Ne kadar zaman olmuş içimizde hüzünlü, o sessiz çocuğu kaybetmemiz…
“uzak yaz”’ı elime aldığımda farklı bir yazın-tarzıyla karşı karşıya olduğumu fark etmem uzun sürmedi.. Elimde böyle çok ender sayıda kitap vardı(r) , kitaplığımda tutup, ama onları okumak için bir süre ertelediğim. Dönüp dolaşıp, gelip bakıp elimde tuttuğum. Ama daha iyi anlayabileceğim zamanı kendime tanıdığım. Sonra bu gidip gelmelerden dönüp durmalardan ezberime aldığım adıyla, başlarım hep…
- başladım okumaya içini kitabın…
Ve ilk sorduğum yazara “yazın” neden bu kadar “uzak” olduğuydu.
Okudukça anlattı bana Serkan Türk, okudukça, yazın içimizde gelip geçer sıcaklığıyla yer ettiği ama bütün ihtişamıyla yaşansa bile, kapıya dayanan güzle, rüzgârın savurduğu hazanlar gibi bittiğini de… Bu hüzünle kalakalma ihtimalinin katı gerçekliğini…
Yazarın çok erken fark etmesi olabilir miydi bu gerçekliği, kitabına isim olarak kazıması?
yumuşakbaşlı rüzgarların kanatlarında bir yer bul bana
suyun ışıltılı sesleri aksın bir yanımızdan,
bir yanımızı defneler sarsın...
demir kollarının yumuşaklığında uyanayım sabahları
zeytin ağacının gözlerinde büyürken bir çekirdek