru
Onca mesafe eriyor, eriyor, eriyor..
Ve ben tutkuyla terliyorum
Yandığımı hissetsem de artık halesine değiyorum.

Şavkı öyle sarıyor ki bedenimi
Teni, tenime nüfuz ediyor, hissediyorum
Bana kalsaydı dokunmaya kıyamazdım oysaki.
Ellerim çamurlu, yüzüm gözüm pas..
Ama ihtiyar sahibi değilim bu temasta.
Yüzünden yayılan parlaklık, bana bu hissiyatı veren..
Hani Güneş, ışık yıllarıyla uzaktadır,
Ama göz kapaklarında hissedersin ya;
Sühuneti Güneş’i aşmış,
Onun sıcaklığını gözlerimin bile derininde
Ta kalbimde tadıyorum.

Gözleri, çevreyi kuşatan sarıya anlam katmakta
Aynı mukavemetin sancağı gibi
Sapsarı zemin üzerine işlenmiş,
Zaferler vadeden yemyeşil bir çift zümrüt..
Ve o gözleri bende çalmaya çalışan
Silahlarını kuşanmış, siyah takımlı korumaları
Yani sürme çekilmiş, narin göz kapakları;
Gölge gibi vazgeçilmez günde
Ve yine gölge gibi umulmaz gecede
Dolunayı anımsatan bir karartı, tan yerinde..

Tenimde bir sancı var
Ruhum bedenimi terk etmeye kalkmış gibi
Çünkü hilafet tamamen ilga edilmişti
Oy birliğiyle, yeni sahibini seçmişti tüm benliğim
Demokrasi, devrim ve velayetin ortak zaferiydi bedenim
Şehrin kapıları sonuna kadar açılmış,
Direniş olmaksızın, fetih kabullenilmişti.
O bu zaferinden habersiz karşımda dursa da
Kalbimdeki taç töreniyle, bu mülkün Banu’su seçilmişti.
Eski hükümran olan benliğim ise
Süleyman karşısında aciz kalan Sebe Melikesi gibi
Gördükleri karşısında secdeye kapanarak,
Tanrısına iman getirmişti..

Asırlar süren bu bekleyiş sona ererken
Gözlerim bir denizciyi arıyordu.
Gaddar bir korsan dahi olsa,
Düğümleri çözecek birini arzuluyordum.
Çünkü halesinin alevi benden ayrılıyordu,
Üşüyordum nefesimin soğukluğuyla..
Arkasını dönüp gül çehresini benden alsa da
Artık bu sureti zihnimde taşıyordum.
İlk adımını attı ve soğuk bir esintiyle kavruldum.
Ondan bende kalan, yalnız dans eden bukleleriydi artık.
Okyanus dalgası gibi sahilime vuran hırçın dalgaları,
Seline kapıldığım, o uzaklaştıkça boğulduğum saçları..

Fırsatlar, geçip giden bulutlar gibi
Ellerimden kayıp düşmekte..
Düşmanı olduğum rüzgârla
Bigâne sahillere gitmekte.
Ayağıma takılan prangalar
Geçit vermiyor eğnime
Çaresiz bakan gözlerimle
Bir güzelin arkasından ağlıyorum
İsmini bilmediğim Melike’min ardından
Sessiz hıçkırıklarımla çağlıyorum

Ve nur varlıkta ihya oluyor,
Kuzey ufkunda bir hale sönümleniyordu.
Gözlerimde fena olan güzelliği
Artık madde âleminde görüyordum.
Baktığım her cisimde ondan nişaneler var gibi
Âşıkta ise yalnızca Maşukunun ayak izleri..
Yeniden karanlığa gark oluyor gözlerim,
Ayçiçekleri, Güneşe mahkûm kalıyor.
Kuzeyin dağlarında bahar müjdelenirken,
Kalbimde sıla boyu yas ilan ediliyor..

İşte benim gün geçtikçe büyüyen hatıram
Gizemli bir güzelin içimde kaybolmayan anısı
Mehtap misali aydınlık bir tenin, zihnimde yansıması..
Giden her zaman kalandan bir parça alır ya,
Velayetsiz ve fersiz kalmış gönül hanem
Ve kaosa terk edilen, başsız bir millet
Müebbet yazılı mahkûm gibi ölümümü bekliyorum
Sonsuz aşkımın celladı olan, cananımı özlüyorum.

Bir kez baktın mı Cennete, Dünya zindan gelir
Ben de kapattım gözümü koca devrana
Gaflet dolu gözlerimle,
Zümrüt gözlü bir güzel izliyorum.
Lakin;
Görünmüyor mânâdaki seyrin vadesi
Bu meşkin tekriri kaderde belirmiyor
Ama yüreğimde bir tutam umutla,
Bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum!.
Bu ayrılığın vuslatı ne zaman, bilmesem de
Bende kalan hayaline birer çentik ekliyorum..

Muhammed Şehid Kiraz
Kayıt Tarihi : 11.7.2017 07:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


İçimde Büyüyen Sevda..

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Muhammed Şehid Kiraz