kısacık bir gündü, bir iki dakikalik bir gündü
çocukların günü gibi bir gündü
kahverengi fotoğrafları vardı, bulanıktı
hiçbir şey açık seçik görünmüyordu
kocaman bir bahçe olmalıydı, orda burda
tavuskuşları olmalıydı, herbiri
öyle bir başına hiç kımıldamadan duruyordu
saniyeler sümbüller gibiydi
saniyeler sümbüller gibiydi dokunsam iki parmağım arasında akı-
yordu
kısacık bir gündü.
bir kişi bile yoktu
hayrunnisa ile ben vardim
seylan taşlari ile işlenmis bir iğne vardı
yansıyan kırmızılık taranıyordu güneşte
kan gibi parlıyordu
şöyle böyle hatırlıyorum
beni ölüme uğurlayan bir düğün günü
babamı hatırlıyorum
babamın olümünü
kırbacıyla birlikte bir cam ağacına gömülü
annemse odasında babamın
hasta yatağında
kımıldamadan yatıyor
pencerede sapsarı bir limon görüntüsü
duvarda rengarenk bir kırbaç koleksiyonu
hatırlıyorum
dişleri vardı hayrunnisa'nın
hatırlıyorum
bir şeyler vardı, ortasından kesilir gibiydi
dişleri bembeyazdı
kesilen her şey bembeyazdı
o dişleriyle vardı, ben yoktum
on gün daha geçti, sonra ben günleri unuttum
bir kuşluk vaktini iyi hatirliyorum
içerenköy'deki tozlu bir yolu
postacıyı
terziyi
o yanmış limonluğu
ciçek satan adamı
bir otobüs durağını iyice hatırlıyorum
o yoktu.
ve bir sabah ben vardim
koskoca konağı bir başıma soydum
yer halılarını çıkardım, kalın kadife perdeleri
maun konsolu, çin porselenlerini, gümüş takımlarını
hatırlıyorum
mineli pandantifleri çıkardım, altın zincirleri, pırlanta yüzükleri
büyük kristal avizeleri, sedefli koltukları
bursa catmalarini, beykoz koleksiyonlarını, minyatürleri
hepsini, hepsini bir bir çıkardım
tutkuyla çıkardım, şehvetle çıkardım
öfkeyle
kanını akıtaraktan konağın
hatırlıyorum
konakta o gece konakla kaldım.
Kayıt Tarihi : 2.4.2015 14:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!