Bir Garip Yolculuk Şiiri - Ahmet Kenan Ç ...

Ahmet Kenan Çiftçi
104

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Bir Garip Yolculuk

İki yana bakarken yaşamdan yokken alamet
Önümde Çin Seddi duvarlar dikilmekte
Yumruklarım duvarları delerken şiddetle sabrederek
Kırılmadık kemiğim kalmadı ve hissetmiyorum artık
Nasır oldu ellerim kessen acımaz daha
Zehir versen girmez içeriz duvardan daha sıkı ellerim
Hırs tacımı giyip boynuma okurum meydan bu sedde
Ben hırsım ile varım yaşamak bile hırstan ibaret bence
Hırssız adam sevemez bile bırakır hemen peşini
Aşk dediğin bile hırstır kovalar birbirini
Keçilerle yarışır en deli tarafım
Ve ellerim koptu ben vurarken hain sedde amansız
Kalmadı çare dönmeli biraz geri belki de
Arkamda Mariana Çukuru var çok derince
Kollarım yokken yerinde ayaklarımda kaldı sonuçsuz
Bana bir kanat lazımdır ejderha gibi üstelik
Üstümde kartal,şahin,doğan,atmaca ve baykuşlar
Kurtların sesi inletirken vadileri yankıylan
Albatros,ebabil ve leylekler
Kanat gönder bize göklerden ey yaradan
Kahpece pusulara düşerken ben içten içe
Attım kendimi çukara korkusuz ve mertçe
Gelemem bir an bile esarete ve tutsaklığa
Düşerken ben çukurda olmaya yakınken paramparça
Zümrüdü anka kuşu kaptı beni vücudumdan sararak
Dağların dağına çıktık en zirveye uzun bir serüven
Everest'in tepesinde buluştuk bir konseyle çevrilerek
Bütün özgürlük tutkunları buradaymış meğer
Sonra baktım ki hepsinin eksik bir yanları
Kiminin kol,bacak,göz,kulak,el veya parmağı
Anladım burası feda tepesidir buraya gelemez kimse isteyerek
Candan bile geçmeli gerekirse kükreyerek
Çıktı bir yeleli ama peltek dilli biri atılarak öne
Görünen o ki dilini vermişti özgürlük için bile
Dedi arkadaşlar ineceğimiz vakit geldi işte Tanrı Dağları
Kurulacak bir devlet adı Hürriyetistan
Özgürlük başkenti kuzeyde inat olacak bir şehir
Doğuda feda,batıda cesaret,güneyde bağımsızlık
Tüm buradakiler alacak bir kutlu görevi
Dünyaya nam salacak sizin şahsiyetleriniz
Ve yüce bir divan kurulacak mahkeme ve adalet
İşte orada yasalar yargılanacak
Derken bir boru çaldı arkasından davullar
Zümrüdü ankalar gökleri sardı ve kapandı bulutlar
Binip her birimiz bir anka kuşuna
Doğru yol aldık Tanrı Dağları'na
17 büyük anıt gördük belirli aralıklarla dizilmiş
Göklere süzülerek geçtik onları gözlerimiz kamaştı
Sonra göründü 19 orta boylu anıtlar etrafı çakallarla sarılı
Birden anka kuşları indi göklerden çakallar kaçtı öte beri
Ankalar tekrar yükselip etti yola devam göğe doğru
Tanrı Dağları'nın tam tepesinde devasa bir anıt dikilmiş
Ve ankalar bizi bıraktı üstüne ​hepimiz eksiksiz ordayız
Otuz yedinci anıt bizim adımıza dikilmişti ve yakuttan
Ve çıktık anıtın en tepesine yine otuz yedi metre
Diğer bütün 36 anıt görüldü gözümüze
Sonra anıtlar ayaklandı başladı üstümüze yürümeye
Bizler şaşkınız bir ses aradı kulağımız durumu açıklayan
Çok geçmedi anıtlar sardı etrafımızı
Bir anda anıtların kanatları açıldı ver sardı çevremizi
Işıklar parladı anıtlardan marşlar çalmaya başladı
Birden etrafımızda açtı binbir çiçek ve rengarenk
Anıtların altından sular fışkırdı berrak ve ferahlık verici
Güneş tam tepemizde ama sıcak değil ve normal ışığı
Rüzgar etrafımız raks etmekte ama bize değmeden
Sayısı kuş göklerde bize meyve taşımakta
Kartallar elma,şahinler üzüm,doğanlar erik bir yandan
Diğer yandan atmacalar çilek,albatroslar muz,ebabiller kiraz
Gökler kuş ve meyve dolu yere yağmur gibi inmekte
Derken bir mağara açıldı yeraltından
Kurtlar,geyikler,ayılar,keçiler,atlar,aslanlar çıktı içinden
Ve üstünde yazılar yazmakta altı nasihatla
Kurt esir edilmez
Geyik avcıya buyur etmez
Ayı amaçsız saldırmaz
Keçi inadı asla bırakmaz
At bozkırın trenidir bozulmaz
Aslan pençesiz yaşayamaz
Ortalık bayram yeri ne fakirlik var ne de kıtlık
