Bir geziden notlar
YOLCULUK AVRUPA’YA 1
GURBETİN KAPISI ALMANYA
14 Kasım 2006, saat 11:00’de Avrupa yolculuğum Atatürk havalimanından başlıyordu. Ağır ağır havalanan uçak İstanbul semalarında yükseldikçe şehir gözden kayboluyordu. Bulutların üstünde, güneşin altında, uğultulu bir gürültüyle devam eden yolculuğumda şair gözüyle görülesi güzellikler dikkatimi çekiyor; bulutlar, küme küme kar dağlarına benziyor, bir başka deyişle pamuk yığını gibi. Güneş, ışıl ışıl, gölgelenen yerler küçük gölcükleri andırıyor. Üç saatlik uçuştan sonra Almanya semalarındayız. Düsseldorf havaalanının üstünde şehir oldukça düzgün ve güzel görünüyor. Uçakta iniş hazırlıkları başladı ve bir süre sonra alana indik. Hava yolu şirketi yabancı olduğundan yolcuların çoğu da yabancı. Bavulları aldıktan sonra terminalin dışına çıktım. Beni tanımadığım birisi karşılayacaktı. Onu nasıl tanıyacağımı düşünürken elinde adımın ve soyadımın yazılı olduğu bir kağıtla bana doğru yaklaşan bir bey “Rabia Barış siz misiniz? ” diye soruverdi. Ve böylece Avrupa toprağında yolculuğum ve gözlemlerim başlamış oldu. İlk gözüme çarpan yollar ve yön levhaları idi. Adım başı yön levhası, gideceğiniz yeri üç beş şehir önceden yazmaya başlıyor böylece sürücü yanlış yola girmiyor. Yol ağı bir harika ister istemez albenisi sizi çekiyor. Sağanak yağmur altında Mönchengladbach’a varıyoruz. Vuslat hayır, akıbet hayır oluyor. Çocuklara kavuşup torunlarımla hasret gideriyorum. Burada evler bodrumla birlikte çatı katıyla dört kattan oluşuyor. Bu dört kat yalnızca bir aileye ait olduğundan rahat ediyorlar. Ağaçlar yapraklarını dökmüş olsa da etraf yemyeşil. Çamlar, mimozalar ve benzeri ağaçlar yeşilini yıl boyu hiç kaybetmiyorlar. Bulunduğum yer İngiliz NATO karargahının bulunduğu bir yer. Sessiz, sakin, herkesin birbirine yabancı olduğu bir topluluk ama herkes aynı dili konuşuyor; İngilizce.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla