güneşi takip etmekle
geçiyor günlerim
yoksa nasıl katlanılır
bunca karanlığa?
*
gün doğumu
umudun ilk kapısı
açılır yavaşça
yenilenir yıpranmış ruhum...
*
kaynıyorsa ocakta çay
varsa bir parça peynir, üç beş zeytin
eksik değilse yanında sıcakcık bir simit
gözüme bürümediyse hırs perdesi
benden mutlusu var mı ola?
*
pişiyorsa bir kap yemek
sardıysa bütün evi kokusu
ev, ev gibi oluverdiyse
radyoda eski bir şarkı da çalıyorsa
'mutluluk 'bu demiyorsa dilim
biliyorum ki, dilimin lisanı kıt
*
bilmiyorsam yaz ikindilerinin
bir başına kalmış dinginliğini...
dinlemediysem rüzgarın mırıltısını...
duymadıysam bir yaprağın yere düşen sesini...
biliyorum ki, kulağımın duyması kıt.
*
gün solarken yavaş yavaş
katılmadıysam akşamın hüznüne
dudaklarıma düşmediyse bir ayrılık şarkısı
takılıp gitmediysem bir kuş kanadına
biliyorum ki, yüreğimin gözleri kapalı
*
bütün bunlara döndümse sırtımı
ya ben yaşamayı öğrenemedim!
ya da küçük mutluluklarımı
çalıp gitti karanlık
yaşama sevincim,oluverdi
'vicdan yarası...'
suçsuzdu aslında dilim
suçsuzdu, tekmil bütün azalarım...
____________(14.92016 güncesi)
Hümeyra GünKayıt Tarihi : 29.9.2016 14:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Son yıllarda o kadar acı yaşadık ki, küçük şeylerle mutlu olmaktan bile utanır olduk. "Üzüldük "derken bile, acıları bire bir yaşayanların karşısında hep başımızı önümüze eğer olduk. Çünkü onların acıları karşısında bizlerin hissettiği devede kulak idi... Bireysel mutluluklar "vicdan yarasına" dönüştü... Radoyoda çalan bir şarkıyla coşmaktan kendimizi suçlu hisseder olduk.. İşte öylesi bir duyguydu,yüreğimden geçip giden..Yoktu eski tadı hiç bir şeyin...
Ne de güzel... öğretmenimin... gönlünden diline... dilinden dizelere dökülenler...
Ta oralardan bize de ulaştı... böylece...
Ne gün güne düşsün... ne de günün güneşe küssün...
Dilerim... zaman hep böyle...
Şekeri yerinde... bir bardak... sıcacık çayına eşlik edebilecek...
Tatları ve manzaraları eksik etmesin... hep o tadı bıraksın...
gözüne... gönlüne...
Sevgili Naime canıma da... kucak dolusu sevgilerimle... teşekkürler...
Nicelerine...
Sevgilerimle...
Mesela ben bu sayfaya geldiğimde alttaki ikinci yazınız yoktu, bir önceki yazınıza istinaden cevap yazdım. Sonra bu yazınız çıktı. Şimdi, ilk cevabıma ekleme yapmak istesem , mümkün değil..Bu gibi zorlukları yaşıyoruz. Bunların düzeltilmesi de bir dilek olarak yazılsın buraya ..Belli mi olur kulak verirler belki .
Her yeni gün güneşli olsun. Temennimiz bu.Yok mevsimlere karışmak değil de gayemiz, yazıyla kışıyla nasıl güzel bir döngüsü var doğanın.
Lakin güneşli günlerde de buz tutuyor sıkça yüreğimiz. Birbirinin zıdıyla güzel herşey , dediğiniz gibi. Farkındalık açısından da gerekli. Ama, yeterli olsun her şey.Biri diğerini bastırıp yok etmesin diyelim.
Herşey için teşekkür ediyorum. Emeğinize ,gönlünüze sağlık.
