Bir Deniz Ölümü /Öykü Şiiri - Filiz Bedük

Filiz Bedük
19

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Bir Deniz Ölümü /Öykü

Gözlerine baktığı ilk anda avuçlamıştı göz bebeklerinde yanıp sönen kırmızı noktayı. Belli ki sonu yakındı. Ömrün son demlerini keyiflendirmeyi istedi. Dudak kenarlarındaki davetkâr gülümseyişle elini uzattı.
-Sevindim geldiğine
Adam daha da geniş bir gülümseyişle 'ben de… ben de' dedi.
-Ne zamandır bekliyorsun beni?
-Yaklaşık 2 aydır.
İkisinin de gözleri aynı sıcak davetle birbirini çekiyordu. Bir gebe susku bulutu aralarında duruyordu. İlk önce adam üfledi. Elini uzatıp kadının elini tuttu. Hafifçe sıkarak kendine çekti.
-Hadi gel…

Yanan bir mum gibi zamanı yürümeye başladılar. Bir uçurumun kenarında durdular. Birbirlerine baktılar. Adam gülümsemesini bozmamıştı. Kadın çapkınca gülümseyen uçuruma büyülenmiş gibi yürüyordu... Sonra ufkun rengindeki koyu kahverengi arzunun kanatlarına bir beyaz güvercin yerleştirir gibi kendinden geçti. Hüzünlü bekleyişin sabrına doğru döndü. Kadın gözlerini kapattı. Tabanlarında rüzgarın dolaştığını hissediyordu. Rüzgar eteğinden yavaşça sızmış, bedeninin derinliklerini dolaşmaya başlamıştı. Saçları, tüyleri, rüzgarın ritmine uymuştu.

Dalgaların hışırtısına benzer sesler duyuyordu. Martılar mı çığlıklıyordu kendini? Uçurumun uzandığı esmer çizgide martıların çığlığıyla rüzgarın sırtında okyanus gezintisi yapan iki sevgiliydiler. Keskinleşen yosun kokusuna tutsak oluyordu burun delikleri. İstiridyelerin
aralık çenetleri birbirine çarpıyordu. Adamın elleri hâlâ ellerindeydi.

Ürkü çok gerilerdeydi. Ya göğsündeki ağrılar nereye gitmişti? Gözleri kapalı gülümsedi yine oysa iki ay öncesinde öyle miydi? Ölüm kapılarını hızla çaldığında, kendini nasıl da bir telaş ardında, ürkünün karanlık mahzenine kilitlemişti. Titreyerek, el yordamıyla bulduğu şişeleri
art arda içiyordu...

Kalbine bir ahtapotun çekmenlerinin yapıştığını hissetti. O an ürkü yeniden baş gösterdi. Adam ellerini daha da sıktı. Gözlerini açmadı kadın. Hızla bir serinliğin içine düşmüşlerdi. Kadın yüzünün beyaza kestiğini hissetti. Sanki adam kadının içindeki hazineleri fark etmişti. Bu sefer sımsıkı sarıldı kadına. 'Tamam mı,' dedi kadın, 'tamam mı? 'Adam yumuşak bir sesle “Hayır, henüz değil. Gözlerini açma. Rahatla. Hisset.” diyordu.

Bir şeyler kayıp gidiyordu. Sanki ters bir yola girmişlerdi de her şey üzerlerinden geçiyordu. Şimdi çarpan çenetlerin sesleri daha yakındaydı. Hatta içlerindeki incilerin birbirlerine çarpışlarını da duyuyordu artık. Birden bir ışık belirmeye başladı. Gözleri kapalıydı oysa. Elleriyle yokladı gözlerini. Evet, kapalıydılar… Adama sıkı sıkı sarıldı. Işığın mutluluk yayan bir ısısı vardı. Onu damarlarında hissetti. Adam, 'aç hadi gözlerini! ' diye seslendi.'Sahi mi? ' dedi kadın, 'bu kez tamam mı? Yani bu kadar mı? '
-Hayır ama aç gözlerini.

