Binlerce binlerce çocuk
koşarak dokumuş benim kumaşımı
hançeremdeki bu şehrin
o geçimsiz mushafı
vardım dayandığım parmaklığına o büyük hesapların
Hazırım ey kalaycı çırakları ve güyümcüler
ey rakı sürülmüş yaralarım gövdeleşin
Biri bir koca görür rüyasında:
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.
Devamını Oku
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.
Şairlik her şeyden önce bir üst dil yaratma yetisiyle ilintilidir.Bu cümleden, belki içerik hamasetli sözlerle yapaylaşmış; ama üst dil oluşturma gayreti meyvesini vermiştir İsmet Özel şiirinde.Esasında ekol olmuş şairlerin üslubu daha çok dilinden kaynaklanmaktadır.
Neo-İslamî şairler arasında Arapçanın cilvelerine yüz vermeyen birkaç eski tüfek komunist,bu cenahtaki genç şairlere de model oluşturdu.Evliya Çelik,Şükrü Özmen...gibi genç kuşak muhafazakâr şairlerin başarısının sırrı da bu:İçerikte gelenekçi,dilde ve üslupta mahalif devrimci bir tavır.
Şiire gelince:
Çok şey söylediğini sandığımız şiirin karakutusu bence dili ve üslubu.Yetkin şairlerin günlük konuşmaları bile şiiriyet kesbediyor.Türkçenin sırlarına vakıf olmuş büyük ustalar birçok şiirinde ha babam top çevirip duruyor.Biz amatörlere sürekli çalım atıp kedi-fare oyunu oynuyorlar bizimle.İçinde zerre-i miktar yaşanmışlık olmayan, Batılı şairlerin çeviri şiirlerinden ya da gazete haberlerinden edindikleri 'Partizan' muhabbetleriyle yaratmaya çalıştıkları yapay devrimci-Türk şiiri, Müslüman mahallesinde salyangoz satışındaki ironiye benziyor.
O zaman, halkla teması kopuk halkçı şiir yaratma gayretleri, entel barlarda babaların viskilerini yudumlayarak birbirlerine okudukları şiir eskizlerinden öteye gidemiyor.Oysa yaşamın özünden, gerçeğinden doğan halk şiiri kendi başındaki türküyü çağırırken ne kadar da samimidir:
YEMEN TÜRKÜSÜ
'Kara çadır ismi tutar
Martin tüfek pas mı tutar
Ağlayalım anam bacım
Elin kızı yas mı tutar
Tarlalarda biter kamış
Uzar gider vermez yemiş
Şol Yemen'de can verenler
Biri Memet biri Memiş
Yemen yolu çukurdandır
Karavanam bakırdandır
Zenginimiz bedel verir
Askerimiz fakirdendir'
Sayılarımla.
Evvelki yorumumda ; kızıl örtü karşısında kendinden geçerek saldıran boğalara iyi gelebilir demiştim...Bu tabirim biraz eksik ve yanlış gibi...
O boğalar ; arenada öldürülmek üzere yetiştirilip oraya gelmiş...Boğaların sonu mutlaka ölüm o yüzden umutsuzca saldırmaları yerinde karşılanabilir...Ama bizde öyle mi ya...Kardeşimiz gibi davrandığımız halde çeşitli sudan bahanelerle TARİH BOYUNCA isyan eden güruhu bu boğalara benzetmek yersiz...Bizdeki boğalar boğa görünümlü koyun ve keçi ve hatta çakal cinsinden...Hem de kudurmuşlar...
Sen ile ben eşitiz , kardeşiz dedikçe al sana kalaşnikof kurşunu diyor başka sözden anlamıyorlar bu İNSAN KASAPLARI...İnsansever ırkın bu İNSAN KASAPLARI...Tarih boyunca hep ters çıktı ; çıkacak onların hesapları...
Komünizm modasına uymuşlara bakın : mesela benim aklıma gelen Nazım Hikmet şiirlerinde hep isyanı terennüm peşindedir...Devlet hâini ŞEYH BEDREDDİN'in isyanından bahseder...
Onun gittiği yoldan gidip MODA KOMÜNİST olanlardan biri Hilmi Yavuz , şimdi dönmüş ve biraz müslümanlaşmış olsa bile şiirlerinde ŞEYH BEDRETTİN ' den bahseder...
Diğer komünistler de böyledir...Nerde Vatanına , Milletine , ve DEVLETİNE isyan etmişler varsa onları öne çıkarırlar...
KÜRTLER de bu modaya en çok uyanlardandır...İçlerinden bu tür illet urları çok çıkmıştır...
Duygusaldırlar ve bu tür isyan manifestoları yazanları çabucak benimserler...Komünist fikirlere beyinleri münbit bir arazi gibidir...Aksine NURLU , İmân aşılayan fikirlere karşı da TAŞ KAFA ; MERMER BEYİN oluverirler...
