Bir yaşam düşledim, bir kişiyle başlayan. Bu aileden ya da dostlardan fark etmez ama sadece bir kişi olacak, hayatın bütün karanlık günlerini, aydınlıklarını, mutlu mutsuz tüm duygularını yaşayacaksın o biriyle. Zorunluluktan kaynaklı kimseyi yollarına dâhil etmeyeceksin. Birlikte büyüyeceksiniz. Ağladığında, onun dizinde yaralar açılacak mesela. Güldüğünde yüreğinde filizlenecek gülümsemenin en güzeli. Sen yaşamın köprülerinden geçerken, o kollarını uzatacak ileri. Onun adımlarına da sen uzanacaksın gerektiğinde. Çukurlar da olacak tabiki köşe başlarında ama düşme tehlikenize karşı pamuklar hazırda bekleyecek sere serpe. Şelale sesindeki her tını kulaklarınıza misafir. Birlikte kitap okumaya başlayacaksınız, cümleleri ondan oluşacak, sözcüklerde bir tek sen. Tartışmalar yapacaksınız kendinizi geliştirmek adına ölüm üzerine olmayan insan üzerine örneğin ve öyle sonuçlar çıkacak ki dünyayı değil, dünyaları kavuracaksınız insansız…
Bir vahada yaşıyorsunuz diyelim. Kahvaltılarınızda keçiler sütleriyle eşlik edecek size, arılar bal kovanlarında bal sunacak ekmeğinize. Sincaplar çaldıkları fındıkları takdim edecek dokunulmamış haliyle. Cömert davranacak ağaçlar, tepsilerce meyveyi tattırırken. Tepsideki her meyve sen, ağaç köklerinde onun filizleri... Atlardan aldığınız hızla fırlayacaksınız kırlara. Başak dalları eğilecek günaydın demek için, güneş biraz daha parlayacak siz uyandınız diye ve semanın maviliğini hediye edecek sabahlarınıza. Papatya ülkesinde dolaşacaksınız uzun bir süre. Gül yaprağı sen de kokacak, yeşil dallarındaki çiğ taneleri onu ünleyecek. Önünüzde toprakla gökyüzünün birleştiği yeri bulamadığınız uçsuzluk. Siz yürüdükçe toprak yollarda bülbüller sesleriyle eşlik edecek gezmelerinize ve sazlıklardan ince şiirler okunacak yüreğe hitaben, her dizesinde aşktan nağmeler.
Gün öğleye yaklaşırken ömür sayfasının da ortalarındasınız artık. Okunan her satır yeni bir yaşam sunar size iki kişilik. Neler yaşanmıştır kimbilir ömrün ilk perdesinde. Akşamüzeri çay sohbetlerinde bu konu konuşulur her gün bıkmadan. Resimlerin soluk teninde sen, bakışlardaki unutulmuşluğun kırgınlığında o saklı. Berrak çayın dile kekre tadındasın, o tadın zevkinde. Elini uzatsan güneşi, kızıllığın içinden yakalayıp, yaşamının tek anlamı, tek dostun, annen, sevgilin, baban ya da o biri kimse, başına taç yapmak istersin, karanlık bastırmasın telaşıyla.
Arka bahçesindesiniz vahanızın. Yediğin kızarmış balığın tadı damağında. Şeker yeme yasağını bir dilim kadayıfla aşan kişi olarak, gerineceksiniz sallanan sandalyenize. Saçlarının pamuğunda o, oynaşan süzgün parıltıda senin yüreğin. Şükredeceksiniz yanında yaşayan tek varlığın kedi olmayışına ve dualar, ondan önce ölme dilekleriyle süslü.
Bir düş kurdum....
Sahi bu nasıl bir düş böyle…
Kayıt Tarihi : 2.9.2012 22:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bir düş kurdum. Bu nasıl düş diyebilirsiniz. yaşamın içinde sadece iki kişilik bir düş nasıl da haksızlık olurdu hem bana hem karşıdakine...Yalnız yaşamıyoruz bu dünyada ve iyiki de yaşamıyoruz, duygularımız, yaşımıza, karşılaştığımız insanlara, durumlara göre değişeceğine ve gelişeceğine göre nasıl da dar kalıplarda kalırdık. koca ömrü bir kişiyle yaşarken. Çocukken anne baba sevgisi ve derin şefkati alır benliğimizi, ergen çağda kendimizi talan ederiz kimlik sorgularıyla. Çevremizde arkadaşlar dostlar, ilk aşklar dönemini yaşarız yeri geldikçe. Özel alanlarımız, paylaşımlı yıllarımız, duvarlara ağlanan günlerimiz hep farklı kişilere olur, olmalıdır. İki kişilik düşte nefret, öfke yok. ihtiras ta... Tekdüze yaşandı tüm güzellikler. Oysa duyumsamamız gereken, kendimizi tamamlayacağımız o kadar farklı duygu var ki gözün göremediği. Kısacası düşü kurarken de yaşarken de olasıları seçmek gerek. Sahi bu nasıl bir düş böyle… :)