Kadın göz kapaklarını yavaşça araladı. Gözleri kamaştı. Işık, eriyen güneşten geliyordu. Altına boyanmış bir denizin dibindeydiler ama bacaklarına ne olmuştu? Bacaklarının yerindeki pullarla kaplı bu kuyruk ne zaman oluşmuştu? Şaşkınlıkla baktı adama. Adamın gülümseyen gözbebekleri derin bir sırla kaplanmıştı. Kadın kendini gördü aynada.

Teni ne kadar da güzeldi. Eskiden de öyle miydi? Saçlarında deniz yıldızları parlıyordu. Gözlerinde binbir renk yanıp sönüyordu. Gözlerini oğuşturdu. Renkler daha çok ışıldamaya başladı. Adam kadının kollarından yavaşça kendini çekti. Az ötedeki kayanın üstüne oturup kadını seyretmeye başladı.

Her taraf deniz kestaneleriyle kaplıydı ama hiçbirinin dikeni yoktu. Üstlerindeki rengârek desenler, suyun içinde daha da güzelliyordu çevreyi. Alabildiğine mercan tarlaları uzanıyordu; kırmızı, sarı, eflatun, beyaz, pembe mercanlar... Yosunlar yeşil bir halı gibi kaplamıştı zemini. Bu muhteşem manzaradan bir türlü kendini alamıyordu kadın. Yeniden adama döndü. Adamın saçlarını yıldız basmıştı. Gözlerindeki sırda sevgiye benzer bir ışıltı oluşmuştu. Işıltı, şefkatli bir ateş gibi kadını sarıyordu. Kadın, daha da gevşedi, mutlandı.

'Hani? ' dedi gözleriyle, 'böyle bir yere mi getirecektin beni? ' Adam bir yıldız gibi kadının yanına kaydı. Saçlarını incitmekten korkarcasına okşadı. Derin derin teninin kokusunu içine doldurdu. 'Seviyorum seni.' dedi gözleriyle. Kadın şaşırdı.
-Ama, sen benim cellâdımsın, nasıl seversin ki beni?
'Cellâtların sevgisi, öldürmeye engel değildir.' dedi adam, biraz buruk, biraz hüzünlü “hep en çok sevdiklerimizi öldürürüz biz. En çok seni seviyorum.” Kadın bir teslimiyetin eşiğinde başını salladı.
-Haklısın, eğer ölüm böylesine güzelse haklısın elbette.
Adam öne doğru başını salladı... Kalbinde bir acı durakladı. 'Ben yolun ancak buraya kadar olanını biliyorum. Şimdi gidiyorum. Bundan sonrasını yalnız gideceksin.' dedi. Kadının birikmiş ürküleri tüm ağırlığıyla üzerine çullandı.
-Hayır... Hayır gitme... Ne olur bırakma beni... Seninle güzeldi ölmek. Burada birlikte kalalım. Bırakma beniiiii! ...

Adamın bakışları çoktan değişmeye başlamıştı. Şimdi gözlerindeki sırlar yavaş yavaş çatlıyor, altından alevli diller uzanıyordu. Kadın ürküyle bir mercanın kuytusuna sırtını dayamıştı.
Adamın gözlerinden çıkan alevler, yosunları kurutarak erimiş, yığılmış görünen güneşe koşturuyordu. Güneş yeniden çoğalıyordu. Sonra deniz kestaneleri kendilerini karartmaya, dikenlemeye başladı. Sığındığı mercan da eski keskinliğine kavuşmuş olmalıydı. Sırtı çok acıyordu. Adam alevlerin ardında yavaşça yitiyordu. Kadın ürkülerle son bir kez haykırdı;
-Gitmeee! Bırakma beni!

