Bir gün tasını toprağını alıp gideceksin.
Biliyorum çantanda sevgi yazıları olmayacak.
Herkesi kucaklayan kolların, paylaşan yüreğin, insanlığa uzanan ellerinde olmayacak.
Bir gün yazdıklarını koyacaksın yıpranmış deri çantana.
İnanmadan yazmıştım, dediğini, duyacağım.
Korkarak, çekinerek fısıldayacaksın.
İnanmadan, çıkarlarım içindi bunlar diyeceksin.
Bir gün, o acılarda hüzünlerde benim de payım varmış, evet itiraf edeceksin.
Kıramadım inadımı, değiştiremedim inanmış göründüklerimi diyeceksin.
Bir gün pişman olacaksın bütün yazdıklarına.
Bir gün, şimdi zamanım olsa diyeceksin.
Düzeltme yapsam.
Kaldımı ki zamanın.
Sanırım, bütün yazdıklarının başına keşke diye başlayacaksın.
Baharları yaşarken dünya, kışlardan bahsetmiştin.
Kışlar kasıp kavururken, acılar hüzünler yaşanırken, yüzleri gözleri dert anlatırken insanların, sen unutuvermiştin, saptırıvermiştin.
Asla gerçeğe, doğruya dokunamadın.
Ya kalemimi kırarlarsa demiştin.
Ya çağırmasalar sofralarına.
Ya giydirmeseler kürklerimi.
Ya kaybedersem köşemi, makamımı, saltanatımı.
Neyim kalır, neyim demiştin.
Bir hiç olurum.
Hiç olmaktansa, kapı kulu olurum.
Zehir zemberek sunulan yemeklerden, ağzın dilin tat alırken.
O tatlara alıştırılmışken.
Yaşamını, inandıklarını dik, duru, sağlam anlatmamıştın.
Anlamıştın aslında, anlamamaya vermiştin.
Bulmuştun köşelerinde seni alkışlayanları.
Hocam, bizde, bende senin gibi düşünüyoruz diyenleri.
Ama güneş, ama aydınlık, ama dünya, ama gelecek hep saf, çocukça doğardı.
Güneş bile soru sorardı, henüz keşfetmediğimiz parçalar var mı, evrende diye ışıltılarına.
Daha bir aydınlık doğardı, her bekleyen şafakta, kör karanlığı kalmasın diye galaksinin.
Sen güneşe de ihanet ettin, ışıltılarına da
Sen öyle karanlıktın ki, aydınlığın önünde duran.
Duvar, kaskatı, şiddet, benden değilse yok edin, bazen kibarca, bazen küstahça, bazen korkarak yazıyordun.
Benim gibi düşünüyorsa isterse çamur olsun diyordu mürekkebin.
Sen yaşamın sana bahşettiği zamanda, mekânda sevgiyi aramadın.
İnsanlık sevgisini hele hiç.
Yalandan sevdin eşini, çocuklarını, değerlerini.
Birilerini kalbinin karasında dışladın.
Sevgi bu değildi ki.
Bütün insanlık ailesi dururken, bütün çiçekler güzelken.
Sen çiçekleri ezdin tarlalarda, sadece sana öğretilmiş çiçeği sevdin.
Sana öğretilmiş çiçeği ezdiğin çiçeklerin suyuyla besledin.
Ama betonla da kapatsan, ama zehirlerle de öldürsen o çiçekleri bitiverdiler hep.
Hep dediler ki biz aydınlığa uzatırız dalımızı, yaprağımızı, tomurcuklarımızı.
…
Bütün insanlığı, bütün doğayı evreni kucaklasın yüreğiniz, bayramınız sevgi olsun.
.
Kayıt Tarihi : 6.12.2008 03:32:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İlhami Şenol](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/12/06/bir-gun-389.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!