İdamına sevinen Sokrat’ta benim,
güneşe sevdalı Diyojen’de...
Mevlâna’yı yakıp tutuşturan Tebrîz güneşiyim,
Şems diye bildikleri, kırk parça edip kuyuya tıktıklarıyım işte…
Milim milim yüzüldükten sonra sırtıma vurup derilerimi
yedi kapıdan çıkan Nesimî’yim ben…
Pîr sultanım, kellemi alsalar dediğime demedim demem…
Yunus’a düz odun toplatan Taptuk Emre’yim kırk yıl…
Kemâle ermemiş paşalara kan kusturan şâirim, Eşref’im,
Zengin sofrasına değil, su içen eşeğe ıslık çalan neyzen Tevfik’im ben…
Varna’dan gemilerle selâm yollayan Nâzım’da benim,
Malatya zindanlarında beyni kavrulan Necip Fâzıl’da…
Beş parasız İstanbul’u arşınlayan Orhan Veli’de benim,
hasta yatağında memleket türküleri söyleyen Ruhi Su ustada…
Şeriatı, tarikatı geçmişim çoktan, hakikâte sevdâlı ve marifete tâlip,
onuncu köyün muhtarı da benim, efesi de, delisi de…
Sonumu hayreylesin mevlâm bir garip âdem
neyzen Muharrem’im ben işte…
11.13 – 11 Aralık 2009
İstanbul
Almanya’da yaşayan
Arzu Bozkurt hanımefendiye
hediyemdir…
Kayıt Tarihi : 3.1.2010 04:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!