Büyüsel gücünde saklı bir müziğin,
Sonsuzluğa açılan bir kapı oluyor yüzün.
Dermanım yok yeni bir kapı,
Yeni bir yolculuk için. Kıyısız
Bir deniz, biliyorum, benim daldığım...
Bir deniz, İstanbuldur adı.
Onu görenler şehir sanır,
Bir kara parçası, belki bir yarımada.
Ama siz yanılmayın,
O bir denizdir, bir okyanus ya da...
Ben onu gördüm,
Bir ben gördüm ama,
Düşsel bir gülün kesitlerinde.
Siz de görseydiniz, bir çiğ damlası
Derdiniz. Gülün ağladığı belki de...
Bilemediniz hiç, damlada saklı okyanusu,
Bilemeyeceksiniz de.
İstanbul dediğimde, gül ağlıyor
Sanmanız, tanımadığınızdan İstanbul’u.
Evet deniz, yani su...
Acılarımızı damıtan,
O yosun kokusu...
Plazması yaşamın,
İlişkilere kan veren mi desem,
Bilemem...
Belki arıtan,
Belki dert,
Belki derman...
Zem zem...
Ey dizlerindeki yaraları kapanmayan çocuk, ben
Senin acını biliyorum. İstanbuldur adı,
Güzel bir çocukluğun. Anılarından
Çektiğin o koku, Cihangirden kaldı.
Bilincinin kuyularından çektiğin korku,
Boğazına takılıyor yudum yudum...
Biliyorsun çünkü, Cihangir
Aynı Cihangir değil, Beyoğlu aynı Beyoğlu değil...
Ne zaman çağırsan, çağırdığın,
İstanbuldur adı...
Diyor ki yokum...
Yok... Belki de yoktu hiçbir zaman,
Olmadı hiç, bir düştü, düştü
Düşsel bir gülün kesitlerinden...
Görenler, gül ağladı dediler,
Bilemediniz,
Bir göz yaşı değil o, bir deniz...
Onsuz o gül ızdırap
Çöl...
Kum...
Sanki zaman düğümlenmiş,
Bir an olmuş her şey, bir damla...
İşte o, İstanbuldur adı... Bir gül
Kendi içine kapanırkenki küskünlük...
Ey gül... Bülbülün sevdası ey...
Kıyında üflenen ney, derininde ince saz...
Sen ki beyaz köpüklerinde o denizin,
Bir içlenişsin... Bir içe işleyişsin...
Biz seni gördük...
Çıkıp dalmalarında bir yunusun,
Bakide gördük, Sinanda...
Bir ebruda gördük...
Sular yüzmeyi öğrenirken...
Erken kalkışında çocukların
Bir bayram sabahına,
Üsküdar’da...
Sanki zaman düğümlenmiş,
Bir an olmuş her şey, bir mühür...
Ey gül...Bülbülün belası ey...
Olmayan kıyısında o denizin
Biz seni gördük,
Düşleri gördük
Ve çocukları...
Akıllı
Çalışkan
Hür...
Senin için hicret ettik o çölden, şarapsız
Geceler geçirdik, kurşun attık, türkü söyledik...
Yollar yürüdük, ordular gördük, vurgunlar...
Cihada girdik ayrılıkla, aşk diye bağırtana kadar...
Aşk diye bağırdık ey maşuk, ey İstanbul...
Uzak diyarlardan geldik, işte kavuştuk
Derken, neden kendini geri çekmen...
Ey çölde düşlediğimiz yağmur, dağladın bizi...
Ey tüm zamanlardan bağsız gül, bağladın bizi...
Mum ışığında, Hürremin gözleriyle baktık sana...
Ve titredik karşında bir mum alevi gibi, sevgili,
Anne, kardeş... Hepsinden geçtik... Neden
Kendini geri çekmen... Bir gülün kesitlerinde
Düşlerken seni, her şey seninle ilgili,
Her şey sana doğruydu. Neden? Her şeyin
İstanbuldur adı...
Yoksa aşk mı bu? Hüzün mü
Seninle kavuştuğumuzda yayılan?
Ah gözlerim neden ağlar, neden kanar
Bir düş? Bir çocuk
Bile bilir, belki insanın ilk bildiğidir;
Yaşamak ne ödül,
Ne ceza,
Sadece aşktır,
Yarla ve acıyla...
Hakeza,
Kendi dikeniyle kanar,
Bir gül...
Kayıt Tarihi : 10.10.2008 23:52:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!