Saygımla
Keşke aynı yazı üzerinde düzeltme şansı verse Antoloji… Maalesef böyle bir şansımız yok. Onun için ya silip yenisini ekleyeceğiz veya düzeltip eskisini kaldırmadan yenisini tekrar eklemek zorunda kalacağız.
Yetkililerden rica etmemize rağmen bu eksikliği bir türlü gidermediler, gideremediler.
Sağlık olsun diyorum, yazım yanlışları olan yorumumu kaldırıp yanlışlarını düzelttiğim yorumumu tekrar ekliyorum.
“BAŞKALARININ YANLIŞLARINI GÖREN, KENDİ YANLIŞLARINI DA GÖRMELİ.”
*
HER YENİ GÜN GÜNEŞLİ OLSUN
Gecenin huzuru için, gündüzün aydınlığı gerekir.
Gerçekten de öyle değil midir?
Günümüz gün gibi aydınlık, rahat, parlak, sıcak geçmişse gecemiz de bir o kadar rahat ve huzurlu geçer.
Aslında geceden günü, günden geceyi ayırmayı düşünemeyiz. Kötü bir günün gecesinin iyi olmayacağı gibi, kötü bir gecenin günü de iyi olmayacaktır.
Bu düşüncem her ne kadar şiirin özüne pek uygun görünmüyor gibi olsa da, dünyadaki her şeyin zıtlarıyla var olduğu esasını düşünürsek…
Tabiî ki biliyoruz, şiirdeki mananın ve açılan kapının ne olduğunu…
Çay ve simit...
Birkaç zeytin, biraz peynir…
Sıcak çorbanın açlığı bastırmaya meyyal kokusu…
Ben de yanına yumrukla ezilmiş bir kuru soğan ilave edeyim. Ağzımız kokacakmış, varsın koksun. Bize yakın olan zaten bizi bilir, der afiyetle yer, içeriz.
Bundan iyi mutluluk olur mu?
Hele hele bir de sırtımızı gün ışığı okşuyorsa…
Rüzgârın koynuna bırakıp tatlı duyguları, akşamın hüznüne hazırlamak da varmış acziyetin imkânsızlığını.
Uykunun kanatsız kuşlarıyla havalanmak da varmış, gecenin karanlığına rağmen.
Ne diyelim, gerçeğin özlemini karanlık gecenin kanatsız kuşlarıyla hafifletmeli.
Niye suç arayalım?
Geçen zaman neden suçlu olsun?
İrade bizim, yürek bizim, dil bizim.
Gece bizim, gün bizim.
İnsan ne olmak istiyorsa, yeter ki istesin, o olur.
Güzel şiir.
Bazı dizlerde söyleyiş farklılığı mı, yazım hatası mı olduğuna karar veremediğim durumlar var.
Bilmem ne desem…
Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz olsun, çok çok değerli Hümeyra Hanım öğretmenim.
Daim olun.
Hikmet Çiftçi
12 Kasım 2016
Hayat beklentileri küçültebilmek çabasıdır.
'Göz mideden büyüktür derim hep. Çünkü mideye inmesi gereken önce göz hakim olur. Diğer tüm ele geçirme çabalarını harekete geçirir.
Göz kapatılması gereken yerde kapatabilmek, kulak tıkanması gerektiği yerde tıkayabilmek, mevcut imkanlarla yetinmek ve mutlu olabilmek insan olmanın zirvesidir.
Geleceğin ve gelecek kuşakların hakkını bugünden yeme hakkı hiç bir kimsede yoktur.
Bu düşünce ne yazık ki sadece bu fikri savunan insanların dimağında heykel gibi yaşamaktadır.
Kendini dünyanın sahibi sanan, her istediğini alma hakkı gören, başkalarının hakkını yemekten ve çalmaktan bıkmayan gözü doymayanlara çare bulamıyoruz.
Ufkumu açtı şiiriniz. Kutlar başarılı çalışmalarınızı okumaktan büyük mutluluk duyuyorum.
TÜM YORUMLAR (17)