Bir yurtta aradığın her şey işte burada
Derken bir uyku meltemi esti hafif ama etkili
Hepimiz uyumuşuz görmedik bir rüya bile ama
Uyku bir var bir yok gibi gelip geçti sonra tesiri
Uyandım bir anda bomboş bir fikirle doğrularak
Ellerim ve kollarım geri gelmiş ama dünya değişerek
Baktım dağlar dümdüz olmuş yok yaşamdan eser
Avrupa'yı görüyorum çıplak gözle tam Asya'dan
Alpler'de bir ceylan sekiyor çiçekler içinde
Kuzey'e baktım buzullar üşüştü gözüme
Bir penguen ağlıyor ve gözyaşı bile net
Afrika'ya döndüm yüzümü ve çok net görünüyor yine
Kum fırtınası içinde bir firavun faresi ve ağzında kurbağa
Antartika'ya dönüp baktım birden sanki rüyadayım
Bir yavru kanguru ağacın altında saklanıyor güneşten
Amerika'ya doğru baktım kuzey ve güney bile net
Kuzey'e baktım önce bir sincap ağaçta uyuyakalmış
Güney'e baktım bir harpia kartalı maymunla boğuşuyor
Bir taş alıp elime fırlattım oraya doğru denemek için
Taş ışıktan bile hızlı gitti ve ulaştı kartalın kanadına
Kartal sesi duyar duymaz kaçtı göklere ve taş ıskaladı
Taş durmadı ve görünmez oldu ben izlerken hayretle
Arkamdan bir vızıltı koptu ve taş kulağımın yanından düştü önüme
Ben bakarken hayretle dalgalar dört taraftan yükseldi
Yutarak gelmekte dağları üzerime hızlıca ve celalli
Etrafımı sardı sular kaldı kıtalar su altında hep
Bana yaklaşınca sular duruldu yavaşça
40 metre bir alan kaldı bana aşağı yukarı
Sonra göklerden geldi anka kuşu
Bağırdım götür beni Tanrı Dağı'na
Anka kuşu anladı ve bir ses çıkardı zıv diye
Dünya döndü eskiye birden
Ama ben yine bir seddin ve çukurun arasındayım
Kollarım yerinde ellerimle üstelik
Ne ileri gitmeye var fırsat ne de geri dejavu yani
Kuşların bile yok bir sesi veyahut hayvan nefesi
Derken bir alaca ejderha süzüldü göklerde
Beni yemek için saldırdı ama düşmanca bu sefer
Yutarken beni takıldım dişine
Bir güne yakın gezerken ejderhanın ağzında
Ejderha uyuyakaldı ve açıldı ağzı
Çıktım ağzından sessiz ve gizlice
Alem alem içinde bambaşka bir alem geçtim misalsiz
Açlıktan ölmek üzereyken ben isimsiz bir dağda
Bozkurtlar yetişti yine imdada
Yoktu bir insandan ne iz ne de eser
Kurtlar paylaştı sütlerini benimle
Amansız bir yolculuk başlattım kurtları edinerek rehber
Hazar'ın kuzeyine geldik aylar sonra durmaksızın
Aylardır az uykuyla yollardayım ve ayaklarım dermansız
Bir at bile bulamadım diye üzülürken içimden
Bozkırların içinden kişneyerek koştu bir at bana doğru
Adını Çalkuyruk koydum kar beyazı bir attı
Ve yine geçti bir zaman sağımda Karadeniz gidiyorum yaman
Derken Rize,Trabzon,Ordu ve Samsun'dan geçtim
Kurtlarım on tane ve bir kır atım
Taşköprü sınırları içinden geçerken sakince
Dokuz kurdum daha oldu ve oldu on dokuz
Girdim sonunda Kastamonu denen şehre
Şehre bakan bir dağın yamacına kurdum çadırımı
Başıma gelenleri düşünürken kayboldum anın içinde
Nur yağıyor şehir üstüne kar şeklinde
Dedim burasıdır işte benim yerim bunca zehri ben bunun için içtim
Şehir bastı beni bağrına görmedi yabancı
Ve geçti yıllar atım öldü ama kurtlarım çoğaldı
Otuz yedi kurdumu saldım dağlara artık
Ve emrettim onlara tutun her bir dağı
Geçmesin ne düşman ne de bir yabancı
Yine geçti yıllar bende sona yaklaştım artık iyice
Derken bir kurt sürüsü tırmanıyorken yamacıma
Gülümsedim ve izledim onları çağırarak yanıma
İlk on kurdumdan biri kalmış o da yaşlı
Kurtların sayısı belli değil doldurdu yamaçları
Bağırdım onlara gidin doyurmaz sizin bu kadarınızı bu şehir
Kurtlar dinleyip sözümü dağıldılar dört yöne
Sadece bir kurdum kaldı ve hasta halde
Son satırlarımı yazarken ölüme yakın
Son sözüm dostum kurduma olsun isterim
Ey yol gösteren sana minnettarım

Ahmet Kenan Çiftçi
Kayıt Tarihi : 13.6.2021 12:14:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Kenan Çiftçi