Merhaba Gönül Dostum
Aramızdan ayrılalı kaç yıl oldu bilmiyorum. Bildiğim tek şey özlemin her gün biraz daha artarak doluyor yüreğime... 
Sen değerli gönül dostuma bu mektubu yazarken içimde duyduğum derin hüznü anlatamamanın imkansızlığıyla kıvranıyorum. Gönül isterdi ki, her yaz beraber olalım, acılara, zorluklara birlikte omuz omuza yürüyelim. Sen olmasanda şu an yanımda bilki, söylediklerin, yazdıkların, düşüncelerin, sevgin, dostluğun hep benimle beraberdir...
Önceydi... Çok önceydi... Çocuktuk nisan yağmurlarına sığınan ümitlerimizin ardından göz kırpardı güneş, güzel günlere. Hep sevinçlere, sevdalara gönül bağlardık, koşardık ardından çağlayanların, çiçeklerle gülerdik. Acıları tanımamıştık henüz...
Sonra büyüdük, acılarda büyüdü bizimle beraber. Önce abini yitirdin, sonra anneni. Umarsız, kolsuz, kanatsız kalmıştın. annenin ölümüne oturup beraber ağlamıştık aylarca, beraber ağıt yakmıştık. Gözlerine her baktığımda yüreğim acırdı, bakamazdım, perişan halini görmeyi yüreğim kaldırmazdı.
Saklanıp bir yerlere gizli gizli senin yerine ağladığım, dua ettiğim çok olmuştu. Senin için bir şey yapamanın çaresizliğiyle yanardı yüreğim.
Seninle biz aynı mahalle de, aynı sokakta evlerimiz yan yana iki candan arkadaş olarak büyüdük, aynı acıları, aynı sevinçleri paylaştık. Senin sevdalı kara gözlerinde yaylalar çiçeğe dururdu her bahar. Tomurcuk tomurcuk sevinçler fışkırırdı sesinde türküler söylerken.
Çocuktuk biz seninle aynı yıl, aynı gün doğmuştuk sanki. Beraber büyümüştük. Sonra ayrılmıştı yollarımız sen İstanbula, ben Hollandaya gelip yerleşmiştim, ilk zamanlar hemen her yıl buluşurduk.
Ne zaman seninle buluşsak hep eski günleri yad ederdik, eski sevdalarımızdan konuşurduk. Hatırlar mısın? Sevgili dostum gezdiğimiz dağlarda, yaylalarda, pınar başlarına hep desen oyup şiir ve adlarımızı yazardık düz kayalara, gelen geçenler okusun, dostluğumuzu, kardeşliğimizi hatırlasınlar diye... 
Bir gün kısmet olurda yolum düşerse o dağlara, sarp kayalara, pınar başlarına dertleşeceğim ikimiz için. İkimiz için gülüp, ağlayacağım... 
Seni ne zaman ansısam gözlerimden bir yaş pınarı yüreğime doğru akar. Sen hep gözlerden uzak, eşsiz güzelliklere sahip, huzur dolu bir yeri hatırlatıyorsun bana. Ne zaman çocukluğuma dönsem, seni anımsıyorum. Gülüşlerin geliyor aklıma, sevdalı gülüşlerin. Hep senin güzelliğini arıyorum göklerin mavisinde, dağların yeşilinde...
Yürekleri susuz kalmış ihtiyarlara berrak bir su gibi ak ak akardın. Yardıma ihtiyacı olan herkese koşardın. Yemezdin yedirirdin, içmezdin içirirdin. Bir kuşun kanadı kırılsa acırdın.
Biribirimize kırılıp darıldığımızı hiç hatırlamıyorum. Şimdi ise senin gidişinle yıkıldım ve hiç bir şey yapamanın çaresizliğiyle kalakaldım öylece ardından.
İşte yüreğim kanayarak ve donarak bakışlarım senin ardından çaresizliğimle kaldım. Ölüm haberin gelip genzime takıldı, yutkunmaya çalıştım ama boğazıma takılı kaldı. Nefesim daraldı soluksuz kaldım bir an.
Çektiğin onca acılara, çilelere, yoksulluğa rağmen hayat senin hızını kesememiş o bitip tükenmeyen enerjinle karşı koymuş ve içindeki insani duygularını, yaşama aşkını söndürememişti. Hayatın bütün yoksulluklarını, acılarını çektin. Eline bir sürü imkan geçmişken elinin tersiyle geriye ittin hepsini. Namusuna, onuruna sahip biriydin. Alın terinden ödün vermeden üç çocuğunu da okuttun İstanbul gibi yerde.