Şâirimizi; komünizmin bu tür kötülüklerini görerek, tez zamanda ŞUURA ermesinden dolayı KUTLUYORUM...
İnsansever , barıştan yana olan GERÇEK KÜRT KARDEŞLERİMİ bütün bunlardan ayrı tutuyorum tabii...
KAHROLSUN AZIP KUDURANLAR...
Bakınız burada yönetici durumda olanlar da mutlaka azanlarla birlik olmalı...Bunun lamı cimi yok...
Gerçek bir şâir ; en baş tarafa memleketin en iyi şâirlerini seçerken :
1- Mehmet Âkif Ersoy
2- Yahya Kemal Beyatlı
3- Necip Fâzıl Kısakürek
4- Arif Nihat Asya
5- Nazım Hikmet Ran... (o da sol reklamlara uymak kastıyla)
Diye yazar...Kendini CHE ile özdeşleştirmiş yamuk beyinliler elbette ki en sondakini en başa çıkarırlar...
kutluyorum günün şiirini anlamlı dokunuşlar
Akıllı ve ileriyi biraz gören bir insan ;suç , isyân ve sonu BOĞULMAK olan bir eyleme ne kendi girer ne de birilerine tavsiye eder...
Düzyazı bir komünist manifestosuna benziyen bu şiir nedense bir kısım arsız kızgın halk tarafından çok benimsenmiştir...
Şâiri şimdi tamamen bu sonu boğulma olan tavsiyelerinden dönmüş MÜSLÜMAN bir vaziyet almış görünse de bu tip DÜZYAZI/ŞİİR leri çekmeyip aynen kabul ettiğinden bu HABİS tavsiyelerinin bataklığa sürükleyen tesiri altındadır...
Şiir/ Düzyazı , VASAT değerdedir...(BENCE)
Kızıl örtü etrafında kendinden geçerek saldıran boğalara İYİ GİBİ GELEBİLİR...
Sonu ölüm , BOĞULMA olan bir eylemde aklını yitirmişcesine salsırma...Ve bu eylemi kutsama(!)
Şâir dediğin bu derece AYMAZ olmamalı...
Ne hikmet se, bu ülkede devrimcilik adına devrimci geçinenler,sövgü ve yergi edebiyatından başka bu ülkeye ne verdiklerini ve ne kazandırdıklarını oturup bir düşünsünler.Harcanan zamanın yitirilen canların ve gelinen noktanın,açılımını bir yapsınlar.Bu iş felsefe yapmayada benzemez,işkembeden atmaya da,kendi acziyetlerini halkın üzerine yıkmaya da,semavi terimlerle kalemi raks ettirmeye de, tabi buda ayrı bir beceri ,her kezin harcı değil.Kaypak bir zeka ve kıvrak bir çazibe gerektirir.Görüyorum ki şairimiz bunu fazlasıyla başarmış.
Gelelim iklinci konumuza.
Yani küfür edebiyatı konusuna.
Bu konuyada şöyle bir göndermeyle açıklık getirsek nasıl olur.
Bazen öyle tipler çıkar ki karşına
Patlamış lağım gibi sızar çarşına
Vebal alır ,nefret satar bu habisler
Utanmadan gelir tezgahına pisler
Ya görmezden gelir, gözünü pusarsın
Ya duymazdan gelip edeben susarsın
Sen sustukça o boşaltır pisliğii
Artık dayanamayıp,sen de kusarsın
''Karnında kulunç olacağına
elaleme gülünç olsun''kabilinden
Gaz çıkarmayada benzemez bu iş
Edepsize karşı tevazu göstermek
Edebin ruhuna ters
Manda fışkısı değil ki, suyla yıkanıp gitsin bu ters
Diliyle tersleyenlere
Kenefi göstermedikçe
Edep göstersen ne yazar
O yine gelir,hacetini kapında bozar.
Bazıları da bir alem doğrusu
Sen kalk, daneyle samanı aynı kefeye koy
Sonra da, ölçülü ve edepli davranmayı bekle
Biri mürekkeple silmeye çalışırken kiri
Öbürü kirlete dursun tezekle
Bana diyorlar ki! , gazabını yen!
Sırtımdan vururken, neden susayım
Gıybetle; Müslüman etini yiyen
Çakallar ulurken, nasıl pusayım
Susarsam namerdim, ölümden gayrı
Kimin kalbi şer se! ,görmesin hayrı
Görüntü müslüman,içerik ayrı
Böyle zalimlerden, hak mı! tırsayım
Yok kardeşim olmaz! , bana zül gelir
Sabret, sabır göster, dersin ki! , delir
Bunların cürmüne,Kuran mı! , delil
Mide mi dayanır, bırak kusayım
Hamdi'yim velev ki, alim değilim
Alim görüntülü, zalim değilim
Tozu alınacak,kilim değilim
Belki toz almaya,yarar asayım.
