Mavi bir nehir kenarında, ahşap bir kulübede sessizlik ile sevgiliyim.
Oturma odamın penceresi, yamaçtaki tepenin manzarasına açılan bir tuval gibi.
Üşütüyor beni ürkek yalnızlığım.
Sobamı yakıyorum sevgi ateşiyle;
Bacamın bembeyaz dumanı, kar misali bulutlara karışıyor.
Zümrüt yeşili kırlar huzur veriyor ruhuma.
Nehir kenarında yürürken, nehirle birlikte akıyor yaşamım.
Ruhumun derinliklerinde bir mesaj var, evrene, insanlığa...
Biz, evrenin sonsuzluğunda bir toz zerresi bile değiliz aslında.
Görüntüler bazen sanal bir gerçeği yansıtıyor.
Cüceler, içsel tatmin yaşıyor dev aynalarında.
Kibir kaleleri ağırlıyor kendi sultanlarını.
Saraylarda soytarılar zamanı büküyor eğlence anlarında.
Şarlatanlar, kandırılmaya aç yüreklerde itibar görüyor.
Çirkinler, güzellik sofralarına sızarak itibar arıyor.
Kararmış vicdanlar, temiz kalplerin ilahi adalet jürisinden dışlanıyor.
Etrafta kaçışan kirli ruhlar, maskeli balolara karışıyor.
Tüm bu düşünceler içimde bir kuleye dönüşüyor;
Zamana karşı yok olurcasına,
İskambil kâğıtlarından kurulmuş bir kuleye.
Yok olan, aslında bir zamanın kıyımı.
Bir fiskelik, saltanatın yıkımı…
Mesut Yüksel
Kayıt Tarihi : 6.12.2025 23:35:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!