Gönül insanıydın, sevgi insanıydın tanrı sanki dünyanın bütün merhametini sana bağışlamıştı, bir kuşun bile kanadı kırılsa için yanardı yardımına koşardın. Dürüsttün, merttin paranın değil, dürüstlüğün, doğruluğun, onurun, dostluğun, mertliğin adamıydın. İnsan sevgisinin, dostluğun ve arkadaşlığın en büyük erdemiydin, örneğiydin benim için.
Türkiye’ye her gelişimde buluşup günler, geceler boyu dertleşirdik. Zorunlu olmadıkça ayrılmazdık biribirimizden. Ve her defasında sevginin, dostluğun, vefanın kapılarını aralardık aramızda. Bir çok insan kıskanırdı dostluğumuzu...
Tam da seni Hollanda’ya getirmenin hazırlıklarını yapıyordum ki, hastalık haberin geldi. Türkiye’ye döndüm ama yataktan çıkamıyordun ve de seni yanıma alıp uzun uzun birlikte dolaşmak, konuşmak nasip olmadı. Hastalığının tehşisi yapıldığı gün talihsizliğe bak ki küçük kızında hemşirelik diplomasını almış ve bakımını üstlenmişti. Tekrar Hollanda’ya döndüğümde ise ölüm haberin geldi. Şüphesiz senin gidişin benim dünyamın yıkılışına da sebep oldu. Acımın sınırı yok.
Seni çok özledim. Çok uzaklarda olduğunu biliyorum. Boynuma kardeşçe sarılışını her an hissediyorum ama biliyorum ki, ruhun ve kalbin hayatımdan hiç gitmeyecek, seni ve dostluğunu asla ve asla unutmayacağım... 
Dostluğunla içimi ısıttığın en umutsuz anlarımda bana umut verdiğin için; bana çıkarsız, yalansız gerçek sevgiyi ve dostluğun duygusunu tattırdığın ve keşfettirdiğin için, hayatıma kattığın tüm anlamlar ve güzellikler için çok teşekkür ediyorum. 
Şimdi biraz kırgınım sana ne vardıki böyle erken erken gidecek, hani söz vermiştin o dağlara beraber gidecektik. Erken gittin dostum erken...
Madem öyle, güle güle gönül dostum güle güle, hatıranı en değerli yerde taşıyacağım, yüreğimde. Mezarında rahat rahat uyu gönül dostum!
Rahmetin kaynağından sana rahmet, sevenlerine, eşine, çocuklarına ve kardeşlerine sabr-ı niyaz diliyorum. Ruhun şad mekanın cennet olsun sevgili dostum Kazim Gül...
Aramızdan ayrılalı kaç yıl oldu bilmiyorum. Bildiğim tek şey özlemin her gün biraz daha artarak doluyor yüreğime...
Sen değerli gönül dostuma bu mektubu yazarken içimde duyduğum derin hüznü anlatamamanın imkansızlığıyla kıvranıyorum. Gönül isterdi ki, her yaz beraber olalım, acılara, zorluklara birlikte omuz omuza yürüyelim. Sen olmasanda şu an yanımda bilki, söylediklerin, yazdıkların, düşüncelerin, sevgin, dostluğun hep benimle beraberdir...
Önceydi... Çok önceydi... Çocuktuk nisan yağmurlarına sığınan ümitlerimizin ardından göz kırpardı güneş, güzel günlere. Hep sevinçlere, sevdalara gönül bağlardık, koşardık ardından çağlayanların, çiçeklerle gülerdik. Acıları tanımamıştık henüz...
Sonra büyüdük, acılarda büyüdü bizimle beraber. Önce abini yitirdin, sonra anneni. Umarsız, kolsuz, kanatsız kalmıştın. annenin ölümüne oturup beraber ağlamıştık aylarca, beraber ağıt yakmıştık. Gözlerine her baktığımda yüreğim acırdı, bakamazdım, perişan halini görmeyi yüreğim kaldırmazdı.
Saklanıp bir yerlere gizli gizli senin yerine ağladığım, dua ettiğim çok olmuştu. Senin için bir şey yapamanın çaresizliğiyle yanardı yüreğim.
Seninle biz aynı mahalle de, aynı sokakta evlerimiz yan yana iki candan arkadaş olarak büyüdük, aynı acıları, aynı sevinçleri paylaştık. Senin sevdalı kara gözlerinde yaylalar çiçeğe dururdu her bahar. Tomurcuk tomurcuk sevinçler fışkırırdı sesinde türküler söylerken.
Çocuktuk biz seninle aynı yıl, aynı gün doğmuştuk sanki. Beraber büyümüştük. Sonra ayrılmıştı yollarımız sen İstanbula, ben Hollandaya gelip yerleşmiştim, ilk zamanlar hemen her yıl buluşurduk.
