Nereye gitsem, nerede dursam, hareketimde her an, gözü kapalı başımı vurduğum bir duvarsın…
Bir duvarsın şimdi sevgili sen bana…
Bazen atlayıp geçmek istiyorum üstünden…
Bazen de gölgesine sinerek baş dönmelerime sebep olan güneşten korunuyorum…
Ama çoğu kez çarpıyor bedenim duvarına…
Dikildin daim karşıma
ama duvar,
ama buğulu gözlerinle…
Donup kalıyorum o engelin önünde…
Donuyor bakışları…
Donuyor bedenim hareketsizliğe…
Dudaklarım kıpırdama çabasında
ama
oynayışları yok…
Dudak kıpırtılarımı engelleyen sen duvarın…
Sesim çıkmıyor…
Çıksa da nefesimin donuşunu, gözlerim görmeden, kaçırıyor…
Oysa ne engeller aşmıştık seninle el ele sevgili…
Şimşek çakmasında koltuk altlarıma terlerini bırakırdı alnın… Sesin sesime yapışırdı… Birbirimizin bakışlarımıza seslerimizle kuvvettik...
Zorlanıyorum artık engellerinde…
Eskiden olsaydı zıplar geçerdim sevgili, birsin beni…
İsmin bedenime titremeler bırakıyor… Zorluyorum kendimi, adını unutmak için, adını unuttum dediğim anda…
Sevgili… Diyorum sana…
Oysa eskiden sevgilim derdim…
Derdim de isminle bedenim titrerdi… Sevinç titremeleriydi bunlar…
Bakışlarımızı eskitirdik gözlerimizde…
Ya sevgili…
Ben seni sevdiğim günleri hatırlamasam var ya, sevgili bile diyesim yok… Sana değil adını söylemek,
Yağmur damlaları çatı uçlarından dökülüyor… Normal diyorum…
Sana dökülmemi hazmedemiyorum…
Eririm O yağmur sağanağında diyorum da sende erimişliğim aklıma geliyor buz kesiyor bedenim sevgili…
Umutla yaşamak arasındayım…
Sözüm ona unuttum seni diyorum…
Ama
bir koku, bir resim, bir bakış ki hep sen oluyor… Bendeki sen…
Başarıyorum seni unutmayı diyorum da ençok kendime kızıyorum ne zaman diyorum ve ekliyorum…
Bir haberin geliyor,
bir yazın geliyor, bir yelerden, bir sözün geliyor beni unuttuğuna dair…
Ben güçlüyüm unuturum diyorum. Ama hak getire. Sen, unuttum seni deyince hatırlatıyorsun bana kendini…
Ya sevgili…
Sen nefreti bilmiyorsun galiba…
İşte bana yapışan O…
Eski günler, O güzel günler olmasa rahatlıkla senden nefret ettiğimi yazacağım…
Ama soruyorum şairlere bakıyorum yazdıklarına, oysa sen de yazansın ya, yazdıklarına bakıyorum, hep sevgi kelimesi…
Ya sevgili, kim rahatlıkla yazıyor senden nefret ettim diye, bari sen yaz, yaz ki tamamlanalım…
Belki bir gün,
bir masal gibi geri gelirsin…
Yalnızlığımı alıp giden olursun…
Belki bir ses bir tını kalır, belki sevgimdin dersin…
Nasıl bir göz kırparsın ki unutamadıklarımın arasına giren bir daha…
Oysa özlemdir bu olmayasıya…
Bir bakış dik duvara göz kırpmadan…
Olmayasıya rüyaların elinde orak… Yürek parçalayıcısı sen…
Hiç bekleyen ben bu özlem bekçisi…
Çocukluğumun yüreğidir ki artık çarpmayan bir kapı…
Böyle mi yaşanmış bu sevda,
bir ihanet kapısı, hep çalan zili…
Susma bana karanlığın seslerini anlat…
Baykuşun sesini,
yarasanın kanat sesini,
korkunun sesini,
bilinmezlerin sesini anlat…
Kara bir bakışın sesi midir iç dünya?
Haykırışın boğukluğunu tarif et…
Bana benim gece sesimi söyle…
Üşüme seslerimi,
rüyalarımdaki kâbusun hırıltılarını…
Uzun yolların gecelerindeki lastik sesini,
kaçışların korku sesini anlat bana…
Susma…
Korkma gözlerimdeki karanlıktan…
Belkilerle bir sabah olur belki de…
Bana karanlığın gece sesini acılarıyla…
Bana korkunun sesini bir daha anlat…
Bana sevmenin sesini sonra da beni anlat…
Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 14.12.2009 13:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Muhteşem diyorum ve sizi kutluyorum,yüreğiniz dert görmesin kaleminiz daim olsun efendim.Saygımla
+ ( ant )
duygulu güzel bir eser,tebriklerimle saygılar.
TÜM YORUMLAR (3)