Sesi çıkmıyordu ki. Sesler ülkesini terk edeli kim bilir ne çok zaman olmuştu? Kurtulmak için yüzmeye çalıştı ama kuyruğunu mercanlar tutmuş bırakmıyordu. Güneş gittikçe büyütüyordu kendini. Okyanus elini eteğini çekmeye başlamıştı.

***************
Sabah sedyeyle morga götürülen kadın cesedinin ardından iki kişi konuşuyordu.
Kara gözlükleriyle ateşi gizleyen adam, beyaz önlüklü doktora, 'nasıl olur? ' diyordu 'nasıl olur? ' Doktor üzgün bir ifadeyle, 'maalesef evet,' dedi 'kadın iki aydır öleceğini biliyordu. Göğsündeki urlar onu teslim almıştı. Tedaviyi reddetti. Onlar beni öldüremeyecek, ben biliyorum nasıl öleceğimi, demişti de anlamamıştım.Sabah balıkçılar sahile vurmuş cesedini getirdiklerinde hiç şaşırmadım doğrusu.”
Kara gözlüklü adamın başı omuzlarının arasında yitmeye başlamıştı. Doktora arkasını dönerek yürüdü. Doktor biraz merak, biraz şüpheyle bağırıyordu adamın arkasından.

-Bir dakika! Beyefendi bir dakika! Siz nesi oluyordunuz bayanın?

SON…

Filiz Bedük
Kayıt Tarihi : 28.10.2006 09:57:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Yazdığımız herşey yaşanmıştır...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Cengiz Hastürk
    Cengiz Hastürk

    valah şiiriniz çok etkili azrail bile aşık olabiliyoırsa böle azraile can kurban ama gerçekten öle bişey varsa her kim isede çok şanslı şahsen ben çok etkilendim ben üniversite öğrencisiyim beni her nedense şiir hevesi tutttu eğer ban yardımcı olursanız sevinirim msn adresimi veriyom isterseniz siznle görüşelim olurmu seckin_98@hotmail.com cevabınızı bekliyorum tşk ederim

    Cevap Yaz
  • Filiz Bedük
    Filiz Bedük

    Hay Allah:))) Meneviş bırakmadın bu sorunun peşini:)))
    Bazen insan Azraili de dost tutabilir kendine...Olmamalı ama oluyor işte.)))

    Cevap Yaz
  • Meneviş Köylü
    Meneviş Köylü

    Bize ölümü adam diye yuttturma Filiz. Sana sormuştum o zaman şimdi de soru-YORUM; Bu, İntihar etmiş kadının öyküsünde can alan ateş gözlü neyin fesi?


    Ayrıca hoş buyurmuşsun kürkçü dükkanına. :)))

    Cevap Yaz
  • Duygu Bedir
    Duygu Bedir

    Soluksuz okudum pür dikkatle... Cümlelerin içine dalarak... ve seyrettim her şeyi... Tebrikler. Sevgilerimi yolluyorum.

    Cevap Yaz
  • Gülseren Onay
    Gülseren Onay

    'Seviyorum seni.' dedi gözleriyle. Kadın şaşırdı.
    -Ama, sen benim cellâdımsın, nasıl seversin ki beni?
    'Cellâtların sevgisi, öldürmeye engel değildir.' dedi adam, biraz buruk, biraz hüzünlü “hep en çok sevdiklerimizi öldürürüz biz. En çok seni seviyorum.” Kadın bir teslimiyetin eşiğinde başını salladı.


    güzel ve hüzün dolu bir öykü yaşanmış olduğunu düşündüm öykünün hikayesini okuduğumda bu daha çok hüzün verici.Ve arasında yazdığınız bölüm ne kadar gerçek evet en çok sevdiklerimiz celladımız olur ancak düşünüyorum da gerçekten celladımız sevdiğimiz mi yoksa tutkulu sevgimiz mi buda tartışılır gibi geliyor bana tebrikler sn Bedük

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (5)

Filiz Bedük