Ne zaman seninle buluşsak hep eski günleri yad ederdik, eski sevdalarımızdan konuşurduk. Hatırlar mısın? Sevgili dostum gezdiğimiz dağlarda, yaylalarda, pınar başlarına hep desen oyup şiir ve adlarımızı yazardık düz kayalara, gelen geçenler okusun, dostluğumuzu, kardeşliğimizi hatırlasınlar diye... 
Bir gün kısmet olurda yolum düşerse o dağlara, sarp kayalara, pınar başlarına dertleşeceğim ikimiz için. İkimiz için gülüp, ağlayacağım... 
Seni ne zaman ansısam gözlerimden bir yaş pınarı yüreğime doğru akar. Sen hep gözlerden uzak, eşsiz güzelliklere sahip, huzur dolu bir yeri hatırlatıyorsun bana. Ne zaman çocukluğuma dönsem, seni anımsıyorum. Gülüşlerin geliyor aklıma, sevdalı gülüşlerin. Hep senin güzelliğini arıyorum göklerin mavisinde, dağların yeşilinde...
Yürekleri susuz kalmış ihtiyarlara berrak bir su gibi ak ak akardın. Yardıma ihtiyacı olan herkese koşardın. Yemezdin yedirirdin, içmezdin içirirdin. Bir kuşun kanadı kırılsa acırdın.
Biribirimize kırılıp darıldığımızı hiç hatırlamıyorum. Şimdi ise senin gidişinle yıkıldım ve hiç bir şey yapamanın çaresizliğiyle kalakaldım öylece ardından.
İşte yüreğim kanayarak ve donarak bakışlarım senin ardından çaresizliğimle kaldım. Ölüm haberin gelip genzime takıldı, yutkunmaya çalıştım ama boğazıma takılı kaldı. Nefesim daraldı soluksuz kaldım bir an.
Çektiğin onca acılara, çilelere, yoksulluğa rağmen hayat senin hızını kesememiş o bitip tükenmeyen enerjinle karşı koymuş ve içindeki insani duygularını, yaşama aşkını söndürememişti. Hayatın bütün yoksulluklarını, acılarını çektin. Eline bir sürü imkan geçmişken elinin tersiyle geriye ittin hepsini. Namusuna, onuruna sahip biriydin. Alın terinden ödün vermeden üç çocuğunu da okuttun İstanbul gibi yerde.
Gönül insanıydın, sevgi insanıydın tanrı sanki dünyanın bütün merhametini sana bağışlamıştı, bir kuşun bile kanadı kırılsa için yanardı yardımına koşardın. Dürüsttün, merttin paranın değil, dürüstlüğün, doğruluğun, onurun, dostluğun, mertliğin adamıydın. İnsan sevgisinin, dostluğun ve arkadaşlığın en büyük erdemiydin, örneğiydin benim için.
Türkiye’ye her gelişimde buluşup günler, geceler boyu dertleşirdik. Zorunlu olmadıkça ayrılmazdık biribirimizden. Ve her defasında sevginin, dostluğun, vefanın kapılarını aralardık aramızda. Bir çok insan kıskanırdı dostluğumuzu...
Tam da seni Hollanda’ya getirmenin hazırlıklarını yapıyordum ki, hastalık haberin geldi. Türkiye’ye döndüm ama yataktan çıkamıyordun ve de seni yanıma alıp uzun uzun birlikte dolaşmak, konuşmak nasip olmadı. Hastalığının tehşisi yapıldığı gün talihsizliğe bak ki küçük kızında hemşirelik diplomasını almış ve bakımını üstlenmişti. Tekrar Hollanda’ya döndüğümde ise ölüm haberin geldi. Şüphesiz senin gidişin benim dünyamın yıkılışına da sebep oldu. Acımın sınırı yok.
Seni çok özledim. Çok uzaklarda olduğunu biliyorum. Boynuma kardeşçe sarılışını her an hissediyorum ama biliyorum ki, ruhun ve kalbin hayatımdan hiç gitmeyecek, seni ve dostluğunu asla ve asla unutmayacağım... 
Dostluğunla içimi ısıttığın en umutsuz anlarımda bana umut verdiğin için; bana çıkarsız, yalansız gerçek sevgiyi ve dostluğun duygusunu tattırdığın ve keşfettirdiğin için, hayatıma kattığın tüm anlamlar ve güzellikler için çok teşekkür ediyorum. 
Şimdi biraz kırgınım sana ne vardıki böyle erken erken gidecek, hani söz vermiştin o dağlara beraber gidecektik. Erken gittin dostum erken...
