İçimin küskünlüğüne sessizliğin kökü tutunmuş. Bu yüzden suskun duruşum. Ümitsizliğim damla damla akarken hıçkırıklarımın dinmesini bekliyorsun. Bir tokat atmadan kendime gelmemi istiyorsun. Şefkatinin sabrı küskünlüğüme. Ağlayarak dolandığım bu boş sokaklarda yolumu değiştirip kapını çalmalıyım. Hiçbir kelamımda içimin sesi yok, içimin sesi kayıp. İlan ettiğim kırgınlık içimin gizli isyanı korkup dile getiremediğim sözlerin giydirilmiş hali. Boş sokaklar boş evler mekanımsa darmadağın düşleri toparlamak kaybolana dair bir iz bulmak için. İçimin en derinindeki bir parça kayıp, bu dünya bilmem hangi haklı sebeple onu geri aldı ve ben şimdi onun yerine koyacak hiçbir şey bulamıyorum. Bana kızgınlığın bu yüzden, biliyorum. İçimden gelip geçiveren hislere olta atamadığım elimi uzatıp tutamadığım için. Benim kırgınlığım sana değil ki, bilinmezlik beni böyle perişan eden, elimdeki hayallerin yüreğimi doyurmamasından. Seçim yapma noktasında mecbur bırakıldıklarıma kalbimin dayanamamasından. bu yüzden koca bir boşluğu doldurma yalanına kendimi inandıramayışım. Varlığın, safi yetecek bana, ben şu kırgınlığı kırıp elime bıraktığın anılara tutunup ayağa bir kalkabilsem. Sana kırgın değilim kızgınlığım kırıklığım kendime. Girdiğim yolların yanlışlığını gösterdiğin halde kabul edemeyeşimden kararsızlığım. Kendime atabileceğim en büyük kazığı atıyorum ve hala içimin sesini küskünlüğümün esaretine bırakıp kölesi yapıyorum. Ben bu başıma sardığımı çözemiyorum. Korkular uzatmış parmaklarını. Vazgeçecek kadar güçlü değilim, kalacak kadar da kör değil. Sen de eğer elimi tutmazsan, beni sofrana çağırmazsan bu açlığımı kim doyuracak. Adanmışlığın en güzeli dualarım. Elimi bırakma Yaradanım.
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.