Hamit Körken
Arkadaşlar çok yakında çıkacak olan *ANNENİN FEDAKARLIĞI* adlı kitabımdan bir alıntıyi sizlerle paylaşmak istiyorum.. Bence bu yeni ve sürükleyici romanımı okumanızı tavsiye ederim..
YAZAR: ahmet ünal
KITABİN KONUSU: bir annenin çaresizliği ve küçük kızı için katlandığı fedakarlıklar, kısaca özetlemek gerekirse gerçekleri yansıtan o günün şartlarında evladı için hayata sımsıkı tutunmaya çalışan bir annenin dramıni konu alan eşsiz bir eser..
YER: anadolunun uzak yerlerinde ve bütün imkansızlıkların var olduğu küçük bir köy..
bence kitap okumayı seven sevmeyen herkese bu ibretlik hayat hikayesini konu alan kitabımı okumayı tavsiye ederim, ilginiz için şimdiden teşekkürler…
*annenin fedakarlığı*
yine o soğuk ve karanlık gecelerden biriydi, kadın kızının başında oturmuş ipek gibi yumuşak ve tel tel olmuş saçlarını okşuyordu. Birden kızının adeta kabus görmüş gibi yatağından çığlık atarak uyandığını gördü!
-tamam yavrum geçti bak ben yanındayım korkma artık.
-anne çok üşüyorum, sobayı yakmıycakmısın.
Kadın birden duraksadi ve kızına sımsıkı sarıldı.
-tamam yavrum sen gözlerini kapat hadi uyumana devam et annen birazdan seni ısıtacak.
Ve küçük kız soğuktan buğulanmiş masmavi gözleri ile annesine öyle bir bakıyorki kadıncağızın yüreği parçalanıyor, ana yüreği bu ışte kadın evladının gözleri önünde günden güne eriyip gitmesine dayanamıyor bir türlü.
Ve hemen üzerinden bir tarafı yırtılmış eskimiş anne yadigarı kazağını çıkarıp kızının üzerine örtüyordu.
Dudaklarından şu dört kelime hiç düşmüyordu kadının *allahım yardım et bize*
ve evladının baş ucunda o gün sabaha kadar göz yaşı dökmüş ve bir an bile gözünü kırpmamışti.
Gün ağrıyor, güneş ilk ışıklarını saçmaya başlarken kadın hemen dışarı fırlayıp ormanın yolunu tuttu, o akşam için yiyecek ve yakacak aramaya gitmişti.
Evet yakacak bol miktarda bulmuştu ama ya yiyecek sadece bir kişiye yetecek kadardi.
Olsun dedi yavrum aç kalmasinda ben yemesemde olur.
Kadın Eve geri döndüğünde birde bakarkı ne görsün… kendi yazmakta olduğum bu kitaptan bir bölümü sizlerle paylaştım ve idda ediyorum gerçekten bu kitabı okurken göz yaşlarınızı tutamayacaksınız anlayışınız için kucak dolusu sevgi ve saygılarımla ahmet ünal{{[ BU KITABI OKUMAK ISTEYEN BENI EKLESIN
Efendiler beni pek çoğunuz tanıdınız az veya çok.Ne yazarım,ne şairim.ne vesairim.Gavuristanda okuyamadım,(iyiki okuyamamışım bunda da vardır bir hayır) Öz yürdumda öz memleketimde eskinin E:S:E mektebini bitirdikten sonra Makina ressamı olarak sonraları makina konstrüksiyon luğuna terfi ederek 30 yıl kadar hizmet verdim.Ana felsefem şuydu (Kendi aletini kendin yap.İthal maldan sana fayda yok,sadece ilerlemeni gelişmeni serpilmeni senin sen olmanı önler O kadar.Şimdilik bu kadar.Saygılarımla vesselam.
Ege zeybeği mi :))))))
Hürmetlerimle
Sinyali bey'in tesbitlerine asvalt kelimesinide eklemek farz oldu.Fransızcadan dilimize geçme olsada literatürde asfalt olarak geçmektedir.Ancak günlük yada yöresel konuşmalarda kalem dilin alışkınığı gibi hareket etmektedir.Bu ne derece esere zarar verir yada vermez bilemem.Bu suali Sinyali bey'e yöneltmiş olarak ayrılayım şimdilik.
Şiirde en az 6 veya 7 adet yazım yanlışı var görebildiğim....hançeremdeki değil hançeremde olacak...vardım dayandığım değil..vardım dayandım olacak..güyümcüler değil güğümcüler olacak..insan kıyısında değil insanın kıyısında olacak..nisanlara değil insanlara olacak..hannoy değil hanoy olacak...
neyse en iyisi sabah kitaptan bakıp bildirmek...en doğrusu..gecenin bu vakti hakkaten uğraşamam ben de daha fazla
Bu şiir ile ilgili 70 tane yorum bulunmakta