Madem öyle, güle güle gönül dostum güle güle, hatıranı en değerli yerde taşıyacağım, yüreğimde. Mezarında rahat rahat uyu gönül dostum!
Rahmetin kaynağından sana rahmet, sevenlerine, eşine, çocuklarına ve kardeşlerine sabr-ı niyaz diliyorum. Ruhun şad mekanın cennet olsun sevgili dostum Kazim Gül...
Gönül Dostuma
Bakarsın bir gün çıkıp gelmişim 
turna kanatlarına yükleyip yüreğimi 
olur mu olur olmaz deme sakın 
gözlerimde nazlı bir bahar 
dudağımda gurbet türküleri 
içimde tomurcuklanan hasretlerle 
merhaba demişim 
günaydın demişim, gülaydın demişim 
düşmüşüm yüreklere bir tomurcuk gül gibi 
belki bir sabah bakarsın yine beraber 
bir bulut çizmişiz Munzur un göğüne 
dudaklarımızda o eski ıslık 
birlikte tırmanmışız dağlara 
yüksek tepelerde konaklamışız 
Birlikte ıslanmışız yağmurlarda delicesine 
baharın geldiğini, yaylaların yeşerdiğini 
kumrularin seviştiğini görmüşüz 
halaylarlar çekmişiz beraber, türküler söylemişiz 
ve yeni bir umudu karşılar gibi uzak yollarda 
gurbetten gelen bir dostu beklemişiz 
olur mu olur olmaz deme sakın 
bakmışsın çiçek açmışız saksılarda 
kırlarda sarmaşık olmuşuz 
ikimizin yüreği ile sevdalanmışız 
sarılmışız bir gelin çiçeğine 
yeni doğmuş bir bebek gibi 
merhaba demişiz dünyaya 
olur mu olur olmaz deme sakın 
özlemlere kar yağınca gönül dağında 
bakmışsın yine çıkıp gelmişim yağmurlarla 
bölüşmüşüz acıları, hasreti, sevinci 
birlikte aralamışız perdesini anıların 
gün akıp gitmiş üzerimizde 
oyunlara dalmışız yine, geç kalmışız eve 
kulaklarımız da yıldız hikayeleri 
ayışığına batmış üstümüz, başımız 
yüzümüz, gözümüz gül yarası 
olur mu olur olmaz deme sakın 
pencereni açık bırak her gece 
bakmışsın aşıp denizleri dalga dalga 
rüzgarın kanatlarına binip sana gelmişim 
bakmışsın yine beraber çıkmışız gurbete 
hasret çiçekleri koklamışız yollarda 
yıldızlar düşürmüşüz toprağa yüreğimizden 
birlikte söylemişiz sevda türkülerini 
birlikte üzülmüşüz, birlikte gülmüşüz 
birlikte koşmuşuz dere boylarında 
yamaçlarda yoldaş olmuşuz kekliklere 
birlikte yorulmuşuz, yıkanmışız çağlayanlarda 
olur mu olur olmaz deme sakın 
bakmışsın bir gün çıkıp gelmişim 
sarılmışız onca yılın hasretiyle 
gözlerimizde iki damla hasret çiçeği 
yeni bir güneş alıp dalımıza nar gibi 
düşmüşüz yola 
bir sen, bir ben, bir de dostluğumuz 
yorgun hayatlarımızın akşamında 
üşüyen yaralarımız 
saçı ağarmış umutlarımızla 
yüzümüz, yüreğimiz gurbet yarası 
dertleşip gitmişiz kolkola 
...../ 
unutmam seni 
sen gönül dostumsun benim, gülüşü gül kokan 
yüreğini yazamadığın şiirlere sakladım 
şiirleri yüreğime 
unutmadım son sözlerini, gülen gözlerini 
bilirim gözlerin güneştir senin, yüreğin gökyüzü 
sensizlik bir uçurum şimdi 
şimdi her gece bir mektup yazarım sana 
bulutlara asarım, rüzgarlara atarım 
unutmadım korktuğumuz geceleri 
okuduğumuz kitapları 
yediğimiz dayakları babalarımızdan 
görmesekte biribirimizi, duymasakta sesimizi 
buluşuruz bir gün elbet 
gönülden gönüle giden o yolda 
yılda bir de olsa 
ziyaret edemiyorsam seni 
halimi aramızdaki ulaşılmaz dağlara ver 
vefasızlığıma değil 
mevsim kış 
üşüyorsun belki 
unutma dostumsun sen, gülüşü gül kokan 
her zaman açık gönül kapım 
..../ 
öldün 
beni de öldürdün 
yüreğime gömdüler seni 
' Nuri Can '
Nuri CanKayıt Tarihi : 22.2.2009 01:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 
 



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!