Uzun boyu ve kara kuru yapısıyla ilk bakışta farklı bir ciddiyete sahipmiş gibi görünse de, Kordon da ki en ciddi devlet dairelerinden birinin neşe kaynağı ve maskotuydu Ahmet. Çocuksu ruhu ve genlerinde taşıdığı espri yeteneği ile dairenin olmazsa olmazlarındandı. Her ne kadar yaşını başını almış bir genç olsa da yine de en küçüklerden biri olması nedeniyle erkek memurların kardeşi, genç kızların kankası, orta yaşını geçmiş ablalarının ise evladı gibiydi. O kadar içli dışlı, sıcak bir hava vardı ki, bayanlar bile kadın kadına sohbetlerinde Ahmet’in gelmesiyle sohbeti kesmez, hatta Ahmet i de sohbete dahil ederlerdi.
Her ne kadar abartılmış olsa da sonuçta inkar edilemez gerçek olarak tanınmış bir var-yemezdi bizim Ahmet. İzmir e yarım saat mesafedeki küçük bir ilçede ihtiyar anne babasıyla oturuyor, belediye otobüsünün dışında bir arkadaşının arabasıyla daireye gelmesi veya sefertasında getirdiği öğle yemeğinin dışında, büfe de bile bir şeyler yediğinin görülmesi günün konusu oluyordu.
Milli ve dini günlerdeki daire içi bayram seremonileri Ahmet le daha bir kalabalık, daha bir renkli, daha bir neşeli ve öneme binaen kutlanır olmuştu. Her bayram sonrası Ahmet giriş kapısında ilk gelen ve bekleyen olarak ağabeyleriyle sadece tokalaşır bayan kankaları ve ablaları ile ise sarılıp öpüşmeden göndermezdi içeriye.
Bir öğle yemeği arası ablaları kendi aralarında konuşurken ilk defa Ahmet in gelmesiyle susmuşlar ve konuyu değiştirerek, Ahmet i bir bahaneyle göndermişlerdi. Bir gün sonra Ahmet in doğum günüydü ve Ahmet in bile bi haber olduğu o gün için karınca kararınca kendi aralarında bir şeyler toplayarak O na bir hediye almayı düşünüyorlardı. Aralarından iki kişi görevlendirildi ve karar alındı Ahmet e güzel bir takım elbise alınacaktı. Ahmet in kaç numara elbise giydiğine gelince, milli ve dini bayramlar sayesinde bütün bayanlar Ahmet in ölçüsünü de numarasını da zaten ezbere biliyordu.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,