Sen gittin.
Adını ağzımda tutan son nefesimi
karanlığa bıraktım.
O günden beri dilimin ucunda
paslı bir sessizlik var.
Söylemek istiyorum seni,
ama her hece boğazımda taş kesiliyor.
Gözlerin.
bana bakarken bile uzak,
benim adımı taşırken bile kırık.
Biliyorum,
seninle aynı gökyüzüne bakıyoruz hâlâ,
ama sen yıldızların altında gülüyorsun,
ben ise
karanlığın dibinde boğuluyorum.
Beni hatırladığın anlar,
kalbimin hâlâ çarpmasının tek sebebi.
Ama biliyorum,
hafızanda ben
tozlu bir rafın kenarında unutulmuş
bir kitap sayfasıyım.
Silinmiş cümlelerim var orada,
ve sen okumayalı çok oldu.
Geceler bana ağır geliyor,
çünkü senin olmadığın her dakika
bir mezar kazıyor içimde.
Artık dua edemiyorum,
çünkü Tanrı’ya yalvarmak bile
senin yerine geçmiyor.
Ve anladım,
bazı dualar
göğe değil, kalbin en derin karanlığına çarpar.
Ellerim.
tutmadıkları ellerinin şeklini unutmasın diye
geceleri avuçlarımı yumuyorum.
Uyandığım her sabah
parmak aralarımda senin yerine
yalnızca boşluk buluyorum.
Ve o boşluk,
işte en çok orası kanatıyor beni.
Sen yoksun.
ama adın hâlâ kan gibi dolaşıyor damarlarımda.
Adını silebilsem belki nefes almak kolay olurdu.
Ama adını silmek
beni de silmek demek.
Biliyorum.
bir gün bu kalp seni taşımaktan yorulacak.
Ama o gün gelene kadar
küllerimin altında bile seni sevmeye
devam edeceğim.
Çünkü aşk, bedenden değil
ruhun küllerinden bile filizlenir bazen.
Ve eğer bir gün dönersen,
mezar taşımın başında bulacaksın beni.
Orada bile
adını fısıldayacağım rüzgâra.
Belki sen duymazsın,
ama gökyüzü bilir
benim nasıl yandığımı.
Kayıt Tarihi : 16.8.2025 15:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!