Hasretten koyu hasretler çekiyorum ne vakittir
İki cadde ötemde güneşler parıldıyor, şavkı suya vuruyor ayın gecelerde
Martıları var bu şehrin kanat çırpmadan uçan karabatakları var kül rengi sularda
Sensizlik bir kor ki yanıp durur girdap bir sevda içinde
İyice üstüme çöküyor, İstanbul, ben onun hamallığından bıktıkça.
Ne tarafa yönelsem bir tarafım deniz.
Ve ben tarifsiz hüzünler denizinde kağıttan kayığıyım bir çocuğun; ha battı ha batacak
Endişeler beynimi yerinden söküp çıkaracak, kokunu duymayacağım-korkuyorum
Mil çekmişçesine alıp gözlerimden seni acı bir hisle gidecek
Yine üstüme çökecek İstanbul yedi tepeden yedi gün batacak
Seni başka diyarlar alacak.
Ne elin ne yüzün içimdeki bu hüzün aslında
Seni bir daha görememek de değil hani derdim, biliyorum döneceksin
Bana umut bana neşe bana güzelliklerin en güzeli bir eda ile gelişin olacak belki
Ama nasıl bir kasvet nasıl bir darlıktır sıkıntıdır bu halim bilemiyorum
Bildiğim tek şey var seni seviyorum.
Bildiğim tek şey; yine üstüme çökecek İstanbul sen gidince
Her akşam kuytuda bir telaş, vesveselerle şeytan başucumda
Nerde, nasıl ne yapmakta şimdi?
Burada olsaydı dedirtecek ha şimdi.
Düşüneceğim, tutuşacağım bekleyeceğim bilindik o yerlerde seni.
Gelemeyeceğin o uzaklarda olacaksın.
Yine ben İstanbul’da… karabasanlarla dolanacağım…
DOĞAN KAZANCI-03 EKİM 2011
Kayıt Tarihi : 19.4.2014 09:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!